Türkiye’de çok büyük bir et sorunu var. Gelişmiş ülkelerin, özellikle Avrupa’nın et tüketimine ilişkin istatistiklere bir göz atalım. Avrupa'da kişi başına düşen yıllık ortalama et tüketimi yaklaşık 80 kilogram. Bu sayı bazı ülkelerde oldukça yüksek. Örneğin İspanya'da 94, Avusturya'da ise 90 kilogram.
Değerli okuyucularım hepinize iyi haftalar diliyorum.
Türkiye'de ise kişi başına yıllık toplam et tüketimi 52-54 kilogram arasında. Görüleceği üzere bu miktar Avrupa ortalamasının oldukça altında. Türkiye'de bir insan yılda ortalama 25 kg kırmızı et, 22-23 kg kanatlı eti, 5-6 kg balık tüketiyor. Türkiye ile Avrupa ülkelerindeki et tüketim farkı ekonomik koşullar, et fiyatları ve beslenme alışkanlıkları gibi birçok etmenle ilintili.
Türkiye'de artan maliyetler ve alım gücü düşüklüğü et tüketiminin Avrupa ülkelerinden düşük kalmasına neden oluyor. Avrupa ve Türkiye'deki kişi başına yıllık et tüketimi şu şekilde:
AB ülkelerinin yıllık ortalama et tüketimi 69 ila 75 kg. Avrupa'da et tüketimi beklendiği üzere ülkeden ülkeye değişiyor. Örneğin bu rakam İspanya’da yaklaşık 100 kg, Almanya’da 84 ila 90 kg, Fransa’da 86 kg. Avrupa'da tüketilen ette domuz ve sığır önemli yer tutuyor. Kanatlılar ve balık da önemli paylara sahip.
Türkiye’de ise bu rakam 35 ila 40 kg. Türkiye'de kırmızı et (özellikle sığır ve koyun eti) tüketimi daha düşük düzeyde. Beyaz et (özellikle tavuk eti) toplam et tüketiminde önemli yer tutuyor. Biraz daha detaya inersek, kırmızı et tüketimi 10 ila 12 kg, beyaz et tüketimi ise 22 ila 25 kg. Türkiye'deki düşük tüketim gerek ekonomik nedenler gerek kültürel etmenlerle ilişkili.
Değerli okuyucularım, Avrupa’yla karşılaştırıldığında, yukarıdaki istatistikler kırmızı ve beyaz et, süt ve balık tüketimimizin olabildiğince düşük olduğunu gösteriyor.
Peki, bu Türk toplumunda nelere sebep oluyor? Başta doktorlar olmak üzere bilim adamları açık şekilde şunu söylüyorlar:
“ET, SÜT VE BALIK İNSAN BEYNİNİN GELİŞMESİNDE TEMEL GIDALARDIR. BU GIDALARI ÇOK TÜKETENLERİN BEYİNLERİ GELİŞİR. ET TÜKETMEYENLER MANTAR BEYİNLİ OLURLAR.”
Bu durum, özellikle genç nüfusun hayli fazla olduğu Türk toplumunda zekâ geriliğine sebep oluyor. Bilim insanları, bu gıdaların tüketilmediği toplumlarda beyinlerin gelişmeyeceğini özellikle belirtiyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığının, başta ilkokullarda olmak üzere, çocuklarımıza verilen sabah kahvaltısındaki süt ve yumurta gibi ana besin maddelerini tasarruf gerekçesiyle listeden çıkarması son derece yanlış.
TÜRKİYE’DEKİ HAYVAN VARLIĞI, CANLI HAYVAN, KASAPLIK ET İTHALATI, SÜT ÜRERTİMİ VE ÖRKOOP’A DA GÖZ ATALIM.
ÖRKOOP, Aydın’da ON BİNLERCE üreticinin bağlı olduğu bir kuruluş. Bu yıl Tarım Bakanlığı tarafından uygulanan SÜT fiyatları politikası az kalsın ÖRKOOP’un batmasına sebep olacaktı.
ÖRKOOP, Aydın ve bölgesinde, bir ineği olan üreticiden bile ahırından sütünü alan ve Aydınlı hayvancılar tarafından yaklaşık 40 yıl önce kurulan muhteşem bir süt üretim kooperatifi.
