Eğer hareket noktanız “az olsun, bizim olsun” mantalitesi olursa yönetici takımının ufku da o derece dar olur ve tesellisi küçük başarıları halka büyük zaferlermiş gibi takdim etmek olur..

Kuruluşunun üzerinden henüz altı yıl geçmesine rağmen İYİ Parti Aydın’da altıncı il başkanını seçmek için önümüzdeki pazar (22 Ocak) günü il kongresinde delegeler oy kullanacak.

Eğer delege çoğunluğunun oylarını alırsa eski bir milletvekili de olan kurucu il başkanı Recep Taner  bu partide üçüncü kez il başkanlığı koltuğuna oturacak.

İlkinde niye istifa ettiği konusunda kamuoyuna somut bir açıklama yapılmazken Recep Taner’i, Süleyman Demirci parti disiplin kurulu tarafından görevinden alınmasıyla birlikte partiden de ihraç edilince, yönetim kurulu kendi içlerinden il başkanlığı yapacak nitelikte birini bulamamış olacak ki, davet üzerine  il başkanlığı koltuğuna tekrar oturttu..

Yeri geldiğinde aday değilim diyen Recep Taner bu kongrede tekrar aday ancak adaylıkta tek değil karşısında dişil bir rakibi var Efeler Belediyesi meclis üyesi Ahmet Ertürk…

Şurası bir gerçek ki,bütün engellemelere rağmen zorlukları aşarak kurulan ve seçimlere de aynı şekilde bin bir meşakkatle girmeyi başaran İYİ Parti’nin her yılına bir başkan düşmesi Aydın’da altı yıldır kimliğini henüz bulamadığının göstergesidir.

Diğer bir gösterge de İYİ Parti’nin Aydın’da kendi oyun planını kurmak yerine henüz daha eksik tamamlayan parti psikolojisinden kurtulamamasının bir sonucu başka partili bir potansiyel belediye başkan adayın gelecekteki hedefine katkı için yaptığı payandalık algısıdır.

Bunun asıl nedeni ise yönetici kesimin eski siyasi alışkanlıklarının bir tezahürü “az olsun, bizim olsun,” şeklinde özetlenebilecek paylaşım merkezli mantalitesidir.

Hâlbuki Aydın’da ilk kuruluş aşamasında İYİ Parti’ye dair Meral Akşener’in siyasete milletvekili olarak Doğru Yol Partisi’nde başlamasına bağlı olarak bir merkez partisi olacağı beklentisi yüksekti.

İlk yönetim kamuoyunda her kesimi içine alacak algısı uyandıracak sembol isimler yerine cımbızla seçilmişçesine üye ağırlığın aynı siyasi görüşten teşkil edilince bu algı boşa çıktı.

Nedeni ise korku olmalı… Hâlbuki güçlü ve kendine güvenen siyasetçi rakibini yanında taşıyan siyasetçidir.

Geçmişte içinden geldikleri siyasi gelenek aynı olduğu halde fraksiyonları farklı kişi ve siyasetçileri ayrıca eski DYP ve ANAP’lı simge isimleri “partiyi elimizden alırlar,” korkusu nedeniyle yönetimlere alınması şöyle dursun görüşülmeye bile değer bulunmaması bu partiye merkez partisi kimliği kazandırmada en büyük engeli oluşturmuştur.

Genel Başkan Meral Akşener’in inisiyatif alarak daha yenile  İYİ Parti’nin MHP’nin bir uzantısı olduğu algısını yıkma girişimi siyaseten geç kalınmış bir hamle olarak görülmüştür.

Diğer taraftan 2018 seçimlerinde yine Meral Akşener’in  bu görüntüyü Aydın’da eski merkez sağ bir politikacı olan İsmet Sezgin’in yeğeni Aydın Adnan Sezgin ile düzeltme girişimi bu algıyı telafide yetersiz kalmıştır.

Hatta yerli aday beklentisinde olan Aydın’ın milletvekilliğinde ilk iki sıraya oldum olası istemediği kontenjan adayı yerleştirilmesi İYİ Parti’ye bir milletvekiline mal oldu denebilir.

