Değerli okuyucularım ve dostlarım, günaydın. Hepinize sağlıklı, aydınlık ve bol kazançlı bir hafta diliyorum. Yazıma size İstanbul’dan sevgi ve saygılarımı ileterek başlamak istiyorum.
Ayrıca, size bir de teşekkür iletmeliyim. 25 yıldır köşe yazılarımı yoğun ilgiyle takip ettiğinizin elbette farkındayım. Dijitale geçildiğinden bu yana Aydınpost’taki okunma sayımı net şekilde görebiliyorum. Bu hafta, İstanbul’daki yoğun programlarımdan dolayı yazımı geciktirip belki bu defa erteleyecek oldum. Aman ya Rabbi! Aydınlı hemşerilerimin pazartesi günü sürekli sayfama bakıp ayrıca aramak suretiyle oluşturduğu yoğun teveccüh karşında öyle mutlu oldum ki anlatamam. "Ahmet Abi yazınızı göremedik?" ve "Ahmet Bey'in neden bu hafta yazısı yok?" gibi soruların sorulduğu yüzlerce mesaj ve telefon araması doğrusu beni mahcup etti. Sizlere bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Bu tecrübe, sizinle nasıl organik bağ kurduğumuzu ve samimiyetle birbirimizden beslendiğimizi bir kez daha gösterdi bana.
Bu deneyim başka bir hususu daha gözler önüne serdi aslında: Bunca yıllık gazetecilik hayatımda zaman zaman yazılarım gecikti. Ender de olsa bazı haftalar yazmadığım da oldu. Ancak böyle büyük bir tepki ve teveccühle ilk kez karşılaştım. Ortaya çıkan diğer bir husus ise şu oldu: “Bu dönem Aydınlıları dilsiz bırakanlar, onların ses ve çığlığını kesenler var” diye seçimlerde ortaya çıkan tablodan bu yana sürekli bu noktaya parmak basışım boşuna değilmiş demek ki.
Bana ulaşan ve görüşebildiğim kişilerin sürekli bana "Sesimiz oldun abi bu hafta.", "Biz daha dün kahvede konuşmuştuk, sen bugün yazmışsın abi." gibi tepkiler vermesi de bu bağlamda daha anlamlı hale geliyor.
Peki, benim hemşerilerimin sesini kesen, onları dinlemeyen ve dilsiz bırakan aklı evvellerin yaptıkları yanlarına kar kalacak mı? Hayır, katiyen! Kalem, kılıçtan keskindir değerli dostlarım ve kalemim elimde oldukça ben sesinizi duyurmaya devam edeceğim.
Şu an ülkemizin bulunduğu coğrafi konum kritik senaryolara gebeyken, DEVLETİMİZ, ülkemiz sıkıntılara girmesin ve dünyada söz sahibi olsun diye dışarıda savaş verirken, ekonomiyi düzeltip 12 Eylül silahlarının dipçiğinde yazılmış ve senelerce düzeltile düzeltile yamalı bohçaya dönmüş Anayasamızı değiştirmeye çabalarken, cezasızlık kültürünün yerleşmesiyle suç kariyeri oluşturanlarla cebelleşirken, elbette ben de sizlerle birlikte, doğup büyüdüğüm Aydın’da milletimin önüne geçip göstere göstere usulsüzlükler yapanlarla, yetmezmiş gibi bir de vatandaş üzerinden egolarını tatmin edenlerle, hem siyaset hem bürokraside tepemizde yumruk gibi duranlarla mücadeleye devam edeceğim.
Kendi yanlışlarına karşı gelenleri dışlayarak etrafında kimseyi bırakmayan ve bu durumu Parti Genel Merkezleri duymasın diye ne yapacağını şaşıran Ak Parti Aydın İl Teşkilatı’nın delege seçimlerinde yaptıkları usulsüzlükleri sizlerle paylaşmıştım. Şimdi Aydın’da ilçe kongreleri başladı ve 3’ü yapıldı. Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’a gerçekten gönül vermiş kişilerin İl Başkanı ve etrafındaki 5-10 kişiyi Partilerine yakıştırmadıkları için kongrelere katılmayacağını bilenlerin devlet kurumlarında çalışanları veya kendi ekiplerini aileleriyle birlikte katılıma zorlayarak ayrıca keşkek, pilav ve lokma hayırları yapmak suretiyle kongreleri kalabalık göstermeye çabalamaları öyle gülünç ki. Müsamere mi yapıyorsunuz kongre mi belli değil.
Zaten, İl Başkanı Gökhan Ökten’in uygun gördüğü rakipsiz tek bir liste var. Divan masası, masa örtüsü, saygı duruşu ve İstiklal Marşı gibi düzenlemelerle vakit harcamayın, misafir vekil falan çağırıp masraf yapmayın. Bu kişileri devletin kurumlarında misafir edip boşuna para harcamayın. Ayrıca hani nerde tasarruf tedbirleri? Projeler ve iş alımları neden durduruldu o halde?
Siz bu kongrelerle, kendi mekanizmanız içerisindeki vekil ağabeyleriniz ile Aydın AK Parti Milletvekillerine güç gösterisi mi yapıyorsunuz? Bu kişilere yakın olduğunu düşündüğünüz insanları da dışlıyorsunuz. Partiyi vatandaştan böylesine uzaklaştırarak Aydın’da bitirdiğinizde çok büyük istekle hedeflediğiniz vekillik koltuğuna nasıl oturacaksınız, Beyefendi?
Sevgili okuyucularım, bakınız öylesine bir basiretsizlik ve idraksizlikle karşı karşıyayız ki. Ülkeyi yöneten, ilimizi projeler, hizmetler ve çalışmalarla yüceltebilecek parti AK Parti olduğu için onun İl Başkanını muhatap alıyorum. Yoksa kendisiyle şahsi hiçbir meselem yok. Ancak, İl Başkanı öyle bir hayal dünyasında yaşıyor ki, Partisini düşürdüğü konumdan haberi olmadığı gibi Aydınlı vatandaşın gerçeklerinden de kopuk.
Yazılarımı, sizler gibi, haber kaynaklarını sürekli takip eden saygın ve aklı başında devlet büyüklerimizin de okuduğunu çok iyi biliyorum. Her birinin nerelerden ve ne koşullarda hangi işleri aldığını tek tek yazacağım. İl kongresinin yaklaşması ve benimsediğim felsefeye zarar vermek istemeyişim nedeniyle sizler gibi sabrediyorum. Bu hafta sizin sesiniz olarak, çok da ayrıntıya girmeden Aydınımızın yaralarına bir daha dokunmak istedim. Takipteyim ve biliyorum ki siz de benim gibi takiptesiniz. Ayrıca sizler kadar da umutluyum değerli okuyucularım.
Şehrimizde, ya vekillerimiz, bürokrasi ve yerel yönetimlerle uyum içerisinde çalışacak, derleyici ve toparlayıcı olacak, kendi rantını düşünmeyecek, Aydın ve halkını önceleyecek çalışkan bir AK Parti İl Başkanı göreceğiz ya da sırtını Recep Tayyip Erdoğan’a yaslayarak halktan kopuk, nedense sürekli zenginleşen bu adamlara “ayna” olacağız! Sağlık ve selametle kalın sevgili dostlar…