Önümüzdeki Cuma günü Malgaç Baskını’nın 98. yıl dönümü. Kurtuluş mücadelemizin ve Kuva-yı Milliye hareketinin en önemli dönüm noktalarından biri. Bu nedenle konuya değinmek istedim.

Kuva-yı Milliye, Anadolunun Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan birliklerince işgal edildiği ve Mondros Mütarekesi ile ağır koşulların dayatıldığı dönemde çeşitli yörelerde Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı günlerde doğan milli direniş örgütlerine verilen isimdir. Kuva-yı Milliye, Kurtuluş Savaşı'nın ilk savunma kuruluşudur. Kuva-yı Milliye adını verdiğimiz bu kuvvetler, düşmana karşı ülkenin korunması ve savunmasının pekiştirilmesi, birlik ve beraberliğin sağlanmasını hedeflemişlerdir. Bu yüzden de, vatanın işgali karşısında halkın malının, canının, dininin, ırz ve namusunun korunması, kısaca ülkeye karşı olabilecek her türlü saldırıya karşı eski askerî komutan ve askerler ile bunlara katılan kişilerin kendi aralarında oluşturdukları savunma birliklerine “Kuva-yı Milliye” denilmektedir.

Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmesinden sonraAçıklama: http://www.uslanmam.com/images/smilies/smilev.gif 8 Ağustos 1919'da yayınlanan bir bildiri ileAçıklama: http://www.uslanmam.com/images/smilies/smilev.gif memleketi haksız yere işgal eden İtilaf Devletleri'ne karşı, Türk bağımsızlığını korumak için, ulusal kuvvetlerin kurulması ve ulusun kendi iradesiyle egemenliğine sahip çıkması duyuruldu. “Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür”, ilkesi ile yeni Türk vatanının sınırları belirtilmeye çalışılıyordu. Kuva-yı Milliye ise vatanseverlik ve Türklük duygusuna dayanıyordu.
Mustafa Kemal Paşa’nın anlatımına göre; Düşmanların çemberi altında olan hükümetin emirlerini ordu yerine getirecek durumda değildir. Bu yüzdendir ki vatanı savunma ve korumadan ibaret olan esas görev, doğrudan doğruya milletin kendisine yönelmiş bulunmaktadır. Millet, orduya kendi içinden teslim ettiği bireylerinin, düşman saldırısına uğrayan bölgelerinin savunmasına, düşman saldırısına uğrayan kardeşlerinin hayatlarının korunmasına görevli kılmayı mecbur kılmıştı. İşte buna “Kuva-yı Milliye” diyoruz. Bütün evren de böyle diyor. Ayrıca, silâhın söz konusu olmadığı ülkenin en ücra köşelerinde bile ortaya çıkmış, doğrudan doğruya yasal ve çağdaş, sosyal ve genel yaklaşımla siyasî bir dernek olarak da “Müdafaa-i Hukuk” Örgütü vardır(1).

Özellikle, İzmir’in işgalinden (15 Mayıs 1919) itibaren istilâcı güçlere karşı birlikte hareket etmek için, batı cephesinde olduğu kadar, güney ve güney doğu bölgelerinde de “Kuva-yı Milliye” adını verdiğimiz bu direniş birlikleri kurulmuştur.

Malgaç Baskını, Yörük Ali Efe ve arkadaşlarının 16 Haziran 1919 tarihinde Sultanhisar ile Atça Arasındaki Malgaç Deresi’nin üstünde bulunan, Malgaç demiryolu köprüsü yanındaki Yunan karakoluna yaptıkları baskındır. Baskın sonunda 20 kişilik üstün silahlarla donatılmış karakol tümüyle imha edildi, cephane ve erzaklar ele geçirildi. Bu baskın Batı ve güney Anadolu’da düzenli, bilinçli ve milli şuurla düşmana yapılan ilk baskın olarak kabul edilmektedir.

Kuva-yı Milliye direnişinin en önemli eylemlerinden biri olan Malgaç Baskınının Milli Mücadele tarihi açısından önemli bir yere sahip olmasının nedeni, işgal kuvvetleri üzerine yapılan ilk örgütlü çete eylemi ve işgal kuvvetlerinden bir birliğin ilk kez baskın yapılarak imha edilmesi hareketi olmasıdır. Baskın, Yunan ordusunun ilerleyişi karşısında içine kapanmış, moral değerlerini yitirmiş Türk halkında büyük heyecan yaratmış, Yunan askeri gücünün mağlup edilebileceği düşüncesi yeni eylemlerin de alt yapısını hazırlamıştır.

16 Haziran 1919 tarihi, Aydınlı vatanseverlerin istiklalini kazandırmak uğrunda girişilen uzun ve yorucu mücadelesinin başlangıç tarihidir. Yörük Ali Efe ve Arkadaşlarının emperyalizme meydan okuduğu bir tarihtir. 16 Haziran Aydın’dan başlayan bağımsız yaşama isteğinin Türk ulusunun emperyalizmin kıskacından kurtulacağı günün başlangıcıdır. 16 Haziran “Ya istiklal ya ölüm” diyen Kuva-yı Milliyecilerin günüdür.

Bu topraklar ilk Kuva-yı Milliye hareketinin, düşmana karşı ilk direnişin doğduğu topraklardır. Kurtuluş mücadelemizde bu toprakların önemini her karış toprağında yatan şehitlerimiz anlatmaktadır. Çine, Söke, Germencik, Sultanhisar, Atça, kısaca ilimizin her karış toprağı bu mücadeleye katılmıştır. Ancak Kuva-yı Milliyeyi anlatacak Müzeler Çine haricinde yoktur.

Samsun, Sakarya ve Balıkesir’de bulunan Kuva-yı Milliye Müzesi maalesef Aydın’da yok. Söke’de yok. Germencik’te yok, Sultanhisar’da yok, Nazilli’de yok. Bir tek Çine’de var.

Söz açıldığında mangalda kül bırakmayan belediye başkanlarımız, oda başkanlarımız ve ilgili kişiler iş başa düşünce dut yemiş bülbüle dönüyorlar. Bu mu vatanseverliğiniz? Bu mu kurtuluş mücadelemize saygınız? Bu mu duyarlılığınız? Efe ismi ile anılmak, bırakın efeliği, zeybek ya da kızan olmak o kadar kolay değildi bu topraklarda. Siz de elinizden geleni yapın, tarihimize sahip çıkın. Bu topraklara olan borcunuzu bir şekilde ödeyin. Gün, o gündür artık.

Efelik bilekte değil, sözdedir.

(1) Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları, c. 1, Ankara, 1985, (24 Nisan 1920-21 Şubat 1921), sh. 6-7. Mayıs 1920-İsyanlar, Cepheler, Askeri ve Siyasî Durum, İstanbul, 1987, Belgelerle Türk Tarihi D., sayı. 25, sh. 7.

 

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR