Oysa devlette “her kurum bir devlet kapısıdır, başvuran her kim olursa olsun aynı derece eşittir. Ancak şartlar eşit olursa iktidar cenahının sözü öncelik taşır,” kuralı vardır.

Kamu kurumlarından şikâyet söz konusu olduğunda ilk akla gelen Fuzuli’nin nesir tarzındaki Şikâyetnamesi’dir.

 Bu eserin yüz yıllardır güncelliğini yitirmeden günümüze kadar gelmesi devlet  vatandaş ilişkilerinde her devirde varolagelen sürtüşmenin de bir göstergesidir.

Kanuni Sultan Süleyman Bağdat’ı fethedince(1534) kendisine  kasideler sunan Fuzuli’ 9 akçelik bir maaşla ödüllendirilmesi sonucu Osmanlı sarayının himayesine girmişti.

 Fuzuli bu şikâyetini bağlanan o maaşı almasına engel çıkaran devlet memurlarını Padişah’a iletmek için yazmıştı ve demişti ki:

“Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır, diye iltifat etmediler.

Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.

Dedim:-Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?

Dediler: Bizim âdetimiz böyledir.”

 Şikâyetname dedim-dediler şeklinde devam eder ve Şair’e pes ettiren şu cümlelerle biter:

“ Gördüm ki, sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve mey’us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.”

Fuzuli’nin de işaret ettiği gibi her zaman bu tür şikâyetlerden devletliler haklı çıkmış olsalar da birileri duyar, değerlendirir ümidiyle Aydın özelindeki tespitlerimizi 5 başlık altında yazalım istedik.

BİR: Bu gün kurumlarda üst yönetici konumundaki müdür yardımcıları ve şube müdürleri ve alt birimlerde çalışan memur sayıları eskiye göre bir misli arttı. Buna  rağmen evrak düzenleme işlemleri de bilgisayarlar marifetiyle o derece kolaylaştı.

Eski memurlar mesailerinin önemli bir kısmını daktilo başında karbon kâğıtla evrak sureti çıkarmakla geçirirlerdi. Gelen-giden evrakları kayıt, dağıtım ve posta işlemleri de ona hakeza zaman alırdı.

Günümüzde tek sayfanın yüzlerce kopyasını alabilme ve internet üzerinden evrak gönderme işlemi hem işleri kolaylaştırdı hem de evrak sürelerini oldukça kısalttı.

Ancak buna rağmen bürokrat ve memur sayılarındaki artış kaliteyi yükseltmedi aksine verimi daha da düşürdü.

 Bunun birinci nedeni siyasallaşmanın yol açtığı işin ehli olan liyakatli bürokrat ve memuru iş başına getirmedeki zorluk, ikincisi de buna bağlı olarak amir konumunda olan yöneticinin memur ya da şef karşısındaki bilgi ve donanım eksikliğidir.

Bu durum bir kurumda başları ayak ayakları baş yapar ki, o kurumda at izi ile it izi birbirine karışır ve iki başlılığın neden olduğu huzursuzluktan bıkan çoğu tecrübeli  personel çareyi kurum değiştirmekte bulur.

Bulamayan da  ne şeytanı gör ne de salavat getir diyerek kibirli amirin kaprisinden  kendini işten soyutlar,bir kenara çekilir.Bu gün kamu kurumlarında bakanlığa bir yazı nasıl yazılır,bilmeyen müdür yardımcıları var.

 İKİ: Maliye ve Gelirler Müdürlüğü dışında hiçbir kurum devlet adına tahsildarlığa soyunmamalı. Para cezaları gerekli hatırlatmalarda ki,bu uyarılara te’kit adı verilir, sonuç alınamaz ise ancak en son başvurulacak çare olmalı.

Müdürler bu konularda paçayı muhakkiklere ve kraldan fazla kralcı kesilen kurum içi hukukçulara kaptırırsa o kurum  amacından uzaklaşır, vergi dairesi gibi çalışmaya başlar.

Gerekli uyarıları yapmadan kurumlara parasal ceza işlemi yapmak kapısına kilit vurmakla eşdeğer bir eylemdir.

 Örnek Sağlık Müdürlüğünün, İl Tarım Müdürlüğünün, Milli Eğitim Müdürlüğünün birinci önceliği açıkça yasalar çiğnenmediği  sürece kurum kapatmak değil aksine hem ödeyeceği vergi hem de çalışanlarının işsiz kalmaması için kurumları ayakta tutmaktır.

Ne yazık ki, Aydın’da kurumlarca gerekli hatırlatmalar yapılmadan cezalar kesilmiş karşılığında da  “haber vermek zorunda değiliz,” şeklinde savunmalar yapılmıştır.

Ayrıca cezalandırmalarda kurumlar arası eşitlik ilkesi gözetilmemiş aynı konuda bir kuruma verilen ceza keyfi muamele sonucu diğerine verilmemiştir.