Uzun zamandır ÖRKOOP’un yöneticiliği ve başkanlığını başarı ile yürüten Sn. ÜNAL ÖNAL’la süt üretimi ile hayvancılık üzerine zaman zaman görüşmeler yaparım. Bu yaz görüştüğümde adeta ağlamaklı bir haldeydi. “Ağabey çok kötü durumdayız. Ben böyle ekonomik sıkıntı görmedim. Süt satılmıyor. Büyük alıcılarımız süt almıyorlar. Dolu süt tankerlerimiz geri gönderiliyor. Ben de bu durumda halktan süt alamıyorum. Üretici hayvanlarını satmaya veya kestirmeye başladı. Önümüzdeki yıllarda hayvan varlığımızı kaybedersek süt üretimi çok büyük darboğaza girer.” dedi.
Devlet burada çok büyük bir yanlış yaptı ve süt türevlerinin, özellikle süt tozunun ihracatını durdurdu. Türk insanın süt tüketimi de azalınca böyle bir darboğaz ortaya çıktı. Devlet, Sn. Ünal ÖNAL ile sektör temsilcilerinin feryadını dikkate alınca bu darboğaz aşıldı. Sorunun çözülmesinde Başkan Sn. Ünal ÖNAL ile ÖRKOOP Yönetim Kurulu ve Kooperatif Üyelerinin fedakarlıklarının da katkısı oldu.
Ancak bu süreçte üretici maalesef elindeki SÜT İNEKLERİNİ sattı veya mezbahaneye gönderdi. Hayvanlar elden çıkınca süt üretimi de durdu. Süt üretmeyen inek doğum da yapmadı. Böylece kasaplık hayvan da üretilmedi ve sığır eti fiyatları karkasta 400 TL/KG, perakendede ise 700 TL/KG’a çıktı. Asgari ücretlinin 12 bin TL maaş aldığı ülkemizde maalesef Türk insanı et yiyemiyor ve bu ÖZELLİKLE GENÇ NESLİN MANTAR BEYİNLİ OLMASINA SEBEBİYET VERİYOR.
KARKAS VE CANLI HAYVAN İTHALATI İLK DEFA CUMHURBAŞKANI SN. RECEP TAYYİP ERDOĞAN TARAFINDAN AÇIKLANDI. Bu gibi açıklamaları bugüne kadar hep Tarım Bakanlığı yapardı. Biz de Türk halkı olarak Tarım Bakanını suçlardık.
Son 10 yılda Türkiye'nin hayvancılık politikası büyük ölçüde ithalata dayandı. Yerli üretim ve destekler ise yetersiz kaldı.
1. 2023 yılında 500 binin üzerinde büyükbaş hayvan ithal edildi ve yaklaşık 1 milyar dolar harcandı. Son yıllarda 500 ila 600 bin arasında seyreden büyükbaş ithalatı çoğunlukla Et ve Süt Kurumu (ESK) gibi kamu kuruluşları aracılığıyla gerçekleştiriliyor.
2. Hayvancılık Destekleri: Tarım ve Orman Bakanlığı'nın hayvancılık destekleri, buzağı desteklemeleri ile yem ve gübre teşvikleri gibi kalemlerden oluşuyor. Ancak bu destekler, ithalata dayalı politikaları dengelemek ve hayvancılığı sürdürülebilir hale getirmek için yetersiz kalıyor. Yerli üretimi artırma çabaları kapsamında bazı projeler geliştirilse de ithalat sarmalı kırılabilmiş değil. Bu tablo, hayvancılıkta sürdürülebilirliğin sağlanması için yerli üreticilere yönelik daha kapsamlı desteklerin ve planlı bir üretim stratejisinin gerekliliğini ortaya koyuyor. İthalat yerine yerli üretimin güçlendirilmesi gıda güvenliği açısından da kritik önem taşıyor.
TARIM BAKANI’NI TEBRİK ETMEK GEREKİYOR
Çiftçi eskiden, ithalat kararlarından tutun da uygulanan yanlış politikalara kadar yanlış giden bütün işlerin sorumlusu olarak Sn. Cumhurbaşkanını değil, Tarım Bakanları ile bürokratları görürdü. En olumsuz durumda bile ülkenin tarımda bir yol alamamasını bakanlardan bilirdi.
