PKK lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki koşullarıyla ilgili olarak yaptıkları basın açıklaması için açılan soruşturma için Adliye'ye ifade vermeye giden ancak, burada KCK operasyonu kapsamında 'şüpheli' sıfatıyla 5 saat ifadesi alanın Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ifadesinde ilginç açıklamalarda bulundu. Baydemir, partili arkadaşlarıyla zaman zaman görüş farklılıkları olduğunu belirterek, "Parti hukuku çerçevesinde kızgınlıkla 'istifa ederim' dediğim olmuştur. Ayrıca bir keresinde partimizin legal yapılanması olan Yerel Yönetimler Komisyonu'na yazılı bir istifa dilekçesi hazırladığım doğrudur" dedi.

Salı günü Diyarbakır Adliyesi'nde, KCK operasyonu kapsamında Cumhuriyet Savcısı Ahmet Karaca'ya 5 saat süreyle ifade veren Baydemir, 6 sayfalık ifadesinde kendisine sorulan değişik konulardaki sorulara yanıtlar verdi. Baydemir, operasyon kapsamında tutuklanan veya gözaltına alınıp bırakılan çok sayıda kişiyi tanıdığını bunların ya çalışma arkadaşı ya Belediye başkanı arkadaşı ya da sivil toplum örgütü aktivisti olduğunu söyledi. Kapatılan DTP'nin Yerel Yönetimler Komisyonu'nun 'kamuoyuna açık' ya da 'parti içi toplantısı' şeklinde Belediyecilik alanı ile ilgili birçok toplantı yaptığını anlatan Baydemir, 'şeffaflık', 'demokratik katılımcılık', "çevrecilik", 'sosyal belediyecilik' ve 'kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması' gibi alanlarda atölye çalışmaları, çalıştaylar, paneller ve konferanslar düzenlediklerini söyledi. Bu çalışmaları DTP'nin tüzüğü ve programları çerçevesinde gerçekleştirdiğini belirten Osman Baydemir, 'Hasankeyfi Yaşatma Girişimi' ile ilgili şöyle dedi:

'BARAJ YAPIMINA KARŞI ÇIKMAK YURTAŞLIK ÖDEVİDİR'

"Ömrüm olduğu sürece bu girişimde yer alacağım. Türkiye'nin enerji ihtiyacı olduğu doğrudur. Bu ihtiyacın genellikle hidroelektrik santralleri yoluyla gideriyor. Bu proje hayata geçirilirken insan, doğa ve tarihi mirası koruma odaklı olmasına inanaraktan bu faaliyetler içinde görev aldım. Eğer Ilısu Barajı inşa edilirse 60 yıllık ekonomik ömrü olacaktır. Buna harcanacak 3 milyon dolar ile de tüm Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki tarihi mirası restore edilerek turizme sunulabilecektir. Bana göre Ilısu Barajı'nın yapımına karşı çıkmak Türkiye'de yaşayan her vatandayın yurttaşlık ödevidir. Ayrıca bütün dünya gibi ülkemizin de Hasankeyf gibi nadide bir esere sahip çıkmak olarak düşünerek bu faaliyetlerde bulundum. Bulunmaya da devam edeceğim. Bunun dışında herhangi bir kastım bulunmamaktadır."

'KIZIP İSTİFA DİLEKÇESİ VERDİĞİM DOĞRUDUR'

Baydemir, kapatılan DTP ve DTP'nin Yerel Yönetimler Komisyonu üyesi olduğunu, Belediye Başkanlığı görevini yürütürken gerek parti içi çalışmalarında gerekse komisyon çalışmalarında partili arkadaşlarıyla zaman zaman görüş farklılıkları olduğunu belirterek, "Parti hukuku çerçevesinde kızgınlıkla 'istifa ederim' dediğim olmuştur. Ayrıca bir keresinde partimizin legal yapılanması olan Yerel Yönetimler Komisyonu'na yazılı bir istifa dilekçesi hazırladığım doğrudur. Ancak, bunun üzerine yapılan tartışmalar birbirimizi ikna ederek bu fikrimden vazgeçtiğim doğrudur. Bu anlattıklarım tamamen parti iç hukuku çerçevesinde yaşanan olaylardır. İnanıyorum ki, bu AKP, MHP, CHP gibi partiler içinde yaşanan olaylardır. Bunun dışında illegal herhangi bir yapıya bu manada yazılı ya da sözlü bir müracatım söz konusu değildir. Yerel Yönetimler Komisyonu'na verdiğim yazılı istifa dilekçesi parti içi hukuktur. Benim tartışma yürüttüğüm arkadaşlar birlikte çalıştığım partili arkadaşlardır. Tartışma yürüttüğüm bu arkadaşlarla ilgili durum yargıyı ve adli kolluğu ilgilendirmemektedir. Bu tamamen parti içi faaliyetlerden kaynaklı olan demokratik bir tartışma sürecidir" dedi.

