Günümüze kadar tarıma dayalı entegre sanayi arzu edilen seviyeye erişmemişse bunun bir nedeni ortak aklın yokluğu ise diğeri de bu rantçı zihniyet ve onların ortağı politikacılardır

Kalkınmada Aydın’ın dünyada yeni bir dönem olan globalleşmenin başlangıç yılları 1990’larda tercihi tarım ve turizm, bu seçiminin bir sonucu sanayide de tarıma dayalı entegre sanayi olmuştur.

Ancak bu yazıda tarımı ele alacağız, turizmi konu geniş olduğu için başka bir güne düşüneceğiz.

Aydın’ın tarımı tercihinde üzerinde yaşadığı Dünya’da bulunan sayılı ovalardan olan Büyük Menderes Havzası’nın verimli toprakları ve iklimi, stratejik bir ürün pamuğun ve her türlü sebze ve meyve yanında endemik bitkiye ev sahipliğine müsait olmasının da payı büyüktür.

Dünya genelinde üretilen malların ve yetiştirilen ürünlerin dolaşımının serbestlik kazandığı globalleşmeyle birlikte kalkınmada paradigma da değişti ve bu yarışta kentler de gerek tarihi ve kültürel değerleriyle gerek yetiştirdikleri ürünler ve onlardan geliştirdikleri markalarla ülkelere rakip oldu.

Peşin söylemek gerekirse Aydın o yarışta yerini alamadı, bu gidişle de alacak gibi de görünmüyor. Diğer kentlerden tek üstün olduğu konu bol resimli reklamlardır ki,o da sahibinden başkasına hizmet etmiyor.

Globalleşmeye asıl neden önceleri ihracat büyük kentlerden yapılırken günümüzde internet sayesinde Anadolu’nun her bir köşesinden yapılabiliyor olmasıdır ki, örnek Gaziantep baklavası ve Maraş dondurması en taze şekliyle dünyanın öbür ucuna gönderilebilmektedir.

Konuyla ilgili adı geçen kentlerin Ticaret Odaları sektöre yönelik ambalaj konusunda her yıl inovasyon haftaları düzenlemektedirler.

Eğer tarımsal alanda örnek incir gibi marka değeri yaratmada iddialı olduğunuz favori ürünler yetiştiriyorsanız, en yüksek kazancı elde edebilmenizin birinci şartı coğrafi tescilini yaptırmanız gerekir ki, o konuda yerel kurum ve kuruluşlar yani, sivil toplum örgütleri ve belediyeler öncü olabilir.

Örnek Eskişehir, Ankara Beypazarı gibi kentlerin bu yarışa katılmasında değişimi iyi okuyan ve geleceği gören başkanların önderliğinde belediyelerin birer kalkınma ajansı görevi gördüğü söylenebilir ki, eğer birçok kent kazandığı marka değeriyle bir cazibe merkezi olmuşsa o başkanların sayesindedir.

Aydın’ın öyle bir şansı hiç olmamıştır. Bizdekilerin tek derdi egoları ya da kişisel çıkarları ve yakınlarını o nimetten istifade ettirmek olmuştur, Ne STK’ların ne de belediyelerin marka ürün yaratarak halkın refah payını artırmakla ilgili bir derdi de olmamıştır.

Velhasıl mahalle arasında kurulan semt pazarları, trafik ve park yeri sorunlarıyla bu gün kasabadan farkı olmayan başkent Efeler’in 35 yılı vizyonsuz başkanların elinde boşa geçirdiği söylenebilir.

Aydın yalnız belediye başkanları açısından şansızdır da denemez aynı talihsizlik iktidar muhalefet fark etmeksizin milletvekilleri için de geçerlidir.

Siz hiç duydunuz mu bir iktidar milletvekilinin büyükşehir belediye başkanının örnek bütçe performansını ya da muhalefet milletvekillerinin genel iktidarın Aydın’daki icraatlarını seçim dönemi dışında eleştirdiklerini?

Bizde milletvekilliği konforundan tam anlamıyla yararlanma yeri olduğu içindir ki, muhalefet müzmin bir hastalığa dönüşmüştür, kolay kolay iktidar olmak istemez.

Mesela bir tarım havzası olan Aydın yakın zamanlarda bir jeotermal enerji merkezi haline de gelmiştir.

Ama ne var ki,2007 yılında çıkan yasa Aydın halkının zararlarına katlanmak dışında ne konutların ısıtılmasında ne de örtü altı tarımında faydalanabilmesine imkân veriyor.

Siz üçüncü dünya ülkeleri dışında bir halk düşünebilir misiniz kendi topraklarından çıkan faydalanabileceği bir enerjiden mahrum yaşayan?

O tarihten bu yana da bölgede yaşayan insanların mağduriyetini çevre gönüllüleri dışında iktidar milletvekilleri bir yana muhalefetten ne parlamento kürsüsünde dile getirerek ne de yasa teklifi vererek mücadelesini veren milletvekili olmuştur.

Onun için örtü altı tarımı ile uğraşan bir üretici Jeotermal kaynaklardan yararlanmasına büyükşehir mi, yoksa Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB) mi aracılık edecek sorusunun yasal yanıtı henüz belirsizdir.

Çünkü Jeotermal sondajları enerji üretenler ve valilik ve belediyeler dışında jeotermal kaynak temini için sondaj yapmak oldukça pahalı olması yanında imkânsız derecede zordur.

