Değerli Aydınpost okuyucuları, bu hafta da sizleri Manisa Kula bölgesine götüreceğim, buradaki güzellikleri sizlere anlatacağım.

Kula Evleri

Kula yüzyıllar boyunca Türklerin ve Rumların iç içe huzur içinde yaşadıkları bir Osmanlı kentidir. Dolayısıyla bu durum kentin mimarisine de yansımıştır. Geçmişleri 17. ve 18. yüzyıllara kadar uzanan evler dar sokaklar tarafından çevrelenmişlerdir. Bu evler, içinde kim yaşıyorsa, hangi meslek erbabı olduğundan tutun da hangi milletten olduğuna kadar birçok özelliği mimarisine yansıtmıştır.

Kula sokaklarını gezdiğimizde Türk evlerinin kapı girişinde evin avlusu başlarken Rum evlerinde ise avlusu evin arka tarafındadır. Türk evleri daha çok ahşap malzemeden yapılırken Rum evlerinde genellikle taş yapı, demir kapı ve korkuluklar kullanmıştır.Yaşayan son Osmanlı kenti olarak da anılan Kula evleri, sokakları, camileri, çeşmeleri, türbeleri, kaplıcaları, el sanatları ve tabii ki ülkemizin ilk ve tek UNESCO sertifikalı Jeoparkı ile sizleri bambaşka deneyimler yaşamaya çağırıyor ve diyorum ki imkanlar dahilinde herkesin görmesi, Kula evlerinin havasını soluması gerekir.

Adala Volkanik Kanyonu ve Suuçtu Şelalesi

Kula Jeoparkı’nın en karakteristik yapısı olan lav akıntılarının Gediz Nehri tarafından aşındırılması ile oluşan bu muazzam güzellikteki kanyon Salihli ilçesine bağlı Adala mahallesinde bulunmaktadır. Kanyon yaklaşık 5 km uzunluğa sahiptir. Yüksekliği yer yer 80 metreye kadar ulaşmaktadır. Kanyonda yerel çökmelere bağlı olarak oluşan şelaleler görülür. Bu oluşumların en göz alıcısı  ise 25 metre düşüme sahip Suuçtu Şelalesi’dir.

Tarihi Kız Köprüsü

Salihli ilçesine yaklaşık 25 km. mesafede bulunan Kız Köprüsü ve Suuçtu Şelalesi birbirine çok yakın nokta da yer almaktadır. Adala mahallesine 6 km. uzaklıktaki Kız Köprüsü ana yola yakın bir mesafede bulunmaktadır. Köprü Gediz Nehri üzerinde yer alır. Kız Köprüsü’nün kitabesi yoktur. Yapılış tarzına göre Osmanlı Dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Altı gözden oluşan köprü, 160 metre uzunluğunda olup, taş malzeme ile yığma teknikte inşa edilen köprünün ayak ve kemerleri yer yer sıvalıdır.

Kula Avrupa ve Unesco Global Jeoparkı

Başlığımızda gördüğünüz gibi Ege Bölgesi’nin İç Batı Anadolu Platoları’nın hemen batısında yer alan Kula Jeoparkı Manisa il sınırları içinde yer almakta olup, yaklaşık 00 km2dir.Gerilme tektoniğinin aktif etkili olduğu bir bölgede bulunan Kula Jeoparkı ve çevresi jeolojik ve tektonik açıdan oldukça engin yapıyı gösterir. Jeopark Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçlardan(şist, gnays) prehistorik volkanik püskürmelere dek yer kürenin 200 milyon yıldan uzun geçmişinin delillerini barındırır ve bu yönüyle oldukça zengin bir jeolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapmaktadır. Anlatmakla olmaz, gezip görmek gerek. O zaman ne dediğimi ve ne yazdığımı daha iyi anlarsınız.

Volkanik Koniler

Kula volkanlarının şöhreti antik dönemin ünlü coğrafyacısı Strabon’un “Geographica” adlı eserinde Kula’yı Katakekaumene” olarak tari etmesinden beri ikibin yıldır artarak devam etmektedir. Bu volkanlar minyatür volkanlar olarak da bilinmektedir. Tabandan zirvesine boyları 150 metreyi geçmeyen irili ufaklı 80 adet volkan konisi ve bu muhteşem oluşumlara bağlı volkanik şekiller neredeyse sıfır risk ve zahmetle ziyaret edilebilmektedir. Bu da Kula Volkanik Jeoparkı’nda jeoturizm ve jeoeğitim faaliyetleri için büyük bir kolaylık sağlamaktadır.

Kula Bazaltlar

Jeopark sahasında önemli doğal anıtlardan birisini de bazalt sütunları oluşturmaktadır. Bu muhteşem sütunlar bazaltlarla örtülü Sarnıç platosunun batı ucunda ve içinde Çakırca köyünün de bulunduğu bir vadinin her iki yamacında yer alır. Bu olağanüstü doğal oluşumlar, hızla soğuyan lavların yüzeyindeki çekme ve gerilmeler nedeniyle oluşan çatlakların dikey bir şekilde büyümesi sonucunda oluşmuştur. Bu karakteristik sütun bazaltları, Burgaz volkanitleri olarak da adlandırılan Erken Pleyistosen lav akıntıları üzerinde gelişmiştir. Uzunlukları yaklaşık olarak 20 metreyi bulan bu sütun bazaltları fotoğrafçılar, doğaseverler ve yerbilimciler için önemli bir uğrak noktası olmuştur, Ama bana göre yetmiyor, tanıtım eksikliği var, levhalar yetersiz. Bir şehre, ile, ilçeye yön veren levhalardır.