Savcı'nın Baydemir'in başkanı olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği'nin (GABB) üyelerine yaptığı eğitim ile ilgili bir soruya karşılık ise Osman Baydemir, "1991 yılında kurulan GABB'ın 2004'te seçildiğim döneme kadar tozlu raflardan ibaret bir Birlikti. 2005'ten sonra yürütmüş olduğu eğitim faaliyetleri ile dezavantajlı Belediyelere kazandırdığı projelerle Türkiye'de adından söz ettiren bir Birliğe dönüştü. Tüzüğü İçişleri Bakanlığı'nca onandı ve bütün faaliyetleri ve tüzüğü hukuka uygundur. GABB'ın bünyesinde sadece kapatılan DTP'nin değil AKP, CHP, AP ve bağımsız belediyeleri de bulunuyor. Birlik, tüm Belediyelerin birliğidir" dedi.

'BAŞBAKAN'A HODRİ MEYDAN SORUSU'

Savcı'nın, 2007 genel seçimlerinin ardından Başbakan Erdoğan'ın "Diyarbakır'ı, İzmir'i alacağız" yönündeki açıklamasına Baydemir'in 'Buyurun hodri meydan' yönündeki açıklamasını hatırlatması üzerine Osman Baydemir, "Yerel seçimlere daha 17 ay kala bir Başbakan'ın belediyeler arasına ayrım koyan açıklamasına binaen açıklama yapma gereğini duydum. Buyurun hodri meydan. Sandığı kurun, en güvendiğiniz adayı gösterim, yarışalım, şeklinde açıklamam olduğu doğrudur. Önce partimin cevaplamasını bekledim, ancak oradan bir açıklama yapılmayınca, ben kendi irademle böyle bir açıklama yaptım. 14.4.2009 tarihinde yapılan operasyon sonucu gözaltına alınan şahısların evlerinde yapılan arama sonucu elde edilen ve benim ismim ve imzam olduğu belirtilen belge içeriğinde, 'Diyarbakır için AKP'ye hodri meydan diyelim' yazılı belgeden haberim yoktur. Orada neden bulunduğu konusunda da bir bilgiye sahip değilim. İddia edildiği şekilde bu konuda açıklama yapmak üzere gerek partim, gerekse illegal herhangi bir oluşumdan herhangi bir telkin ve talimat almış değilim. Hatta bu açıklamamın sert üslup taşıdığı gerekçesiyle parti çerisinden bazı eleştiriler de aldım. Zikredilen bu yazının da benim açıklamamdan sonraki bir tarihte olduğunu sanıyorum. Çünkü bu açıklamama kamuoyundan çok tartışmalara neden olmuştu" diye konuştu.

'BAŞBAKANI KARŞALAMADAN ALIKOYMA SORUSU'

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, KCK'nin talimatıyla Başbakan'ı havaalanında karşılamaktan vazgeçtiği ile ilgili Savcı'nın sorusuna ise, "Başbakan'ın ilimize yaptığı ziyaretlerin birinin bir kaç gün öncesinde ilimizde bir dershane önünde patlama sonucu 7 kişi hayatını kaybetmiş ve şehirde kaotik bir atmosfer vardı. Başbakan'ın geldiği gün Eş başkanımız da taziye amaçlı ilimize gelmişti. Önce onu karşıladım. Birlikte il binasına gerçekleştirilen basın toplantısına katıldı. Bana bildirilen basın toplantısı esnasında genel başkanımız basın mensuplarına hitaben 'Belediye başkanımız havaalanına karşılamaya gidecek erken ayrılacak bilginiz olsun' şeklinde beyanatında bulundu ve bana bildirilen giriş saatine uygun olarak havaalanına karşılama protokolüne katıldım. Bir süre bekledikten sonra Başbakan bana bildirilen saatte değil yaklaşık 1,5 saat sonra havaalanına geleceği söylenince, kızgınlığımı ifade ettim. Buna rağmen beklemeye devam ettiğim esnada gelen başkan yardımcımız beni telefonla arayarak 'Başkan nerede kaldın, Ergani programı için seni bekliyoruz' dedi. Bu esnada telefonla hemen geri dönmem yoksa biraz daha kalıp mı geri dönmem konusunda telefonda bir tartışma yaşadık. Ben de durumu izah ettim. Başbakanın gelişinin de daha uzun zaman alacağını düşünerekten bir tercih yaparak genel başkanımızın programına katılmak amacıyla oradan ayrıldım. Bu Başbakanı karşılamama problemi değil. Genel başkanımızın programını tercih etme sebebidir. Bunun bir sebebi de Ergani'deki taziyenin Başbakanın da programında olması nedeniyle farklı siyasi partiden kişiler olarak programın çakışmamasını düşünerekten verdiğim bir karardır. Bu konuda iddia edildiği şekilde herhangi birisinden bu yönde bir talimat almış değilim. Olay anlattığım çerçevede gerçekleşmiştir. Ayrıca bir siyasi partinin genel başkanı siyasi mülahazalarla ilgili konularda kendi partisinin belediye başkanına talimat verebileceği düşüncesindeyim" şeklinde yanıtladı.