Daha açık ifade edeyim. Çiftçinin gözünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın farklı bir yeri vardı. Tarımdaki yanlışlardan Cumhurbaşkanının haberinin olmadığını, hatta Tarım Bakanlarının bilerek ya da bilmeyerek Erdoğan’a zarar verdiklerini düşünürlerdi. Çiftçinin genel kanısı buydu. Ne var ki bu kanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün Brezilya ziyareti dönüşünde sığır ithalatıyla ilgili yaptığı açıklamadan sonra artık yerle bir oldu. Düne kadar eleştirmekten imtina ettikleri ‘Devlet Başkanlarından’ ithalat talimatını duyunca bütün dünyaları yıkıldı. Erdoğan, bu açıklamasıyla çiftçinin “Tarım Bakanlığı’nın, sığır ithalatından bile haberi yok.” gibi bir söylem geliştirmesine sebep olurken “tarımdaki yanlış kararların Bakanların beceriksizliğinden değil de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatının sonucu olduğu” yönünde bir algıya kapılmasını sağladı. Bunu beceren Tarım Bakanını yürekten kutluyorum. Şimdi kendisi halkın karşısına geçerek “Kardeşim ben ne yapayım? Sayın Cumhurbaşkanım emretti, ben de canlı hayvan ve karkas et ithal ettim.” diyecektir. Bravo Tarım Bakanımıza.
Ben burada şunu merak ediyorum. Türkiye’de hayvancılık alanında faaliyet gösteren KONFEREDASYONLAR, FEDERASYONLAR, ÇİFTÇİ KURULUŞLARI VE BUNLARIN BAŞKANLARINDAN NEDEN TEK BİR SES ÇIKMIYOR? ESKİDEN ÖRNEĞİN AYDIN’DA TOPRAKTAN GELEN AK PARTİ MİLLETVEKİLİ SN. RIZA POSACI TÜM TÜRKİYE’NİN AŞİNA OLDUĞU O GÜR SESİYLE ÇİFTÇİ VE HAYVAN ÜRETİCİLERİNİN DERTLERİNİ DUYURURDU. Ama o da artık aktif bir milletvekili değil. Peki, AK Parti’de tarımla ilgilenen ve Sn. Cumhurbaşkanımızla bu başlıklarda istişare edebilecek bir milletvekili yok mu? Beyler, ALAYINIZ ET TROLLERİ VE BARANLORUNA TESLİM OLDUNUZ.
Tarım ve hayvancılıkla ilgili kuruluşların başkanları acaba kış uykusundalar mı? Temsil ettikleri insanlar kan ağlarken onların sesi çıkmıyor. Bravo Tarım Bakanı YUMAKLI BEYE. Et ithalatında topu Recep Tayyip Erdoğan’a attı. Şimdi rahatlıkla ithalat yapabilir. Bu becerisinden dolayı kendisini bir kez daha kutluyorum. Ne yazık ki bu arada Türk hayvancılığı bitme noktasına geldi.
Devlet Başkanının böyle bir duruma düşürülmesine bir vatandaş olarak üzülsem de Bakan Yumaklı’yı bu üstün kabiliyetinden (!) dolayı tebrik etmem de gerekiyor! Kendisine yöneltilen eleştiri oklarının hepsinin bir anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çevrilmesini sağladı.
Bakın, burnumuzun dibindeki BULGARİSTAN’DA 2024 Kasım itibarıyla kırmızı et fiyatları şu şekilde:
Dana etinin kilosu yaklaşık 20 Leva (368 TL).
Kuzu etinin kilosu 23 Leva (423 TL).
Bifteğin kilosu yaklaşık 31.81 Leva (585 TL).
Bu fiyatlar, Türkiye'deki fiyatlarla karşılaştırıldığında çok daha uygun. Ayrıca, Leva/Euro kurunun TL'nin aksine sabit olması Trakya’daki vatandaşlarımızın et almak için Bulgaristan'ı tercih etmesini sağlıyor. 1 Leva 19 ila 17 TL arası. Bu durum bile çok acıklı.
