Bir anda gelen öfke, üzüntü, özlem, kıskançlık gibi duygular hissettiğiniz oldu mu hiç? Böyle hissetmemem gerek biliyorum ama elimde değil, derken buldunuz mu kendinizi? Hemen söylemeliyim yalnız değilsiniz. Duygular söz konusu olduğunda onları hissetmeyi kontrol etmemiz çok da mümkün değil! Peki bu bize istediğimizi yapma hakkını verir mi? Elbette hayır!

Duyguları hissetmek elimizde değil ancak vereceğimiz tepki bizim sorumluluğumuzda..

Konu burada duygu regülasyonuna geliyor. Duygu regülasyonu son dönemde karşımıza sık çıkan popüler bir kavram, karşılığı ise duygu düzenleme olarak ifade ediliyor. Duygu düzenlemeyi yaşadığınız durumlar karşısında tepki vermeden önce kendinize “dur önce bir sakin ol” diyen iç ses olarak düşünebilirsiniz. Sadece duyguyu değiştirmeyi değil, önce fark etmeyi, değerlendirip anlamlandırmayı ardından bu duyguya bağlı duygu, düşünce ve davranışları düzenlemeyi içeriyor.

Ne yapalım peki olmayacak bir duygu geldiğinde yok sayıp, görmezden mi gelelim ?

Duygu regülasyonu duyguları bastırmak, yok saymak anlamına gelmiyor. Her duygunun bir işlevi, bir anlamı var. Öfke, korku gibi duyguların bizi tehlikelerden korumak, hayatta tutmak gibi çok temel bir işlevi var. Öfkeniz yoksa sınırlarınız ihlal edilir, hayır diyemezsiniz. Korkunuz yoksa size zarar verebilecek birçok durumda bulabilirsiniz kendinizi. Duyguları yok sayıp, bastırmak birçok problemi getiriyor beraberinde. Örneğin yoğun bir öfke.. Yok sayar duygunuzu uygun şekilde ifade etmeden ilerlerseniz o duygu kendini başka bir yerde yeniden gösteriyor. Bu ya anlamlandıramadığınız bir duygusal patlama oluyor ya da psikosomatik problemler ve bağışıklık sisteminizin etkilenmesi olarak geri dönüyor.

Nereden geliyor bu istenmeyen duygular?

Burada insanın anatomik yapısı hakkında temel birkaç bilgiye sahip olmak gerekiyor. Özellikle de beyin yapısı hakkında. Biz bir durumla karşılaştığımızda bütün bir beyinle tepki veriyoruz. Ancak beyin kompleks bir yapı. Sık yapılan temel bir ayrım var. Üst beyin ve alt beyin. Üst beyindeki prefrontal bölge mantıklı karar verme, düşünerek hareket etme gibi süreçlerden sorumlu ve 20 yaşlara kadar gelişimi süren bu bölge biz yetişkinlerde aktif olarak çalışıyor. Bir diğer kısım ise alt beyin ve burası ilkel beynimiz olarak adlandırılıyor. Burada duygusal hafızadan temel ihtiyaçlardan sorumlu limbik sistem var. Bu bölgedeki amigdala ise tehlike, tehdit anlarında uyarılıyor ve savaş, kaç, don mekanizmasıyla çalışıyor. Gelelim  konumuza.. Yaşadığımız bazı durumlar bu alt kısmı biz farkında olmadan tetikleyebiliyor. Bilinçli olarak hatırlamadığımız geçmiş bir yaşantı, deneyim, buna bağlı süreçler tetiklenmiş olabiliyor ve biz neden böyle hissediyorum bilmiyorum dediğimiz bir süreçte buluyoruz kendimizi.

Duygunun gelişini kontrol edemiyorsak tepkiyi nasıl düzenleyelim?

Önce farkındalık. Duygunun geldiğini fark ettiğinizde onu bir misafir gibi kabul etmeniz gerekir. Duygular gelir ve giderler. Duygunuzu fark edin. Adlandırın. Size vermek istediği mesaj ne, neye ihtiyacınız var buna bir bakın. Aklınıza gelen ilk tepki çok da uygun olmayabilir. Sorumlu olduğunuz yer davranışlarınız. Düşüncelerinizle de çalışabilirsiniz. Duygunuz çok yoğunsa eğer tepki vermeden önce durup bir ara vermelisiniz. Sizi yatıştırabilecek bir nefes egzersizi, sevdiğiniz bir müzik, ılık bir duş almak belki de ağlamak sonrasında daha uygun tepkiler seçebilirsiniz. Burada size neyin iyi geldiğini bilmek çok önemli. Duyguyu düzenleme konusu sadece olumsuz duygular için değil olumlu duygular içinde önemli. Çok mutlu olduğunuz anları düşünün tutamayacağınız sözler verme eğiliminiz yüksek olur. Böyle durumlar yaşamamak adına her duyguyu uyumlamak ve dengede tutmak gerekir. Bazı duygularla baş edemiyorum ne yaptıysam aynı yere çıkıyor diyebilirsiniz. Böyle durumlarda profesyonel destek alarak altta yatan nedenleri bulmak ve üzerinde çalışmak çok değerli.

Size iyi gelenlerle,

İyi haftalar.