ÜÇ: Önceleri sadece İl Müdürlerinin sekreterleri olur, müdürlere onlar aracılığıyla ulaşılırdı ki,o müdürler bile günümüzdeki kadar ulaşılmaz değillerdi.Bu özel sekreter uygulaması en alt birimleri de içine alacak şekilde örnek  okul müdürlüklerine kadar yaygınlaşmış durumda.

Bu uygulama devletin vatandaşla arasına duvar örmesi demektir.

Bu da yetmemiş olacak ki, bütün dairelerde bu gün telesekreter uygulamasına var. Bu yolla bir yetkiliye ulaşabilmeniz ise imkânsız derecede zordur, bir gününüze mal olabilir.

Bir dostum bir il müdürüne kolay ulaşmanın yolunu bulduğunu söylemişti, ilk önce bir iktidar partisi yetkilisine  telefon ettiriyormuş onun arkasından o müdürün ziyaretine giderek ya da telefonla zahmetsizce sorununu çözüyormuş..

Bu yapılan uygulama bize babalarımızdan, dedelerimizden dinlediğimiz 1950 öncesi tek partili dönemleri anımsattı. Demek ki, haddini aşan zıddına döner sözünü diyen boşuna dememiş.

O dönemde bir ilçede yeni doğan çocuğunu kaydettirmek isteyen bir vatandaş bile nüfus dairesine bir iktidar partisi yetkilisinin selamıyla gitmesi gerekiyormuş.

Oysa devlette “her kurum bir devlet kapısıdır, başvuran her kim olursa olsun aynı derece eşittir. Ancak şartlar eşit olursa iktidar cenahının sözü öncelik taşır,” kuralı vardır.

Bir keresinde de devlet büyüğü bir siyasetçi:” Ara sıra ben de çok sıkıştığımda sizden yazılı ya da sözlü istekte bulunabilirim. Sizler isteyen ben de olsam devletin koyduğu kuralların dışına çıkmayın.

Aksi takdirde bu gün olmasa yarın başınız derde girebilir. Tek yapacağınız geleni güler bir yüzle karşılayın aynı şekilde yolcu edin,bu şekildeki davranış o vatandaşın gönlünü almada yeterli olur,”demişti.

Devlet terbiyesi denen şey de bu olmalı.

DÖRT: Aydın’da asıl şikâyetlerin yoğunlaştığı konu genelde esnafı ilgili, muhasebe servisinden alınan borcu yoktur belgesine rağmen tahakkuk servisinden mükelleflere gelen borç bildirimleridir.

Maaşından kesinti yapıldığı fark eden  bir mükellefin bir çalışanın ödenmediği iddia edilen sigorta pirimi nedeniyle emekli maaşının bir kısmına tebligat yapılmaksızın haciz konmuş.

Vatandaş habersiz bir maaşa nasıl haciz işlemi uygulanır, anlamak mümkün değil. Bu kadar mı bu işler başına buyruk hale geldi, diyerek haklı olarak hayıflanıyordu..

Kaldı ki, bu mükellef borçlarını zamanında ödediği için ödül olarak devletin vergi indiriminden de faydalanıyormuş.

BEŞ: Özetlersek birinci maddede söylediğimiz gibi dijital aletlerin de yardımıyla işlerin düne göre daha da kolaylaşmasına rağmen yaşanan kalite düşüklüğünün birinci nedeni idare yeteneği olmayan, dirayetsiz yöneticilerdir. İkincisi de o yöneticilerdeki bilgi ve tecrübe eksikliğidir.

Bunlara ek olarak şikâyetlere üçüncü neden ise kurum içi koordinesizliktir. Bunu gidermek kolaydır.

Bir kurumda çalışan müdür yardımcıları ve şube müdürleri mesai bittikten sonra müdürün başkanlığında toplanır ve her birim günlük çalışmalarını anlatır, diğerleri  bilgi sahibi olur, böylece kurum içi koordinasyon da sağlanmış olur.

İl Müdürü aynı amaçla toplantıların bir benzerini de ayda bir ilçe müdürleriyle de yapar, bu koordinasyonla şikayetleri mahallinde halleder ayrıca söylem birliği de sağlanmış olur.…

Şikâyetlerin kaynaklandığı dördüncü neden ise ildeki kurumlar arası koordinasyon kopukluğudur.

Gidermenin yolu da Vali’nin başkanlığında il müdürleri, büyükşehir belediye başkanı Ticaret Odası, Sanayi Odası, Esnaf Odası, Ticaret Borsası ve Ziraat Odası gibi birlik temsilcilerinin gayrı resmi ya da resmi olarak toplanmasından geçer.

İşte o takdirde bu gün Aydın’da da var olan Fuzuli’yi Şikâyetname’yi yazmaya mecbur eden şikâyetlerin önü, ardı kesilir bundan da hem devlet hem de millet karlı çıkar.