Değerli Aydınpost okuyucuları,  İstanbul dönüşü sizlere Yupa Tur olarak yapmış olduğumuz iki derneğin gezilerini yazacaktım ki virüs ile gündem değişti. Ben de Hüseyin Asar Hocamın köşesindeki Aydın ve Kuşadası Turizm’i ve müzelerinden esinlenerek bu yazıyı kaleme aldım. Yazılan yazı yorumlarını sizlere bırakıyorum ve konumuza dönüyorum.

Okul yıllarında turizmi bize bacasız sanayi olarak öğretmişlerdi. Ülkemizde turizm faaliyetleri bundan altmış yıl önce oldukça önemli bir konuma gelmeye başladı. İlimizde ise Kuşadası en önemli turizm merkezi olarak sadece ülkemiz için değil, dünya çapında ün kazanan bir turizm merkezi özelliğini kazanmıştı. O günlerden günümüze turizm sürekli bir ivme kazanmıştı. 2019 yılında turizmin geldiği son noktada ise elli milyonu aşkın turiste karşılık otuz beş milyar dolar turizm geliri elde ettik. Bu rakam dünya ölçeğinde önemli bir seviyededir. Eğer turizmin bir ligi varsa Türkiye birinci ligde yer almaktadır. Ancak turist başına harcama bakımından maalesef birinci ligde yer alamıyoruz. Bunun da nedeni yüksek gelir grubundaki turistleri ülkemize çekemememizden kaynaklanmaktadır.

Ülkemizin 2019 yılında yüz seksen milyar dolar ihracatına karşılık iki yüz yirmi milyar dolar ithalat yaptığı göz önüne alınırsa kırk milyar dolar dış ticaret açığı verdiği görülmektedir. Turizmden elde ettiğimiz otuz beş milyar dolar gelir dış ticaret açığımızın büyük kısmını kapatabilmektedir. 2020 projeksiyonunda ise gelen turist sayısında da, elde edilecek gelir bakımından da yüzde onluk bir artış söz konusu idi. Ancak tüm dünya olarak yaşadığımız virüs tehdidi nedeniyle 2019 rakamlarına bile ulaşabilmemiz söz konusu olmayacaktır. Elbette virüs nedeniyle turizm gelirlerinin azalması sadece dış ticaret açığı nedeniyle değil, etkilediği tüm sektörler bazında önemli sorunlara neden olacaktır.

Virüs konusuna geldiğimizde şu an itibarı ile ülkemizin fazla yara almadığını söyleyebiliriz. Ancak bu tür salgın durumlarında kısa sürede çok şeyin değişebileceğini görmek mümkündür. Çin’den başlayan salgın şu anda dünyanın büyük bir bölümüne yayılmış durumdadır. Enfekte olan insan sayısı yüz elli bine yaklaşmakta, yaşamını kaybeden insan sayısı ise altı bini aşmış durumdadır. Özellikle Çin, İtalya ve İran yayılma konusunda başı çekmektedir. Bunun yanı sıra çok sayıda insan hastalığı yenerek iyileşmiştir. Görünen o ki bu virüs kısa sürede yenilmezse dünya ekonomisi kan kaybetmeye devam edecektir.

Yukarıda söylediğimiz gibi turizm ülkemizin en önemli sektörlerinden birisidir. Elbette bu önem sadece oteller ya da deniz kum güneş turizmi ile ilgili değildir. Turizm sayesinde oteller para kazanırken, turizm ile ilgili ulaştırma, gıda, ticaret, hediyelik eşya gibi birçok sektör bu kazançtan pay almaktadır. Turizm kan kaybetmeye başlayınca onlarca yan sektör bu kayıptan nasibini almakta, ekonomide geometrik bir zarara sebep olmaktadır. Bir turizm beldesindeki oteller, seyahat acenteleri, lokantalar, hediyelik eşyacılar olumsuz bir durumda hepsi birden zarar edeceklerdir.

Elbette bunun iç turizme etkisi de var. Birçok turizm firması iç turizme yönelik olarak çalışmaktadır. Bununla birlikte bu turizm faaliyetini oluşturan acenteler, seyahat şirketleri ve diğer sektörler virüs nedeniyle hep birlikte çöküşe geçmektedir. Yaşanan iptaller bu firmaları zora sokmakta, turizm beldelerinde yüksek kira bedelleri ile iş yapan işletmeler büyük zararlara girmektedir.

Elbette Türkiye turizmi için yapılacak çok şey var. Bundan elli yıl önce bizden çok geride olan ülkeler turizmi çeşitlendirerek ve kaliteyi artırarak turizm gelirlerini hızlı bir şekilde artırmışlardır.  Sadece deniz kum güneş turizmi değil, onlarca yeni turizm kolunu geliştirmişler, böylece turizm faaliyetini yılın on iki ayına yayabilmişlerdir. Hatta ABD uzay turizmi için büyük adımlar atmıştır. Bizim de yeni turizm trendlerini bulup geliştirmemiz ve turizmi çeşitlendirmemiz gerekmektedir. Yoksa başta Kuşadası olmak üzere turizm kentlerimizde görülen gerileme giderek etkisini artıracak, oteller evlere dönüşecek, önemli turizm kentlerimiz sıradan kıyı kasabalarına dönüşecektir.

Türk turizmini geliştirmek, koruyup kollamak ve uluslararası rekabette güçlü kılmak için şart olan, güncel turizm politikaları yaratıp sisteme sokmak olmalıdır. Bu yarınki değil, bugünkü iştir. Bugün en büyük sorun virüs olabilir, yarın güvenlik kaygısı olur, öbür gün turizm merkezlerinin geri kalmışlığı olur, başak bir gün ise alt yapı yetersizliği. Çözüm planlı bir gelişim olacaktır. Hızlı gelişen turizm için yasal düzenlemeler yapılmalı, nitelikli eleman yetiştirilmeli, çevreye uyumlu turizm gelişim planları hazırlanmalı, tüm turizm enstrümanları en iyi şekilde denetlenip gerekli rehberlik yapılmalıdır.

Aslında turizm konusunda yazacak çok şey var. Önemli olan iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırabilmek. Turizm bizim altın yumurtlayan tavuğumuzdur ve birçok insan buradan ekmek yemektedir. Lütfen emeğe ve ekmeğe saygı gösterelim.

Sonuç: Yurt içi çalışan acenteler okul gezileri ağırlıklı olduğu için Milli Eğitim Bakanlığı bütün gezileri iptal ettiler, Turları iptal eden okullara anında paraların iadeleri yapıldı. Ancak havayolu şirketleri ve yurtdışındaki oteller endişenin mücbir sebep olmadığını ileterek bu iptallerle alakalı kendi prosedürlerini uyguluyor. Bu tutum da bizleri partnerlerimize karşı zor durumda bırakıyor. Sektör  olarak bu krizin de  üstesinden geleceğimize Türkiye olarak inanıyorum. Tıpkı önceki krizler gibi bunun da bir sonu olacaktır. Önemli olan bu süreci en hafif hasarla atlatabilmek. Bu konuda da partnerlerimize elimizden gelen her türlü desteği verebilmektir. Operasyonlarımız devam ediyor, yeterki önümüzü görebilelim. Nisan ayında netice alınmazsa Mayıs ayı ramazan ayı Haziran ayında okullar kapanınca yerli tur yapan acentelerin halleri perişan diyorum.