Bizim tarihimiz o kadar zengindir ki, her olay veya durum için yaşanmışlıkları, deneyimleri görür onlardan kendinize dersler çıkarabilirsiniz.

Yönetim konusunda çok değerli deneyimleri olan kurulmuş eski Türk devletlerinde tecrübe ve liyakat gelişmeyi ve büyümeyi sağlamış, ne zaman bu değerlerden ayrılsak sonumuz gelmiştir. Osmanlı'nın son dönemlerinde benzer olaylar yüzünden gerileme ve çöküş yaşanmıştır.

O dönemde yaşamış olan Ziya Paşa ne güzel söylemiş: "Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkar; Katır mühürdar oldu, eşek defterdar!"

Beş taş oynayacak kadar aklı olmayanların önemli mevkilere gelmesini anlatan bir beyit olarak deyim yerindeyse lafı cuk yerine oturtmuştur. Ama batışımızın nedenini açıkça söylemiştir.

Fatih Sultan Mehmet ise yönetimde olabilecek yozlaşma konusunda : "Vebal nedir bilir misiniz? Hak etmeyenlere makam mevki vermektir" demiş.

O günlerden bugüne değişen pek bir şey yok gibi. Nedense son zamanlarda liyakat kavramı ortadan kalkmış, onun yerini adam kayırmacılık almıştır. O nedenle özellikle değişik yönetim kademeleri hak etmeden gelenler tarafından doldurulmuştur. Ayrıca bu yöneticiler birer kibir abidesi olarak ortalarda dolaşmaya başlamışlardır. Elbette kendi şovlarını yaparak. Bu yozlaşma ve işi şova çevirerek günü kurtarma ister ülke genelinde olsun isterse yerel düzeyde her kademede yaygınlaşmaktadır.

Söz yazarı Aysel Gürel, Şov Yapma şarkısını 39 yıl önce yazdığında toplumun önemli bir yarasına parmak basmıştı. Bu sözleri Onno Tunç bestelemiş, Nilüfer güzel sesiyle seslendirmiştir. Şarkı uzun zaman listelerin zirvesine yerleşmiş, o yıllarda gelişmekte olan Türk Pop Müziğine ivme kazandırmıştır. Şarkının sözleri:

".....

Macunlu sohbetler

Hedefsiz şikayetler

Mangaldan taştı küller

Nerden çıktı bu süperler

Aynı şov bu hep aynı hep aynı

Büyülü aşklar

Bakışlarla süslenen

Yalanlara tatlı soslar

Şov yapma şov yapma

Farketmez anladık seni

Her yerde sen vardın

Taktikler bitti, bitti mi?"

Sözler gayet anlamlı, özellikle şov yapanların çok olduğu ve üstelik bu kişiler tarafından diğer kişilerin şov yapmakla suçlandığı ülkemizde. Bir bakıyorsun bir belediye başkanı derdini anlatan muhtara, bir bakıyorsun vali kendisine soru soran gazeteciye, bir bakıyorsun milletvekili pazar yerinde açız diyen vatandaşa "Şov yapma" diye hitap ediyor. İşin enteresan yanı asıl şovu kendileri yapıyor.

Ama gelin görün ki aynı kişiler şovun en iyisini kendileri yapıyor. Mesela bir vali sosyal yardım olarak muhtaç bir kadına 100 TL verirken paranın bir ucundan tutup fotoğraf çektiriyor. Belediye Başkanı trafik sıkışıklığı ve sağlıklı yaşam deyip gazeteciler eşliğinde makamına bir defa bisiklet ile gelip bir daha bisikleti görmüyor. Örnekleri sayfalarca yazabiliriz, asıl şov bunlar aslında.

Şov yapma eylemi epey popüler bir yöntem. Bazı durumlarda kadroları harekete geçirici, motive edici etkileri görülse de yapılan gereksiz şovlar sıklaştıkça, alışkanlık haline geldikçe bir de karşıdakini bir şey bilmez tavırlar sergilendikçe sıkıcı olmaya, tepki çekmeye başlıyor.

Ayrıca şov yapanların başkalarını şov yapma diye eleştirmesi de önemli bir tezat oluşturuyor. Görev alanında halk için güzel projeler ortaya koyamayan amabi defa işe bisiklet ile gelerek şov yapmaktan geri kalmayanlar burunlarından kıl aldırmıyorsa diyecek birşey kalmıyor. Sadece bu tür davranan kişilere; "Şov yapma" ya da "Sen neymişsin be abi" demek gerekiyor.

"Gururun en güzelinde bile bir suç kokusu vardır." (Nurullah Ataç)