Aydın’da çoğu alanlarda örnek toplu taşımada üzüntüyle söylemek gerekir ki, önce hizmet ve kalite ondan sonra para olması gerekirken hâkim olan önce para gerisi pek önemli değil zihniyetidir.

Yazın sıcağı en bunaltıcı günlerinden geçiyoruz. Gölgede sıcaklığın 50 dereceyi bulduğu günleri yaşıyoruz. Yüksek nem oranı da eklenince hayat çekilmez hale gelebiliyor...

Sıcakla birlikte vücutta su kaybı da ona paralel artıyor. Dayanabilene aşk olsun. Halsizlikten, cansızlıktan soluğu hastanede alanlara doktorun ilk sorusu sıcakta mı kaldın, demek oluyor.

Bu arada gerek konuyla yetkili sağlık kuruluşları gerek meteoroloji yaşlıların, güçsüzlerin tansiyon, kalp hastalarının sıcaklığın zirvede olduğu saatlerde mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmamaları konusunda vatandaşları sürekli uyarıyor.

Diğer yandan her yıl aynı sıcakları yaşarız ama sanki geçmiş yıllardan farklı, iklim değişikliği etkisini bu yıl fazla hissettirdi. Bunu basında başta İstanbul kente su sağlayan barajlarda örnek 40-50 günlük suyun kaldığı yönde çıkan haberlerden anlamak da mümkün.

Aydın ile ilgili dikkat çeken bir haber ya da ASKİ kaynaklı bir uyarı henüz yapılmış değil. Bu demektir ki, en azından bu yıl için Aydın’da susuzluk çekilmeyecek.

Ancak yine de suyu tasarruflu kullanmak gerekiyor. Çünkü önümüzdeki kışta barajları dolduracak taşkın tipi yağışların olacağına dair bir garanti bulunmuyor.

Dedikten sonra asıl konumuzu ilgilendiren bir uyarıda da biz bulunalım.

Eğer sıcaklığın yoğun olduğu bu günlerde şehiriçi midibüsleriyle çarşıya, sanayiye, her hangi bir devlet dairesine gitmek durumunda kaırsanız siz, siz olun ya belediyeye ait toplu taşıma araçlarına bininiz, eğer varsa öyle bir imkânınız tavsiyem aracınızla gitmeniz,hele bir de sıcağa karşı duyarlı bir rahatsızlığınız varsa en son tercihiniz toplu taşıma araçları olmalı.

Zira klimaları çalışmadığı için korktuğunuz sağlık sorunlarını toplu taşıma araçlarında da yaşayabilirsiniz.

İstisnaları elbette vardır ama olayı hem başka insanlardan dinledim hem de günlük hayatta yaşayarak bizzat gözlemledim.

Diyeceğim o ki,hele günün 11.00- 17.00 saatleri arası midibüslerin bir dakikalığına da olsa durakta yolcu alması/indirmesi bile camlar açık olmasına rağmen cehennemi yaşatmaya yetiyor.

Durumu savunmak için klimalar çalışınca akaryakıt tüketimi de artıyor ve onun da pompa litre fiyatı 40 TL’yi aştı, araç sahipleri bu işin içinden nasıl çıkacak denebilir.O zaman da şunu demek gerekiyor.

Araç sahiplerinin işi zor da müşteri konumundaki kök maaşlarına zam yapıldığı için maaş arışlarından hiç yararlanamayan emeklinin, dar gelirli vatandaşın, ailelerinden gelen kısıtlı parayla ayın sonunu getirmeye çalışan öğrencilerin bir eli yağda öbür eli balda değil ki, araç sahibi esnafın yaşadığı darlığın üç, beş katını aynı gemide onlar da yaşıyor.

Sonra akaryakıttaki ve piyasalardaki pahalılığın sorumlusu toplu taşıma araçlarına muhtaç öğrenciler ve  dar gelirli emekliler mi ki, ceremesini onlar çeksin?

Madem konumuz şehiriçi toplu taşıma araçları bir kaç hatırlatmada daha bulunalım:

Birincisi ücretsiz toplu taşıma araçlarına binme hakkı olan 65 yaş üstü vatandaşların gördüğü muamele… Onlar ücret ödemeden araca bindiğinde tavrı ve beden diliyle bazı şoförlerin bir dövmediği kalıyor.

Gerek katkı olsun diye gerek o asık yüzle karşılaşmak istemeyen yaşlı kesimden bazıları da ücretin yarısını ödüyor. Bunu bazı şoförler nezaketle kendilerine yapılmış bir jest olarak gördüğünü belli ederek teşekkür ediyor.

Ama bazıları da yukarıda sözünü ettiğimiz para vermeden binen insanlara takındığı tavrı takınıyor, tabi bu da bir velinimet olan müşteriye karşı yakışıksız bir davranış oluyor.

İkincisi Girne Mahallesi Muhtarı Sule Çavkaroğlu da konuyla ilgili hem yazılı hem de sözlü girişimlerde bulunduğu biliniyor ama taleplerden bir türlü olumlu yönde bir sonuç alınamadı.

Konu gerek Girne Mahallesi’nden gerek komşu Meşrutiyet Mahallesi’nden doğrudan Otobüs Terminaline ayrıca Atatürk Devlet Hastanesi’ne gidecekler için bir şehiriçi aracın bulunmamasıdır.

Kaldı ki, mahalleden Üniversiteye giden/gelen tek araç 15 numara okulların açıldığı dönemlerde yetersiz kalıyor.

Velhasıl bilindiği üzere insan ilişkileri karşılıklıdır, hizmette kalite olacak ki, o hizmeti satın alan memnun kalacak.

Olaya vatandaş açısından bakıldığında Efeler halkına gerek taşımacı esnafı gerek kurumlar kaliteli bir hizmet sunamıyor..

Aydın’da üzüntüyle söylemek gerekir ki,sadece toplu taşımada değil her alandaki ilişkilerde önce hizmet ve kalite ondan sonra para olması gerekirken tam tersi önce para gerisi pek önemli değil zihniyeti hakim.

Sonuç olarak altını çizerek bir kez daha belirtelim, müşteriye karşı oldukça nazik, sevecen hoşgörülü nice şoförler var.

Ancak unutmamak gerekir ki, küçük bir leke beyaz bir kumaşı defolu hale getirmeye yeter de artar. Bizim sözümüz, meclisten dışarı, yani beyaz kumaşı lekeleyenlere… 

Aydın kaderci kurbağaların memleketi olmayı hak etmiyor Makale: Aydın kaderci kurbağaların memleketi olmayı hak etmiyor