Yaklaşan seçimlerde de bu parti kontenjan adayı kullanacak olursa “Aydın’da bu partinin görüp göreceği bir milletvekilidir” demek sanırım kehanet olmaz.

Bir gerçeğin altını çizmek gerekir ki, her ne kadar Meral Akşener, İYİ Parti’yi bir kesimin partisi olmaktan kurtarmada yoğun çaba harcıyor olsa da sağın kalesi olarak görülen Aydın’da bölgenin bir özelliği partisi o kimliğe kavuşabilmiş değil.

Çünkü her bölgenin hatta bölgedeki her bir il ve ilçenin bir ruhu vardır ki, yazları sıcak kışları ılık olarak tanımlanan Ak Deniz ikliminin hâkim olduğu bölgeler için Braudel Ak Deniz ruhu der.

Aynı iklim kuşağındaki Ege insanı da oldukça sıcakkanlı ve tez canlıdır. Çoğunluk Ortodoks düşünceye sahip olmasının bir sonucu ideolojilere ve o doğrultudaki partilere mesafelidir.

Öyle olunca da bu tür partilerin Aydın’da başarıları da görecelidir, yani seçim atmosferine ve rakip partilerin göstereceği adaya hatta sıralamaya göre değişir.

Örnek 2007 seçimlerinde CHP yaptığı önseçimde kendilerinden bir adayın seçilecek bir sırada yer alamamasının faturasını Çineli adaylara kesince Söke’de MHP birinci parti olmuştur.

MHP o seçimde üç milletvekili çıkarmasına rağmen 2018 seçimlerinde milletvekili çıkaracak oya ulamamıştır.

Diğer bir örnek ise CHP’li olup da merkez sağ seçmenin oylarını birkaç seçimdir almak için parti amblemini dahi kullanmayan,, yeri geldiğinde merkez sağ bir aileden geldiğini dile getiren Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’dur.

Bu da demek oluyor ki, merkez sağ seçmen arasında duygudaşlık bağı güçlüdür. Bakışıyla, dokunuşuyla, halleşmesiyle, dilleşmesiyle o bağın şifresini çözemeyen aday ya da parti onların oylarını alamaz.

Braudel’in Akdeniz ruhu dediği tam da budur. Sadece İYİ Parti değil diğer partilerin de Aydın seçmenine yönelik bu güne kadar başarılı olduklarında bu başarıyı neye borçlu olduklarına, başarısızlık durumunda sebebinin ne olduğuna dair bir araştırma yaptıkları bu güne kadar BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu dışında ne görüldü ne de duyuldu..

Aydın seçmeni ile o duygudaşlık bağını kuramamış ya da tam nüfuz edememiş olacak ki, İYİ Parti yalnız bir vekili çıkaracak oy alabilmiş belediye seçimlerinde de sadece Nazilli ve İncirliova’da ittifak oylarıyla seçim kazanabilmiştir.

Kaldı ki,il başkanı ile aynı siyasi gelenekten gelen Nazilli Belediye Başkanı partisinden istifa ederek iktidar Cumhur İttifakına katılmıştır.

Diğer taraftan belediye seçimlerinde bir hedefleri yokmuş ki,İYİ Parti yöneticileri Kuyucak ve Buharkent’te kaybettikleri seçimde adayların aldıkları oylarla ve il genelinde kazandıkları 54 belediye meclis üyesi ile övünmüşler, teselli olmuşlardır..

Eğer hareket noktanız” “az olsun, bizim olsun”  mantalitesi olursa yönetici takımının ufku da o derece dar olur ve tesellisi küçük başarıları halka büyük zaferlermiş gibi takdim etmek olur.

Velhasıl yerel yöneticilerin ya da meclis üyelerinin ideal hırsları yerine bireysel hırslarını merkeze alması yani millete hizmet odaklı siyaset yerine kendi hesabına çalışmayı tercih etmeleri sonucu arzulanan başarının gerçekleşmediği bir partinin kurumsal kimlik kazanmada patinaj yapması gayet doğaldır.

Bu gerçekleşmeyince kim il başkanı olursa olsun Aydın İYİ Parti’de değişen bir şey olmayacaktı.