'GÜNEY KÜRDİSTAN', 'KÜRT HAREKETİ' SÖZLERİ

Baydemir, yerel yönetimler bürosunda ortam dinlemesinden elde edilen kayıtlarda kendisine atfedilen, 'hareket', 'Güney Kürdistan', 'Kürt hareketi', 'PKK' gibi terimleri hangi konuşma içerisinde kullanıldığına bakılarak bir açıklama yapabileceğini belirterek, "Ortam dinlemesinin uzunca süre yapılmasına karşın bu konuşmalardan 3-5 kelime hakkında değerlendirme yapmam beklenemez. Bugün bir ulusal televizyon kanalına çıkıp bölgemize, Kürt sorununa ve Diyarbakır'a dair bir tartışma programına katılsam, şu anda bana söylediğiniz kelimelerle birlikte birçok kavramı kullanmam mümkün olabilir. Kaldı ki bir kelimeyi bir literatürü birbirinden farklı kişilerin söylemesi bunların aynı görüşe sahip ya da aynı hiyerarşik düzen içerisinde olduğu sonucunu doğurmaz" dedi.

'MAAŞLARDAN KESİNTİ DOĞRU DEĞİL'

Osman Baydemir, üyesi olduğu kapatılan DTP'nin parasal herhangi bir kampanyası bulunmadığını, ancak kendisi adına özgür iradesi ile her ay maaşının yüzde 10'unu mümkün olduğu kadar düzenli şekilde parti hesabına aktardığını belirtirek, "Benim gibi diğer Belediye başkanlarımızın ve milletvekillerimizin de bu şekilde maaşlarının bir kısmını parti hesabına gönderdiklerini biliyorum. Bunun dışında Belediyede çalışan memur ya da işçilerden maaşlarından kesinti yapılması yönünde herhangi bir uygulamamız söz konusu değil. Ancak, çalışan işçilerimiz partimizin üyeleri ve kendi isteğiyle partimize bağış ya da aidat şeklinde bir ödeme yapıyorsa, bunu da il başkanlığı aracılığı ile kendisi ile parti arasındaki hukuktan kaynaklanmaktadır. Belediyemizin herhangi bir rolü bulunmamaktadır" dedi.

'KCK TARAFINDAN SORGULANDIĞIM İDDİASI ŞAHSIMA HAKARETTİR'

Diyarbakır Büyükşehir belediye başkanı Osman Baydemir, zaman zaman parti yöneticileri, parti merkez yöneticileri, il yöneticileri ve yerel yönetimler komisyonu içerisinde bulunan arkadaşları ile yürüttüğü görevle akalalı konularda görüş farklılığı nedeniyle bazı tartışmalar yaşadıklarını bunun sonucunda reaksiyon gösterdiği durumlar yaşandığını söyledi. Baydemir, "Ancak iddia edildiği gibi bu hiçbir zaman parti dışındaki bir oluşum tarafından herhangi bir konuda sorgulandığım hususları doğru değildir. Beni sorguladığı iddia edilen Ümit Aydın ve Seda Akbaş isimli şahısların isimlerini basından duydum. Fakat bu şahısları tanımıyorum. Bu iddialar yalan olduğu gibi şahsıma yönelik de bir hakarettir. Doğal olarak partime karşı benim sorumluluklarım vardır. Bu doğrultuda yaptığım faaliyetlerden dolayı disipline sevk edilmem her zaman mümkündür. Fakat bugüne kadar da çok şükür partim tarafından disipline de sevk edilmedim" diye konuştu.

