Ayrıca iyi bilinmeli ki, derdi millet değilse bir siyasetçinin amacı kendi eş, dost ve yakınlarının çıkarlarına hizmettir. Onların dillerinden düşürmedikleri hizmet sözcüğü ise kendi çıkarlarını kamufle etmekten ibarettir.

Ulusal medyada da kendine yer bulan Aydınpost’un haberine göre bir internet sitesi 22 bin denekle gerçekleştirdiği bir araştırmada Türkiye’nin en sinirli illerini tespit etmiş.

Haberankara.com.haber sitesinden yapılan alıntıya göre Türkiye’nin sinirli iller sıralamasında 15 soruluk testten kendilerine sorulan her 100 kişiden 64’nün asabi olduğu sonucuna varılmış.

Sinir katsayısı yüksek kümede yer alan illerden biri de Aydın…

 Yüzde 50 sinirlilik oranı ile bu sıralamada 6.olan Aydın’ı Bölgesinde yüzde 43 ile Çanakkale, yüzde 30 ile Balıkesir, yüzde 29 ile İzmir Aydın’a göre insanı daha sakin olan kentler…

Bir kentin sakinlerine huzur içinde dingin bir hayat sürdürebilmesi için bazı kriterlere sahip olması gerekir. O ölçüler aynı zamanda kent kimliğinin de şartlarıdır.

İlk başta sakinlerine huzur veren bir mimarisi ve kentin üçte biri park, aktif yeşil alan olmalıdır. İsteyene keselerine uygun hizmet verecek bolca sosyal tesislere, tarihi özellik taşıyan mekânlara, çarşılara, hanlara, hamamlara, camilere, kervansaraylara meydanlara sahip olmalıdır

Bunun yanında asgariden  müzeleri, sanat evleri, tiyatroları, sinemaları, kütüphaneleri kısaca kültür değerleri olan insanlara huzur veren, tarih kokan,restorasyonu yapılmış yerleri olmalıdır..

Gerisi demografik açıdan kente de benzese kasabadır.

O bakımdan yüzde 50 sinir katsayısı olan bir insan kitlesine sahip olmak bir kent için kentleşme açısından hayra alamet bir gösterge değildir.

 İşin üzücü tarafı Aydın için bu veri yanlış da değil

Çünkü hayat pahalılığı, yetiremedim, bitiremedim genel konuları bir kenara koysak bile  araştırmayı haklı çıkaracak Aydın’da insanların asabını bozacak o kadar  olay var ki, oto park alanlarından, trafiğine, ev kiralarına, pazaryerlerinden tutun da sıradan insanların nefes alabilecekleri yeşil alan eksikliğine, sosyalleşme alanı yokluğuna varıncaya kadar saymakla bitmez.

Bazılarının örneklerini günlük hayatta görmek mümkün. Toplu taşıma araçlarında, trafikte araç kullanırken, hastane ve banka kuyruklarında yok yere hırgür çıkaran insanların bolluğu da bu oranı doğrular nitelikte.

Olayın ilki Ülke genelinde diğeri yerel ölçekte yaşanan olmak üzere iki boyutu var. Ancak birinci de varsa da stresli insanların bolluğuna asıl neden günlük yaşamda karşılaşılan engeller ve zorluklardır, yani yerelde kalitesizliğin yol açtığı olaylardır da denebilir.

Örnek Efeler merkeze arabanızla gelmek zorunda kaldığınızda kolayca park yeri bulamazsınız.

Yine Efeler’de yazın sıcağının yoğun yaşandığı bu günlerde bir gününüzü ailecek rahat geçirebileceğiniz, kesenize uygun, toplu taşıma araçlarıyla gidebileceğiniz bir mesire alanı da yoktur.

Yazın sıcak başınıza geçmeden kışın ıslanmadan mahalle aralarında kurulan pazaryerlerinden masrafınızı görmeniz mümkün olmayabilir.

Velhasıl şunu söylemek mümkün:

Kokudan kurtarmak için Tabakhane Deresi’nin arıtma işini, Pınarbaşı Mesire Alanı’nı halkın yararlanabileceği güvenli bir alan yapma işini becerememiş bir belediyenin olduğu yerde Aydın’ın asabi insanlar sıralamasındaki yeri tesadüftür  değildir.

Kabul etmek gerekir ki, park ve yeşil alan eksikliği gibi sorunların bir kısmı çözüm üretmekle yükümlü olan ama genel ama yerel geçmişteki siyasetçilerin ellerini taşın altına sokmamasının da payı vardır.

Bunu derken günümüz belediye başkanlarının başından beri sorunlara çözüm arayışı içinde oldukları söylenemez. .

