Oysa Aydın gerek turizmde gerek tarımda gerekse endemik bitkiler alanında bir fırsatlar kentidir. Tek ihtiyacı ortak aklın rehberliğinde bu imkânları katma değere dönüştürmektir. Aydın ancak o takdirde kaderci kurbağaların yoğun olduğu bir kent olmaktan çıkabilir.
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Vahap Coşkun Benedict Anderson’un hayatını ve eserlerini incelediği makalesinde onun hayatı boyunca bir kaderci kurbağa olmaktan uzak durduğundan söz eder.
Tay ve Endonezya dillerinde yaygın bir darbı mesel olan kaderci kurbağa yaşamı boyunca yarım bir Hindistan cevizi kabuğu altında, hiçbir hareket yapmadan oturur.
Bütün gördükleri, bütün düşüncesi kabuğun altındaki hayatıyla sınırlı olan kaderci kurbağa kısa sürede o yarım Hindistan cevizinin tüm evreni kapsadığına inanmaya başlar.
“Kıssadan hisse dar kafalı, taşralı, kendi evine çakılıp kalmış olduğu halde kerameti kendinden menkul kibre sahip bir adamdır.”
Vahap Coşkun Anderson’un kaderci kurbağanın tersine kabuğunun altında büzülüp kalmadığını, kabuğunu kırarak sürekli ilgi alanını genişletecek yerler arayışı içinde olduğunu söyler.(Perspektif,16 Temmuz 2023)
Makaleyi okuyanın bende olduğu gibi aklına muhtemelen kendi memleketi ya da ülkesi gelir. Ancak ne Aydın halkını ne de bir başkasını aynı kefeye koymak doğru değildir, istisnaları da hesaba katmak gerekir.
Gerek kaderci kurbağa metaforuna denk düşen gerek Anderson gibi bir amaç uğruna gezenler her toplumda her millette vardır fakat azınlıktadırlar.
Ancak çoğunluğu askerlik, öğrencilik, çalışan memur ve emekçi çocuklarını ziyaretin dışında gezip dolaşmaları oldukça sınırlı tarımla uğraşan ve emeklilerden oluşan bir toplumda gezmeyi kültürel bir ihtiyaç olarak görenlerin sayıları yekûn teşkil etmez.
Bir yerdeki kaderci kurbağaların bolluğundan en fazla memnuniyet duyanlar ise genel politikacılardan daha çok yerel yönetimlerde bulunan siyasetçilerdir.
Çünkü en küçük işleri bile büyük başarılarmış gibi abartarak göstermek ve seçmeni inandırmak kendi kabuğundan çıkmayanlar için kolaydır, oyları zahmetsizce alınabilir.
Bir siyasetçinin amacı da bu değil mi?
Gezmedikten, görmedikten sonra bir vatandaş yaşadığı kentteki mahalle aralarında sağlıksız koşullarda kurulan pazarların tarihe karıştığını, yerlerini kapalı pazar yerlerinin aldığını nasıl bilsin?
Sosyal belediyeciliğin o kentte yaşayan insanların yaşam kalitelerini yükseltmek, işlerini kolaylaştırmak, standardı yüksek fakat hizmetin de ucuzunu sunmakla görevli olduğunu, her yapılanın para karşılığı olmadığını da bilemez.
Aydın’da pazaryerlerini zabıtalar korumasında baskın yapar gibi denetleyen belediye başkanlarının hareketlerinin yanlışlığını gittiği kentlerdeki başkanları görünce daha iyi anlar.
Kaderci kurbağalar, örneğini tanımadan yerel yöneticilerin marka kent diyerek yutturmaya çalıştıkları kentin aslında bir kasabadan ibaret olduğunun da farkına varamazlar.
Ayrıca kaderci kurbağaların gözlerini boyamak da mesele değildir Çünkü onlar takım tutar gibi parti tutarlar, o nedenle küçük vaatlere, pembe yalanlara da kanmaları kolay olur. .
Madem yapılan hizmetin olağanüstülüğünden, bir belediye başkanına duyulan memnuniyet yüzde 70’ler bandında seyrediyor bir anne çocuk arabasıyla rahatlıkla örnek Gençlik Caddesi yaya kaldırımında yürüsün de görelim.