Peri Bacaları

Kula’ya 16 kilometre uzaklıktaki Burgaz mevkiinde yer alan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından koruma altında olan Kula Peribacaları’nı Nevşehir’deki peri bacalarından ayıran en önemli özeliği volkanik tüflerin değil akarsu çökellerinin aşınması sonucunda oluşmuş olmasıdır. Bu akarsu çökellerinin yaklaşık 14 milyon yıllık geçmişi vardır. Büyük oranda yağmur sularının aşındırması ile oluşan peri bacalarının yaşları yaklaşık 2000 yıldır. Ancak bu peribacaları için net bir yaş söylemek mümkün değildir. Zira bu vadi sürekli olarak değişim halinde olan bir vadidir. Sürekli yok olan peri bacalarının yerlerini yenileri almaktadır.

Tabduk Emre Yunus Emre Türbeleri

Yunus Emre’nin hocası olan Tabduk Emre’nin Türbesi, Kula’nın Emre Köyü’ndedir. Tabduk Emre 1200’lü yıllarda Manisa ili Kula ilçesi Emre köyünde yaşamıştır. Tabduk Emre Türbesi içinde ortadaki Tabduk Emre’ye diğerleri ise fertlerine ait olduğu söylenen 10 mezar bulunmaktadır. 1240-1321 yılları arasında yaşamış olan ünlü bir Türk Şairi Yunus Emre’nin eserleri dünya çapında üne sahiptir. Nitekim UNESCO 1991 yılını “Uluslar arası Yunus Emre yılı” olarak ilan etmiştir. Türbe kapısının hemen önünde bulunan mezarın ise Yunus Emre’ye ait olduğunu inanılmaktadır. Yunus Emre’nin mezarı türbenin dışında şeyhinin ayakucunda yer alıyor. Yunus Emre’nin “KO BENİ YATAYIM ŞEYH EŞİĞİNDE, DÖNMEZİM ŞEYHİMDEN YA NE DÖNEYİM’’ dizeleri Yunus Emre’nin mezarının Kula’da çok sevdiği Tabduk Emre’nin ayakucunda olduğunun kanıtı olarak karşımıza çıkıyor. Bu türbeler yer yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir.

Carullah Bin Süleyman Camii

Emre köyünde bulunan camii, inşa kitabesine göre Carullah Bin Süleyman tarafından 1547-1548 yıllarında yaptırılmıştır. Yine cami içinde bulunan kitabeden 1808-1809 yılında Şehzade Abdurahman Efendi’nin camideki resimleri yaptığı anlaşılmaktadır. Camideki resimlerde manzara tasvirleri ve üç ile altı kat arasında değişen apartmanların resmedilmiş olması ilginçtir. Camide en yaygın süsleme konusu olarak karşımıza çıkan natürmontların bazıları ilk bakışta tekrar gibi görünse de, bu kompozisyonların hiçbiri diğerinin aynısı değildir.

Emir Kaplıcaları

Emir Kaplıcaları, Gedi(Hermes)Nehri’nin 5 km uzağında ve 59C sıcaklıkta Roma döneminden kalma bir şifa merkezidir. Bu bölgede eski dönemlere ait harabeler göze çarpar. Romalılar döneminde dini ve tedavi merkezi olarak kullanılmıştır. Su kaynağının bulunduğu yerin çevresi, harçsız konmuş antik döneme ait büyük taşlarla çevrilidir. Büyük bir kısmı şiddetli yer sarsıntılarında yıkılarak toprak altında kalmıştır. Su kaynağının güney kısmında, oyulmuş kabartmalar bulunur. Bu kabartmalarda 1,5 metre yükseklikteki traverterlere işlenmiştir. Bu tasvirler Yunan mitolojisinden Attis ve Kybele tanrılarına aittir.

Sonuç

Buraları rehber eşliğinde içinize sindire sindire gezerek görmek gerek.
Yörenin lezzet duraklarına gelince;
Kula mutfağı her yönüyle zengindir. Aynı zamanda zahmetli ve masraflı bir mutfaktır.

Örnek mi?

Yemekleri çok büyük kazanlarda yüzlerce kişiyi ağırlayacak şekilde yapılır.

Sadece et 150 kg olduğunu düşünürsek maliyetin ne kadar yüksek olduğunu anlamak münkündür. Her yemekte et vardır, kuzu dolması, güveç, nohut, keşkek, pilav, taze fasulye, Bamya, ciğerli pilav, oğlak dolması, kelle, höşmerim…

Kula Güveci Yapılış

Kuzu eti güzelce yıkanarak toprak güvenç veya herhangi bir kapta haşlanır, etin kefi alınır, suyu süzülür, haşlanmış olan et toprak güvece döşenir üzerine iki dilim büyükçe domates ve iki biber konulur, yarım yemek kaşığı tereyağı ilave edilir. Etin kendi suyundan yeterince konularak fırına verilir. Et pembeleştikten sonra fırından çıkartılarak servis edilir ve oturup afiyetle yersiniz.

Not: Yazımı kaleme aldığım gün Cemre düşmesi olayının ilki gerçekleşiyor ve havalar ısınıyor. Gezme zamanı gelmiştir.