SABRİ OK İLE GÖRÜŞME

Baydemir, PKK'nın Avrupa'da bulunan sorumlusu Sabri Ok ile ilgili bir soruya ise, Belediye başkanı seçilmeden önce avukat kimliği ve İnsan Hakları Derneği yöneticisi sıfatıyla hak ihlalleri ve açlık grevleri nedeniyle birçok cezaevini gezdiğini, 1996-97 yıllarında Bursa Cezaevi'nde hükümlü bulunan İsmail Beşikçi'nin avukatı olarak da onu ziyarete gittiği esnada aynı cezaevinde bulunan Sabri Ok'la tanıştığını söyledi. Beşikçi ile ilgili Bursa Cezaevi'ne gidiş gelişlerinde Sabri Ok ile de görüştüğünü ve tanışıklığının bu şekilde olduğunu ifade eden Baydemir, şöyle konuştu:

'SABRİ OK İLE ÖRGÜTSEL MANADA HER HANGİ BİR HUKUKUMUZ OLMAMIŞTIR'

"Sabri Ok cezaevinden çıkıp askerlik görevini yaptıktan sonra DTP'nin bir dönem danışmanlık görevini sürdürdüğü esnada parti çalışmaları sırasında yüz yüze bir kaç kez görüşmem oldu. Yurtdışına gittikten sonra benim rahatsızlığımı duyarak bir ya da iki kez geçmiş olsun dileklerini iletmek amacıyla beni arayarak telefonla görüşmemiz olduğu da doğrudur. Sabri Ok ile örgütsel manada herhangi bir hukukumuz olmamıştır. Kendisinin şu anda PKK örgütü ile ya da iddia edildiği gibi KCK/TM yapısıyla bir bağlantısı olduğu konusunda bir bilgiye sahip değilim. Çimen Işık'ı Parti Meclis üyesi ve Yerel Yönetimler Komisyonu'ndaki görevi nedeniyle uzun zamandan beri tanımaktayım. Nadir Yıldırım'ı partinin Gençlik Kolları Başkanı olması nedeniyle tanırım. Herdem Kızılkaya'yı parti çalışmalarından dolayı tanırım. Kamuran Yüksek partimizin Genel Başkan Yardımcısı olması nedeniyle uzun zamandır tanırım. Bu şahıslar ile cep telefonuyla çeşitli tarihlerde içeriğini hatırlayamadığım konularda görüşmüş olabilirim. Ancak hiçbir görüşmemde, iddia edildiği şekilde yasadışı oluşum faaliyeti çerçevesinde bir görüşmem olmamıştır. O şahısların da böyle bir oluşum içerisinde olduklarını düşünmüyorum. Telefon görüşmeleri yaptığım, ya da yüz yüze görüştüğüm yukarıda ismini saydığınız ya da saymadığımız hiç kimse ile PKK, KCK ya da ne ad altında olursa olsun, illegal bir oluşumdan yapacağım bir iş konusunda herhangi bir talimat almış ya da bu yönde bir telkinde bulunulmamıştır. Bu şahıslar ile yaptığım tüm çalışmalar, DTP hukuku içerisinde yaptığım çalışmalardır."

'SİVİL VE LEGAL SİYASETİN ÖNÜ AÇILMALIDIR'

Baydemir, ifadesinin sonunda, demokratik sivil siyasetin bu şekilde engellenmemesi gerektiğini belirterek, "Legal demokratik sahada herhangi bir parti çatısı altında kim siyaset yapmak istiyorsa, bunun kapısı açık tutulmalıdır. Şu ana kadar yaşanılan soruşturma süreci sivil demokratik siyaseti zayıflatmıştır. Ülkenin içine girdiği handikap ve çıkmazdan hala kurtulma ihtimali vardır. Bunun da en önemli yolu sivil ve legal siyasetin önünü açmaktır. Belediye başkanları ve legal siyasetçilerin cezaevine konulmasıyla bu alanı daralmaktayız. Bana göre demokrasinin tek bir alternatifi vardır, o da standardı yükseltilmiş bir demokrasidir. Barışın tek bir alternatifi vardır. O da onurlu bir barıştır. Ülkemiz, bu anlamda 30 yıl kaybetmiştir. Bir gün dahi kaybetmeyi göze almamalıyız. Bu çerçevede üzerime atılı tüm suçlamaları kabul etmiyorum. Bu soruşturma kapsamında tutuklanan partili arkadaşlarımın serbest bırakılmasını talep ediyorum" dedi.
Baydemir'in verdiği bu ifadeden sonra Savcı, nöbetçi hakimlikten Baydemir için Adli Kontrol uyulaması çerçevesinde sınırlı yurt dışına çıkma yasağı getirilmesini talep etti. Nöbetçi hakimlikte Savcı'nın talebini kabul ederek Baydemir için geçici yurt dışına çıkma yasağı kararını aldı./HABER 1