Örnek 600 araba kapasiteli Atatürk Meydanı Oto Parkı açılışında Aydın’ın oto park sorunu çözülmüştür, diyenler vardı, bu günkü ihtiyaç karşısında onu da unutmamak gerekiyor. Çünkü o günden bu yana konu hep yok sayılmıştır.

Demek oluyor ki, Aydın’ın şanssızlığı yerelde ufukları beşer, onar yıllık seçim süreçleriyle sınırlı,hikayeleri kendi egoları ve rant olan siyasetçiler tarafından yönetiliyor,olmasıdır.

Ayrıca iyi bilinmeli ki, derdi millet değilse bir siyasetçinin amacı kendi eş, dost ve yakınlarının çıkarlarına hizmettir. Onların dillerinden düşürmedikleri hizmet sözcüğü ise kendi çıkarlarını kamufle etmekten ibarettir.

Eğer bir kentte geçmişte zamanında çözülmesi gereken ancak ertelenmesiyle günümüzde daha da çetrefilleşen sorun ya da sorunlar yumağı varsa nedeni tek derdi rant olan, onun da ne pahasına olursa olsun seçim kazanmaktan geçtiğini düşünen popülist siyasetçilerdir.

Aydın’ın son yıllarda ama yerelde ama genelde böyle bir kadersizliği olmuştur.

Bizim insanımız bir yerlere yönetici olmayı kısaca yönetmeyi sever ancak ne ile yöneteceğini bilmez, o da yönetim kültürüdür ki, buna ehliyet, liyakat ve dirayet de denir.

Bir belediyeyi yönetmekte başarı personeli idare etmekten ibaret değildir. Asıl marifet kurumun bütçesini de harçsız, borçsuz yönetebilmektir.

Onun için de kurulu olan ya da yenilerini ekleyeceği şirketlerin de katkılarıyla belediyeye kar ettirmektir ve elde edilen gelirle halka ucuz ve kaliteli hizmet sunmaktır.

Yasada o şirketlerin bu amaç için kurulmasına izin verilmiştir seçim rüşveti için eş dost ve yakınlara peşkeş çekmek,hatırlı insanların yüksek maaşla yönetim kurullarına getirilmesi için değil..

İşin kolayına kaçmayıp zoruna talip olmak demek olan kurumu şirket gibi yönetme sistemi halkı her fırsatta sağmayı yöneticilik olarak görmeyenlerin üstesinden gelebilecekleri bir beceridir.

Yoksa taşınmazları satarak bir belediyeyi yönetmek başarı değildir onun adı iş bilmezliktir. Hele halkın nefes alabileceği parkları, ticari alanları da olsa, satmak ise  bir kurum batarken en son başvurulabilecek bir eylemdir.

Sonuç olarak Aydın halkının sinir katsayısını yükselten birinci neden yerel yönetimlerdeki siyasetçi sınıfından kaynaklanan kentteki kalitesiz hizmettir.

İkincisi oldukça cılız sivil toplum örgütleridir. Örnek Aydın’ın kalkınmasında lokomotiflik görevi görecek Sanayi Odası’nın başkanı yakın zamana kadar bir şirket çalışanıydı.

 Aydın esnafının temsilcisi Esnaf Odaları’nda yönetime seçilmede halen birinci şart seyyar kahveci, seyyar berber, seyyar demirci gibi “seyyar esnaf” olma geleneğidir..

Seyyar esnaf olmanın halkın dilindeki adı da işinde başarılı olamayıp da dükkân kapatan ya da batan esnaf demektir.Onlarla da sorunlar çözülmez.

 Kendine himmeti olmayan dede/Gayra(başkasına) nasıl himmet ede… Misali

Ayrıca Aydın’da beş tane Ticaret Odası var, hepsi üstün başarı iddiasında ama ortada gözle görülür, elle tutulur bir başarı yok.

Bu halkın yarısının sinir katsayısı nasıl yükselmesin ki, hepsinin çıldırmadığına şükretmek lazım.

Konuyu bir hikâyeyle bitirelim: Kasabaya cambaz gelmiş, her akşam telde bir hünerini sergiliyor. Cambazhaneyi dolduran kadınlı, erkekli kasabalık her akşam onu izlemeye gelmekte…

Bu durumu fırsata çeviren bir uyanık yankesici milletin cüzdanını araklamayı kafasına koyar ve herkes dalgın seyir halindeyken arkadan cepleri boşaltmaya başlar. Farkına varanlara da yaptığı sus işaretiyle telde hünerlerini sergileyen cambazı izlemeye devam etmelerini söyler.

Biz de en iyisi mi, sinir katsayımızı fazla yükseltmeden teldeki cambazları izlemeye devam edelim.

Efeler’de şehiriçi ulaşımda toplu taşıma araçlarını tercih edenlerin sıcak çilesi Makale: Efeler’de şehiriçi ulaşımda toplu taşıma araçlarını tercih edenlerin sıcak çilesi