Değerli okuyucularım, bir de Azerbaycan ve Türkmenistan gibi Türki Cumhuriyetlerle bizim et fiyatlarını karşılaştırsanız. Karkas et ve canlı hayvan ithalatı gibi politikalar çok yanlış. Türkiye 14 yıldır kesintisiz olarak karkas et ve canlı hayvan ithal ediyor. İthalat yöntemi de her bakan döneminde farklılar gösteriyor. İthalat önce Et ve Balık Kurumu’nun (2013’te adı Et ve Süt Kurumu olarak değiştirildi.) açtığı ihalelerle yapıldı. Sonra özel sektöre ithalat izni verildi. Bu çerçevede Et ve Süt Kurumu, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM), Tarım Kredi Kooperatifleri, Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Birliği ile Tarım Kredi Kooperatifleri gibi örgütler ithalat yaptı. İthalat izinleri işletmelerin kapasitesine göre verildi. İthalat hep tartışıldı. Her dönem bundan birilerinin para kazandığı iddia edildi.
Üreticiler ve tacirler, “Et ithalatçıları ve Et ve Süt Kurumu özel sektör adına nasıl hayvan alabilir? Besiciler ve tüccar kadar pazarlık yapabilir ve indirim elde edebilir mi? Doğru hayvanı seçebilir mi? Şimdi tombaladan ne çıkarsa onu alacağız. Yapılan iş çok yanlış ve bunun zararını hepimiz çekeceğiz.” diyorlar.
Büyük işletmelerin hayvan ithalatının kısıtlandığını belirten üreticiler, “İşletme kapasitemizin yüzde 15’i kadar ithalat yapabiliyorduk, son kararla bu oran %7’ye düşürüldü. Yani 30 bin baş kapasitesi olan bir işletme 2 bin 100 baş hayvan ithal edebiliyor. Bu kadar hayvanı yurt içinde bulamıyoruz. Ayrıca yurt içinde hayvan şap hastalığından kırılıyor. Çiftlikler zaten boş, bu kararla iyice boş kalacak. Bize çiftlikleri kapatın diyorlarsa, bunu açıkça söylesinler. Biz de çiftlikleri kapatalım. Spekülatör değil, besiciyiz. Biz parayı bankaya koysak bugün %45 civarında faiz veriyorlar. Niye gidip bokun içinde çalışıyoruz. Yıllardır emek verdik. Çalışanlarımız da var, bırakamıyoruz.” diyorlar. Devamla, “Bu işi bilmeyenler besiciyi spekülatör olmakla suçluyorlar. Kesilmesine rağmen hayvanların kesilmediği iddia ediliyor. Bir hayvanın günlük yem gideri 100 TL. Bu ayda 3 bin TL ediyor. % 4 de faiz ödüyoruz. Bu masrafa kim katlanır? Belli bir dönemden sonra hayvan yese de kilo almıyor, sadece eti yağlanıyor. Besici, fazla besleme kaynaklı zarar ediyor. Bu konularda Tarım ve Orman Bakanımızı yanlış bilgilendiriyorlar.” serzenişinde bulunuyorlar.
DEĞERLİ OKUYUCULARIM, Türkiye ve AK Parti iktidarının 15 yıldır hayvan ithalatı üzerine kurduğu politika yanlış.
Et ithalatına verilen milyarlarca dolar yerli hayvan üretimine tahsis edilsin, inanın et süt sorunu hallolur ve Türk toplumunun MANTAR BEYİNLİ OLMASI ÖNLENİR.
ATATÜRK DÖNEMİNİN TARIM VE HAYVANCILIĞINI ÖRNEK ALSINLAR.
Tarım ve hayvancılığın SEMBOLÜ ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ TALAN EDİLDİ. MERALARDA KONUT YAPILMASINA İZİN VERİLMESİN.
NE VAR Kİ BU İKTİDAR DÖNEMİNDE DEVLETE AİT TÜM HAYVAN ÇİFTLİKLERİ SATILDI VE O GÜZELİM TESİSLERDEN ESER KALMADI.
SONUÇ OLARAK 12 BİN TL EMEKLİ MAAŞIYLA HALK, SÜT VE ET GİBİ İKİ TEMEL GIDAYA ULAŞAMIYOR.