Yerel seçimlerde “aday faktörü” en önemli unsurdur. Seçmen yerel yönetim hizmetlerinden doğrudan etkilenir. Bu etki nedeniyle kendisini yönetecek adayı sevmek, O’nu kendisi ile özdeşleştirmek ister. Bunun için tanıdık olmasını, selam verince almasını, yanına gidince derdini dinlemesini ister. Aradığı özellikleri onda bulunmasını ve kendisini yöneteceği için toplumdaki imajının iyi olmasını ister. Hatta birçok aday oy vereceği kişinin partisinden ziyade kendi özelliklerine bakmaktadır. Bu durumun örneklerini geçmişte defalarca gördük ve yaşadık.

Sanırım buraya kadar herkes mutabıktır. Üç aşağı beş yukarı yerelde adaylar için bu özellikler olmalıdır. Ancak Kuşadası gibi yoğun göç alan kozmopolit yerlerde durum biraz farklılık gösterebilir. Kuşadası halkı yerel yönetimlere başkan olacaklar için bir “adalılık” kriteri koymaktadır. Bu kriteri uygulamakta da şimdiye kadar başarılı olmuşlardır. Kuşadası’nda doğmamış kişiler yerel seçimleri kazanamamışlardır. Ama olumsuz sonuç gün gibi ortadadır.

Günümüz dünyası hızla globalleşmekte, insanlar ulaşımın ve iletişimin gelişmesi ile doğdukları yerlerden çok uzaklarda yaşayabilmektedirler. Bazı ülkeler vatandaşlık için ülkesinde belli bir süre yaşıyor olmayı, belli bir miktarda mesken edinmeyi, hatta belli bir süre ülkesi sınırları içinde çalışmayı bile yeterli görmektedir. Birçok ülke diğer ülkeler ile arasındaki sınırlar bile kaldırmakta iken küçük sayılabilecek bir turizm ilçesinde adalılık kriteri pek anlam taşımamaktadır. Hem Kuşadası turizm sayesinde birçok yabancı kişiye ev sahipliği yapmakta, ülkemizin dört bir yanından buraya yerleşen çok sayıda insan bulunmaktadır. Böyle bir ortamda “adalılık” kriteri altı boşalmış bir kriter olarak ortada durmaktadır.

Kuşadası’nda bir aday seçmenleri ikna edebiliyorsa, tutum ve davranışlarını değiştirebiliyorsa, yerel yönetim konusunda kendisini onlara inandırabiliyorsa başarılı olacak ve seçildiği kente en iyi hizmeti sunabilecektir. Bu doğrultuda Kuşadasıadalı” sendromundan kurtulmalıdır. Yıllardır Kuşadası’nın ve Kuşadalının başına ne geldiyse bu “adalı” sendromun neticesinde gelmiştir. Kuşadası’nın Türkiye’nin en önemli turizm kentinden bugünkü durumuna gelmesinde birinci dereceden sorumlu olanlar “adalı” belediye başkanlarıdır.

Adalı belediye başkanı Kuşadası’nın sorunlarını çözecekken, sorunların daha da büyümesine neden olmuştur. Adalı belediye başkanı makamına oturduktan sonra tüm akrabaları gelip yanına oturdu, teyze, hala dayı komşu, arkadaş vs. Hepsi bir iş için geldi. Ve neredeyse tamamı uygun olmayan taleplerde bulundu. Mevcut adalı başkan mecburen bunların büyük bir kısmını onayladı. Adanın hali ortada.

Yerel yönetime aday olacak kişi Kuşadası’nda uzun süreden beri oturuyorsa, Kuşadalı olmayı benimsediyse, Kuşadası sorunlarını kendi sorunu olarak görüyorsa, Kendini Kuşadası ile özdeşleştirdiyse, Kuşadası’na hizmet etme aşkıyla doluysa, Kuşadası’nı eski günlerine döndürecek kapasiteye sahipse O kişi doğma büyüme birçok Kuşadalıdan daha iyidir. Amaç Kuşadası’nın geleceği ise böyle adaylara şans verilmelidir. Siyasette amaç yönetimi kazanmaktır. İster genel, ister yerel yönetim olsun amaç değişmez. Bu amaç doğrultusunda genelde ve yerelde en iyi adaylarla yola çıkılmalıdır. Yoksa yarın çok geç olabilir.

Büyük düşler kuranlar, düşlerini gerçekleştirmez, aşarlar. (Alfred Lord Whitehead)

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR!