Şair Şah Ali Yaşar bir şiirinde şöyle der;

Bulgur çektik kepek çıktı

Karpuz kestik kabak çıktı

Kurt görünen köpek çıktı

Köye karşı havlar durur!..

Kimse keyfi buyuramaz

Halkı halktan ayıramaz

Garip karnın doyuramaz

Bey göbeği tavlar durur!..

Nedense günümüzde insanları anlamak daha da zorlaştı. Kişisel çıkar peşinde koşmak moda oldukça, benim memurum işini bildikçe insanları anlamak olanak dışı duruma geldi.

Gelelim karpuz konusuna. Son yıllarda kabak fidesine karpuz aşılanması oldukça yaygınlaştı. Artık kabak kökünde yetişen karpuz tüketiyoruz. Karpuzun aşılanması asıl olarak hastalıkları önlemek olsa da, yüksek ve düşük sıcaklık stresine karşı toleransı artırmak, bitkinin topraktan besin alımını artırmak, su kullanım verimliliğini artırmak, alkalinite ve tuzluluk toleransı iyileştirmek, mineral toksisitelerinin olumsuz etkilerini sınırlamak ve verimi, meyve kalitesini artırmak için de kullanılmaktadır. Aynı zamanda meyve kalibresine de olumlu yönde etkisi bulunmaktadır. Bu yöntemin GDO ile ilgisi olmasa da insanda psikolojik olarak karpuz yerine kabak yeme hissi yaratıyor.

Karpuzu alıp eve geldiğimizde kestiğimizde renginin kırmızı ve tadının iyi olmasını bekleriz. Eğer böyle çıkmazsa karpuzumuz kabak çıktı diye üzülürüz. Gerçi son yıllarda oluşan gıda enflasyonu karpuzun kabak çıkma riskini neredeyse ortadan kaldırmıştır. Artık insanlar karpuzu bütün değil dilim olarak ve görerek aldığı için kabak çıkma riski kalmamıştır.

Şaka bir yana, siyasi ortamda hala bazı siyasetçilerin sonradan hayal kırıklığı yaratarak karpuz gibi kabak çıkma riski maalesef halen devam etmektedir. Seçim sürecinde siyasetçinin görünen yüzü ile seçimden sonra ortaya çıkan yüzü farklı olabilmekte ve önceden görülmemekte, tıpkı karpuzun içinin görünmediği gibi. Sonuçta kabak çıkan karpuz huzurlarınızda.

Seçim döneminde halktan biri olduğunu söyleyen bir siyasetçi nedense görev kendisine verildiğinde neredeyse makam odasından dışarı çıkmıyor, çıktığında da arabasından aşağı inmiyor. Seçin dönemi seçmene sıkı sıkı sarılan siyasetçi, seçimden sonra kerhen tokalaşıp en kısa zamanda elini bile silme yoluna gidiyor. "Sizin için çalışacağım" diyor ama ayağındaki makosenleri çıkarıp sahada çizmeyi bir türlü giyemiyor. Göstermelik bir defa bisiklete binip o bisikleti makam odasının önüne bırakıyor.

Şans işte, ama nedense siyasette kabak çıkma riski daha fazla oluyor. Bu durumda bize düşen görev kabak çıkan Siyasetçiyi en kısa sürede bırakmak, ama nedense siyasette iyi çıkmayan siyasetçiyi hemen bırakmıyoruz. Özellikle hazıra konmayı seven siyasetçilerde bu risk daha fazla, bunun önüne geçmek için aday belirleme aşamasında ince eleyip sık dokumak gerekiyor, ama aday seçimleri çoğunlukla ve ön seçim yapılmadan oldu bittiye getirilip karar veriliyor.

Gün geçtikçe daha iyiye gitmeyi umarken siyasette yaşanan olumsuz gelişmeler sonucunda devir giderek saygısız, nezaket yoksunu insanların devri olma yolunda ilerliyor. İnsanlar ruhen sıkkın, tahammülsüz, kendisinden başkasına saygı göstermeyen bencil yaratıklara dönüşüyor. Umarım bu gidiş kısa sürede değişir.

Hasan Sabah, yaklaşık bin yıl önce Haşhaşi denen suikast timlerini kullanıyordu. Onların beyinlerini yıkıyor, bunun için onlara uyuşturucu madde verip kendine bağlıyordu. Böylece onları istediği gibi kullanıyor, gerekirse tek sözü ile ölüme gönderiyordu. Günümüzde Haşhaşilik yok ama Haşhaşilik benzeri siyasi biat durumu en ağır şekilde yaşanıyor. Siyasette bindirilmiş kıtalar, trol orduları, besleme kapı kulları yaygınlaştı. Bunlara bağlı olarak siyaset, fikirlerin yarıştığı, halka hizmet yeri olmaktan çıkıp kişisel çıkar peşinde koşma arenasına dönüşüyor.

Artık seçimler yaklaşıyor, normal zamanında bile olsa genel seçimlere yaklaşık on ay, yerel seçimlere yirmi ay kaldı. Siz siz olun, bizi yerelde ve genelde temsil edecek kişileri seçerken dikkatli olun. Kişisel çıkar peşinde koşan, kendi şirketleri yolu ile şaibeli işlere giren ve seçilince yine bu yolla daha da zenginleşecek olan, geçmişinde taciz, zimmet, rüşvet gibi çeşitli olumsuz durumlar bulunan kişilere itibar etmeyin, onları bir yerlere getirmeyin. Sonra "Karpuz kestik kabak çıktı" diye çok ağlarsınız.

"Politika demek, kazığı atarken söylediğin nutukları, kazığı yiyenlere alkışlatmak demektir. (Çetin Altan)