Ya da vatandaş Efeler Kent merkezine otomobille çıkmak zorunda kaldığında kolaylıkla bir park yeri bulsun…
Bir kent yaşayanlarına ne kadar az stres yüklüyorsa o derece uygar herkesin yaşamaktan mutluluk duyacağı rahat bir kenttir, Efeler’in bu kritere uyduğu söylenebilir mi?
Her şey bir tarafa farz edelim ki, toplu taşıma aracı ile kentin bir yerinden diğerine örnek tedavi için Atatürk Devlet Hastanesi’ne veya Üniversiteye gidecekler için sıcakta korunaklı bir durakta araba bekleme imkânı var mı?
Sabah mesai başlangıcında, akşam bitiminde Batı Gazi Bulvarı’ndan ve Menderes Bulvar’ından bir çalışan bir saatten önce en yakın işyerine varabilir mi veya mesai bitiminde evine ulaşabilir mi?
Başkaları olmasa da insanlara taşımakta zorlanacakları stres yüklemeye bu saydıklarımız yeter de artar bile.
Ayrıca Aydın’ın artık Buharkent ile Kuşadası arasında bulunan 50 küsur yerdeki trafik lambasıyla ülke şampiyonluğunu elinde bulundurduğunu cümle, âlem biliyor.
Ülke’deki diğer kentlerin başkanları ve belediye meclisleri halka nefes aldıracak yeşil alanların ve parkların sayılarını nasıl artırırız diye çabalarken bizdekiler tam tersine parkları satışa çıkardılar.
Satıştaki mantık nasıl olsa kaderci kurbağalardan ses çıkmaz… Haksız da sayılmazlar.
AYÇEP Başkanı Mehmet Vergili dışında ne bir siyasi partiden ne de bir sivil toplum kuruluşundan yapılanın halkın yararına olmadığına dair sesini çıkaran oldu.
Demek ki partilerin ve sivil toplum örgütlerinin de kaderci kurbağaları olduğunu pakların satışa çıkarılması sayesinde öğrenmiş olduk, yoksa bilemeyecektik.
Marka Kent(!) Efeler’in insanları strese sokan konuları ne biter ne de tükenir.
Bilindiği üzere Aydın yazları oldukça sıcak geçen bir kenttir. Buna rağmen BŞB’ye ait Atatürk Spor Kompleksi’nde olan dışında standardına uygun, gençlerin yüzme eğitimi alabileceği 300 bin nüfusu barındıran bir kentte yüzme havuzu bulunmuyor.
Oysa marka kent olmada önemli göstergelerden biri de yüzme havuzunun varlığıdır. Bunu bir belediye başkanının marka kentin kriterlerini bilmediğine mi yoralım yoksa herkesi kaderci kurbağa yerine koymasına mı?
Gelinen noktada bu konuyu ilgilendiren önümüzdeki 31 Mart 2024 seçimlerine yönelik Aydın siyaset kulislerinde iki farklı senaryo konuşuluyor:
BİR-Yerelde var olan düzeninin devam etmesi… Savunanlar ise genelde CHP’liler…
İKİ-Genel iktidar yönünde bir değişikliğin olması... Dillendirenlerden geçmişte CHP’ye oy verenler de var. Bunların amaçları önce pasta yapmak sonrasında da o pastaya uygun çileği bulmak.
Onlar da iki grup…: İlki düzen değişsin ama sistem aynı kalsın diyenler. Yani sadece yönetim değişsin, mantalite değişmesin,insanlar kaderci kurbağa kalmaya devam etsinler görüşünü savunanlar..
İkincisi, bir değişiklik yapılacaksa bu Aydın halkının refah ve mutluluğuna dair olmalı, tuzu kuruların sistemin nimetlerinden faydalanmasına yönelik olmamalı. Aksi halde değişen bir şey olmaz. diyenler.
Oysa Aydın gerek turizmde gerek tarımda gerekse endemik bitkiler alanında bir fırsatlar kentidir. Tek ihtiyacı ortak aklın rehberliğinde bu imkânları katma değere dönüştürmektir.
Aydın ancak o takdirde kaderci kurbağaların yoğun olduğu bir kent olmaktan çıkabilir.
Kolay mı değil, bütün ümitler kurbağaları kabuğun altından dışarı çıkarmayı kendine dert edinecek bir serdengeçti bulmakta…