Oysa milletvekillerinden varsa dile getirdikleri sorunla ilgili söz ve teklifleri ve verilen demeçler, boğayı boynuzundan yakalamaktan uzak. Laf olsun, torba dolsun kabilinden çıkıştan ileri geçmez.

Üstüne üstlük asıl varlık amacı entegre sanayi geliştirmek ve yaygınlaştırmak olan OSB’lerdeki parseller rantçı taifece işgal edilmiş, OSB’lerin kuruluşundan bu yana da yönetimler tarafından korunmuştur.

Parsel pahalılığından Afyon’a yatırım yapmak zorunda kalan bir Aydınlı girişimcinin arsa bulamadığı bir OSB’de bir politikacının da desteğiyle araba yarış pisti yapılması da oldukça manidardır.

Günümüze kadar tarıma dayalı entegre sanayi arzu edilen noktaya erişmemişse bunun bir nedeni ortak aklın yokluğu ise diğeri de bu rantçı zihniyet ve onların ortağı politikacılardır.

Bu demektir ki, Aydın’ın kişi başı milli gelirinin Türkiye ortalamasının altında seyretmesi boşuna değildir. Başka kentlerin politikacısı istihdam için yatırımcı arar, bizdeki girişimci gelecek yere araba yarış pisti yapılması için emek harcar.

TÜİK verilerine göre kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hâsılada Aydın’ın kişi başı geliri son dört yıldır Türkiye ortalamasının altında seyrediyorsa, Ege Bölgesi İlleri arasında Afyon’un önünde sondan ikinci sırada bulunuyorsa bunda politikacıların payı yoktur, denebilir mi?

İnciri yalnız meyve olarak satmanızla işlemden geçirerek örnek incir reçeli, incirli dondurma, incir pestili şeklinde ambalajla satmanız arasında 10 kat fiyat farkı vardır.

Ürün adını çilek reçeli, kurutulmuş domates ya da salçası olarak çoğaltmanız mümkündür.

Devletin kalkınma ajansları, il, ilçe tarım müdürlükleri,onların bünyesinde bulunan yüzlerle ifade edilecek ziraat mühendisi, KOSGEB,TKDK gibi kurumları bu amacı gerçekleştirmek için  varlar. Tek yapılacak olan her kurumun üzerine düşen görevi yerine getirmesidir. Politikacının da konuyu yakından takip etmesi,gerektiğinde destek olmasıdır.

Bizde ise politikacı ya çalışan müdürü yarın ayağıma dolaşır, düşüncesiyle görevden aldırmak yerine yabancı birini getirmek oluyor ya da müdürü etkisizleştirmek oluyor. Muhalefete ait politikacılar da yapılanları karşıdan seyretmekle yetiniyor.

Bu devran günümüze kadar böyle döndü, geldi.

Eğer 14 Mayıs seçimlerinde istisnasız partilerin milletvekilliği listeleri hiçbir seçimde olmadığı kadar eleştirildiyse ve bunun sonucunda seçmen ehvenişere oy vermek zorunda kaldıysa bir nedeni de bu kısır düşüncenin esiri milletvekilleridir.

Eğer Aydın’ın favori ürünleri örnek incir, hayvancılık, bal ve arı yetiştiriciliği, zeytin ve zeytinyağı türevleri ürünler için Organize İhtisas Sanayi Bölgeleri kurulmadıysa  politikacıların görevlerini hakkıyla yapmamasındandır.

Diğer taraftan tarımı teşvik etmek ve destek olmak büyükşehir belediyelerinin de asli görevleri arasındadır.

Ama ne var ki, bu yardımla kastedilen BŞB’ ye ait şirketler aracılığıyla kurulacak fabrikalarda üretilecek gübre, fidan ve yem gibi girdilerde destek olduğu halde BŞB bir kısım çiftçiye göstermelik gübre yardımı ve seçim zamanında yoksullara dağıtmak üzere satın aldığı sebze ve meyveden öteye geçmemektedir.

Altyapı yatırımlarını tamamlayan çoğu büyükşehir gerek favori oldukları ürünleri düzenledikleri fuarlarla tanıtarak gerek tarihi ve kültürel varlıklarını canlandırarak sahip oldukları eserleri katma değere dönüştürerek kentlerini bir cazibe merkezi haline getirmişlerdir.

Aydın bir fuar alanından bile mahrumdur, diyelim geri kalmışlıkta gerisini varın siz düşünün…

Velhasıl milli gelirden Türkiye ortalamasının altında pay almasından da belli olduğu üzere Aydın hem genelde hem de yerelde sahipsizdir.

Gerek iktidar milletvekilleri gerek muhalefetin yereldeki aktörleri son on yıldır hizmet siyaseti yerine aralarında kavga ederek gündemde kalmayı adet haline getirmişlerdir.

Politikacıyım diye ortaya çıkanların kendilerinden başka kimseye yararı dokunmadığına bakıldığında onların milletle ilgili bir dertlerinin olmadığı varsa yoksa kendi kazançları olduğu görülür.

Bu anlatılanlar aynı zamanda Aydın’ın geri kalmışlığının ve ufku dar politikacıların elinde sadaka toplumuna nasıl dönüştüğünün de hikâyesidir.

Eğer partiler 31 Mart 2024’de de milletin huzuruna bu zamirini(gerçek niyetlerini) gizleyen adaylarla çıkarsa millet gereken dersi verir. Çünkü herkesin foyası ortaya çıkmış durumda.

Parasal kaynağının belirsizliği sonuçta Aydın siyasetini de kirletiyor Makale: Parasal kaynağının belirsizliği sonuçta Aydın siyasetini de kirletiyor