M.Ö 498 yılında Miletos'ta doğan Hippodamos, M.Ö. 408 yılında Atina'da ölmüştür. Babası da Miletoslu olan Euryphon'dur. Thales gibi O'da yaşayış tarzı ve giyinişi ile farklılık gösteriyordu. Yaşamının büyük kısmını Atina'da sürdürdü ve orada gözlerini hayata yumdu. Hippodamos, Miletos'un diğer filozofları gibi felsefe ve doğa olayları ile ilgilenmiştir. Bu çalışmalarının yanı sıra matematik, meteoroloji, tıp ve O'nu meşhur eden şehir planlaması ile ilgilenmiştir. Kendine özgü tasarladığı "Hippodamian Planı" şehir yerleşmelerinde yeni bir çığır açmıştır. Antik Yunan şehirleri Hippodamos'tan önce karmaşık bir yapıda kurulurken, ilk kent plancısı olarak kabul edilen Hippodamos sayesinde ızgara planlı, basit ve anlaşılır olmaya başlamıştır.

Hippodamos ilk önemli kent planı çalışmasını Miletos'ta yapmıştır. Pers işgali ile yıkılıp yakılan şehrin yeniden kurulmasında önemli çalışmalar ortaya koymuştur. O'nun Miletos'taki asıl amacı, kentin kullanılabilir ve işlevli olmasıdır. Mevcut karışıklıkları en aza indirerek basit bir kent yapısı kurmuştur. Bunu yaparken estetiğe fazla önem vermemiştir. Hippodamos'un kentlerinde dikdörtgen plan kullanmıştır. Eğri büğrü sokaklar yerine birbirini dik açılarla kesen caddeleri planlamıştır. Sokakları birbirine diklemesine kesecek biçimde planlayan ve yapı bloklarını birbirine benzer biçimde düzenleyen Hippodamos, şehircilik alanındaki bu düşüncelerini yalnızca İyon kentlerinde değil, birçok Yunan kentinde de uygulamıştır. Bunlara Piraeus, Rodos, Olynthos, Lokroi ve Thuriol'ü örnek olarak gösterebiliriz.   

Hippodamos yaptığı kentsel çalışmalar ile döneminde bir çığır açarak sonraki dönemlere de örneklemeler oluşturdu. İlk kent planlamacısı olmasının yanında iyi bir devlet adamı ve düşünürdü. Çalışmalarında yaşamı kolaylaştıran, basit ve anlaşılır uygulamalara yer verdi. Yaşayış üzerine de önemli çalışmalarda bulundu.

Antik çağlarda bu bölgede yaşayan diğer düşünürler gibi önemli çalışmalar yapan Hippodamos, şimdilerde yattığı yerden kalkıp ilimizin şehirlerini şöyle bir dolaşsa kahrolurdu. Dünyada ilk şehircilik çalışmasının yapıldığı bu topraklardaki şehirler birbirinden beter durumdalar. Şehirler karmakarışık, düzensizlik diz boyunu geçmiş adam boyu olmuş. Yollar araç ve insan trafiğini kaldırmıyor. Kaldırımlar ise araç ve dükkân malzemeleri ile işgal edilmiş durumda. Bırakın engelli insanları, sağlam insanlar bile buralardan geçemiyor. Binalar öylesine dikilmiş gibi. Estetiği bir yana bıraktık, hiçbir şey düşünülmemiş. Ne hava akışı, ne güneşlenme, ne de başka bir şey.

Şehirlerin yanındaki bir tepeye çıkıp şehre baktığımızda gördüğünüz berbat manzara içimizi kaldırıyor. Bu şehirlerin hepsinde şişkin kadrolu imar bölümleri var, içinde mühendisleri olan belediye meclisleri var, her şeyi çok iyi bilen belediye başkanları var, var oğlu var. Ama şehircilik yok. Olması gereken şehircilik maalesef yok. Öyle olunca bu şehirlerde yaşayan insanlar huzursuz ve mutsuz. Kimler mutlu? Elbette bu çarpık kentleşmeden rant elde eden kişiler. Ne hikmetse bu konuda sesini çıkarması gereken meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve burada yaşayanlar sesini çıkarmıyor, öylesine bu şehirlerde yaşıyorlar. Bu şartlar altında Hippodamos’un kemikleri sızlamakla kalmıyor, adeta zangırdıyor. Umarım şehirlerimizi bu hale getiren ve bizleri bu şehirlerde yaşamaya mahkûm edenlerinde kemikleri sızlıyordur ve ileride sızlayacaktır. Bu memleket bizim, sahip çıkalım.