Siyasette o kadar çok enteresan olaylar oluyor ki anlatacak kelimeleri bulmak o kadar zor oluyor. Durum böyle olunca devreye kültürümüzün önemli parçalarından biri olan atasözleri hemen devreye giriyor.

"Buyur burdan yak" sözü, kendini ifade edememe ya da karşıdaki şahsiyetin anlayışsızlığı sonucu yanlış anlaşılma durumunda kullanılan bir sözdür. İşler zaten rayında gitmiyorken üstüne eklenen sonuncu aksiliği karşılamak ve bu hissi bir şekilde etrafla paylaşmak için de kullanılmaktadır.

Herhangi bir olay karşısında sinirden delirmiş durumda, olabildiğince hararetli şekilde birine laf anlatmaya çalışırken yanına ondan daha da beterinin gelip lafa girmesi üzerine vazgeçip yürüyüp gitmeden önce de söylenen bir sözdür.

Artık söylenecek söz yok, bu iş bu kadar, benden paso, vs vs.

Siyasette başka bir söz de; "Özrü kabahatinden büyük" deyimidir. Bir kabahat için özür dilerken daha büyük bir kabahat işleyen kimse için söylenir. Hep siyasette diyoruz ama bu tür örnekleri hep siyasiler verdiği için istemeden de olsa böyle bir saptamada bulunuyoruz. Kısacası; özür dilemeyi bile bilmiyor, özür dilediğimizde sanki bir yerimiz eksilecek, gururumuz örselenecek, kişiliğimizde azalma olacak sanıyoruz. Durum böyle olunca kerhen özür dilerken işi yüzümüze gözümüze bulaştırıp bağışlanma isteğinden çok daha büyük kusur işleyerek aybımızı kapatmaya çalışıyoruz. O nedenle başta siyasiler olmak üzere özrümüz kabahatimizden büyük oluyor.

Yani kötü bir durumu toparlamak icin söylenenlerin, mevcut durumu toparlamak yerine daha da kötüleştiriyoruz. Aslında böyle bir durumda karşıda olan kişinin anlık bile olsa susmak zorunda kaldığını söyleyebiliriz.

Konu ile ilgili olarak anlatılan bir söylence var ama sonu hoş bitmediği için buraya yazmadık. İsteyenler sanal ortamda kısa bir araştırma ile söylenceye ulaşıp okuyabilirler.

Gerçek yaşamda bu tür örneklerle sıkça karşılaşıyoruz. Özellikle siyasi ortamda. Önemli olan özür dilemeye mecbur kalmayacak şekilde konuşmak ve davranmak, özür dilememiz gerektiği zaman ise bunun bir erdem olduğunu bilip ona göre davranmayı bilmektir. Böylece erdemli bir kişi oluruz ki zaten olması gereken budur; erdemli olmak.

Erdemli olmak derken, günümüzde erdemin sadece bir isim olarak kaldığını üzülerek söylemek zorundayız. Gerek sosyal mecrada, gerek yazılı ve görsel basında erdemsiz kişileri sıkça görüyoruz. Her yerde ve makamda ne yazık ki oldukça çoklar.

Bugün söylediğini ertesi gün inkar edenler, siyaset yapacağım derken yanlışı doğru diye savunanlar, kendi çıkarı için diğer insanları karalayanlar, seçim döneminde verdiği sözleri unutanlar, bir makama gelince halkı unutulanlar, hepinize selam olsun. Unutmayınız ki makamlar gelip geçici, insanlık kalıcıdır.

Her zaman erdemli kişilerle karşılaşmamız dileği ile.

"Erdemsiz bir yaşam, erken bir ölümdür." (Wolfgang Van Goethe)