Özetle bir felaket karşısında siyaset kurumu bürokratı kollayınca bürokrat da siyaset kurumunun gücünü arkasına alınca olası can kayıplarının yani kırılan testinin adı oluyor kader.
Testinin aynı zamanda bir Karacasu Markası olan görseldeki küçüğüne Aydın’da bardak denir.
Nasrettin Hoca fıkrasına konu olan testi bu bardak olmalı. Bu kanaate büyüğü testiyi taşımakta çocukların zorlanacağından varıyoruz.
Fıkra ünlüdür. Bilindiği üzere Hoca Nasrettin suya göndereceği çocuğa eline testiyi verdikten sonra bir tokat vurur ve:
-Testiyi kırmadan getir, der.
Görenler:
-Hoca çocuk daha suya gitmedi, bu tokat niye, dediklerinde Hoca:
-Testi kırıldıktan sonra atılacak tokadın kime ne faydası dokunacak, yanıtını verir.
Fıkrada geçen tokat övünülecek davranış değildir. Ancak fıkrada anlatılmak istenen hayatın akışı içersinde insanların akıllarının testi kırıldıktan sonra başlarına getirecek olayları vurgulamaktır.
Testi kırıldıktan sonra Mevlana’ya göre Bade Harabu’l Basra yani düşman işgali sonucu Basra harabeye döndükten sonra üzülmenin bir kıymeti harbiyesi yoktur.
Bu demektir ki, yaşanabilecek olumsuzlukları öngörmek ve tedbirini almak, ardından denetim yapmak hiyerarşik işleyişe tabi heri görevli için yasal bir zorunluluktur .
Eğer birbiriyle senkronize çalışan çarkın dişlileri yalama olur ya da biri kırılır da işlevini yitirirse yaşanacak olumsuzluk Basra’nın harap olduğu anlamına gelir ki, ihmali olanlar çaresizlikten yakar top oynar gibi topu birbirine atarlar.
Bolu/Kartalkaya otel yangınında ihmallerin kurbanı olan 78 vatandaşımızın kaybında yaşanan sorumluluktan kaçma hadisesi akıllara Mevlana’nın “Basra harap olduktan sonra neye yarar”,sözünü getiriyor.
Herkes kendi evinin önünü süpürsün diyerek kendi kentimize bakacak olursak acaba Bolu/ Kartalkaya benzeri yaşanacak olası olumsuzluklara karşı Aydın’daki kurumlar hazırlıklı mı, yoksa yaşanacaklara kader etiketi mi yapıştırılacak eskiler ışığında ona bakalım, istiyorum.
Bunu söylerken elbette gelecekte olacaklara dair kehanette bulunamayız. Ancak örnek Aydın’ın birinci derece deprem bölgesi olması yönüyle alınmayan tedbirler üzerinden bir analoji yapabiliriz mesela.
Bu konuda yazdığımız 06 Ekim 2016 tarihli “Çevre ve Şehircilik Müdürü ne iş yapar” başlıklı yazıda:”Eğer Efeler’de 2000 yılında uygulanmaya başlanan “Deprem Yönetmeliğine” diye emsallerinin iki katı fiyata aldığınız evde ya da kiralık olanda oturuyorsanız konutunuz orta şiddetteki bir depremde yıkılabilir ya da ağır hasar görebilir.”demişiz.
Nedeni de inşaatlarda kullanılacak standardı ST 708 olan demirle birlikte Efeler merkezli inşaatlarda bol miktarda standart dışı ucuz “çıkma demir” kullanıldığıdır.
Hileli demirin inşaatlarda kullanılmasından yapı denetim şirketlerinin, laboratuarın ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürünün habersiz olduğu söylenebilir mi,Bilmiyorlarsa o görevde nasıl oturuyorlar denmez mi?
Ancak hileli demir kullanıldığı bir gerçek. Bildiğim kadarıyla yazıyı ihbar kabul eden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı konuyu incelemek üzere müfettiş görevlendirmişti..
Fakat demircilere para cezası verme ve haklarında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunma dışında hiyerarşik sorumlular koltuklarında oturmaya devam etti.
Olası bir depremde olacaklara sorumluları Çevre ve Şehircilik Müdürü ve sıralı sicil amirleri işin kolayına kaçarak kadere bağlarlarsa bu maşeri vicdanda karşılık bulmaz bilinmiş ola....
***
Bir diğer 16.Temmuz 2020 tarihli “Aydın Jeotermalden Kaynaklı Zararlardan Nasıl Kurtulur,” başlıklı yazıda ruhsatlandırılmış 22 sahada yaklaşık 35 santral olduğunu bunların maddi değerinin 20 milyar doları bulduğunu söylemişiz.
Bu durumda bölgenin aynı zamanda bir Jeotermal Havzası olduğu gerçeğinden hareketle olası tehlikelere karşı Aydın’da özel kurumların ihdası gerektiğinden söz etmişiz.
Kurulması gereken kurumların başında da (BDDK) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu benzeri(JDDK) Jeotermal Düzenleme ve Denetleme Kurulu gelmeli.
JDDK aynı zamanda bölge halkının mesela seracılıkta, termal turizmde, ısıtmada bu enerjiyi kullanamamaktan doğan mağduriyetin ve yapılacak yasal düzenlemelerin takipçiliğini yapacaktır.
Bu kurul sektörle ilgili yetkileri tek elde toplayacak ruhsat denetleme, isale hatlarında veya santrallerdeki olası yangınlara müdahale için uzman bir ekibi de bünyesinde bulunduracaktır.
Bunlar sağlanırsa jeotermale bağlı olası yangınlar ve patlamalar kader olmaktan çıkar. Bu konuda birinci derecede sorumlu olan kurum Aydın Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığıdır.
***
Efeler’de mahallelerde sokak aralarına kurulan pazaryerleri pimi çekilmiş patlamaya hazır bombaya benzer. Çünkü bir yangına itfaiye,acil bir hastaya ambülans yetişene kadar çay köprüyü aşabilir.
Kaldı ki,Pazaryerleri Hakkındaki Yönetmelik büyükşehir statüsünde olmayan yerlerde 01.Ocak 2016,büyükşehir ve mücavir alanlarında 01 Ocak 2017’ye kadar standartlarına uygun pazaryerleri yapmayı mecbur ediyor.
Her ne kadar yönetmelik belediyeleri ilgilendiriyor gibi görünse de hayata geçirmede sorumluluğu İl Ticaret Müdürlüklerine vermiş.
Hâsılıkelâm gerek depremde gerek jeotermal konusunda gerekse pazaryerlerinde olabilecek olası deprem, yangın ya da patlamalarda yaşanabilecek üzücü olaylar kader değildir.
Özetle bir felaket karşısında siyaset kurumu bürokratı kollayınca bürokrat da siyaset kurumunun gücünü arkasına alınca olası can kayıplarının yani kırılan testinin adı oluyor kader.