Atatürk evrensel bir liderdir. Yıkılan bir imparatorluktan yepyeni bir cumhuriyet kurmuştur. Dünya Atatürk’ü lider olarak kabul etmiştir. En son yapılan ve bu yılın başında sonuçlanan Dünyadaki gelmiş geçmiş en önemli 100 Lider arasında birinci seçilmiştir. Lafı uzatmadan birkaç örnekle, “evrensel lider nasıl olunur”, konusunu açıklamak istedik.   

Yıl 1916 Bitlis Cephesi Komutanı Atatürk çökmekte olan cepheyi kurtarır. Bu zafer sonrası yaveri İzzettin Çalışlar’a kendi eliyle yazdığı bir not verir.

Notta; “Savaştan sonra Türk kadınına erkeğinin yanında eşit haklar tanımak”, yazıyordur. O yıllarda kadının sokağa çıkma hakkı, miras hakkı gibi haklar yokken her şartta, savaşın ortasında bile ileri düşünebilen Atatürk, kadınları erkeklerle eşit görüp, haklarını kadınlara teslim etmeyi düşünür ve devrimler sırasında da hepsini verir.

26 Ağustos 1922 günü Atatürk tarafından Büyük Taarruz başlar. İşgal kuvvetleri kısa sürede bozguna uğratılır. İşgalci komutan Trikopis diğer kolordu kumandanları ile birlikte esir edilir. Esir komutanlar Atatürk’ün komuta çadırına getirilir. Atatürk Trikopis’e;

-"Üzülmeyin generalim, Siz görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenilmek de vardır. Napolyon da savaş kaybetmiş, tutsak olmuştu. Size karşı büyük bir saygı besliyoruz. Burada kendinizi tutsak durumda saymamanızı rica ederim. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun, istirahat edin”, der.

O, Trikopis Atatürk’ün ölümünden sonra her 29 Ekim ve 10 Kasım tarihlerinde Evrensel Lider Atatürk’ün resmi karşısında her daim selam durmuş, kendisi ölünceye kadar Atatürk için övgüyle söz etmiştir.

Büyük Taarruz 9 Eylül 1922’de işgalcilerin İzmir’de denize dökülmesiyle sona ermiştir. Atatürk işgalciler tarafından yakılıp yakılan İzmir’e gelmiş, halkın içinde, halkla bütünleşerek zafer coşkusunu yaşamıştır. Halk perişandır, yapılan zulümlerden dolayı olabildiğince kinlidir.

Atatürk İzmir’in kurtuluşunda halkın coşkun gösterileri arasında Karşıyaka’da kalacağı evin önüne gelince, kapının önüne serilmiş bayrağı görünce durur. Bu, ipekten kocaman bir Yunan bayrağıdır. Üzerine basılarak geçilecek bir yol halısı gibi serilmiştir. Kapıdaki kalabalık halk adeta Atatürk’e yalvarır;

- “Buyurunuz, geçiniz. Bizim öcümüzü alınız! Yunan Kralı, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin. Bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir”, der.

Atatürk, o yerde serili bayrağın önünde, bulunduğu noktada kalır. Çevresindekilere tatlılıkla bakar.

- “O, geçmişse hata etmiş. Bir ulusun bağımsızlık simgesi olan bayrak çiğnenmez. Ben onun yanlışını tekrar edemem”, der.

Bayrağı yerden kaldırttır, bembeyaz mermerlere basarak içeri girer. Bu davranışı ile yine emsali olmayan bir önderlik dersi verir. ( O ev Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün emri ile engelli okulu olarak kullanılmaya başlanmıştır.)

İzmir artık kurtulmuştur. Atatürk ve silah arkadaşları Ankara’ya gitmek için trene binerek kompartımanlarına çekilirler. Ertesi gün sabah Atatürk’ün yaveri kompartımanının kapısını çalar. Yorgun ve bitkin bir şekilde Atatürk açar kompartıman kapısını.

Yaveri, “Ya paşam bu ne hal? Hiç uyumadınız herhalde, niye böylesiniz?” diye sorar.

Atatürk, “Ya çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz. Kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm; ben de uyumadım kalktım.” der.

Yaveri, “Aman paşam! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik.” der.

Atatürk “Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiçbirinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması.” der.

Kaç dünya lideri sizce böyle düşünebilir?

Atatürk birçok cephede savaşmış, Çanakkale Cephesi yıldızının parladığı yer olmuştur. Kurtuluş Savaşı ise yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması için yokluklar içinde savaşan bir ülkenin inançla nasıl başarılı olunduğunu tüm dünyaya haykırdığı bir savaş olmuştur. Savaş bitmiş, ülke işgalden kurulmuş, Cumhuriyet ilan edilmiş, devrimler peşi sıra gerçekleşmiştir. Atatürk 1934 yılında Bir ANZAC asker annesinin mektubuna aşağıdaki mektubu cevaben yazmıştır.

Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar!  Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Bu cevap tüm dünyada geniş yankı uyandırmış, Atatürk tarafından örnek bir liderlik anlayışı sergilenmiştir.

Atatürk 1930 yılında Yalova’daki evinin bahçesindeki çınar ağacının kesilmesini önlemek için köşkü yaklaşık beş metre taşıtarak o dönemde çevreci bir lider olduğunu da ispat etmiştir.

Atatürk’ün ölümü ile ilgili tüm dünyada birçok lider açıklama yayınlamıştır. Bunların çoğunu okul yıllarında duymuşunuzdur. Bir örnek; Yıl 1938, bir İranlı şair Tahran gazetesine Atatürk’ün ölümü üzerine bir şiir yazar. O şiirin iki dizesi şöyle der;

Allah bir ülkeye yardım etmek isterse başına Mustafa Kemal gibi bir lider getirir”, der.

Atatürk kendisine Başöğretmen unvanı verilen ilk ve tek liderdir.

Atatürk tüm mirasını dil kurumuna, tarih kurumuna ve millete bağışlayan eşsiz bir liderdir.

1978 yılında Paris'te BM’ni UNESCO kültür kolu, genel kurul toplantısı yaparken, başkanlık divanına 11 ülkenin imzaladığı bir önerge verilir.

Öneri; "1981 yılının tüm dünyada Atatürk yılı olarak anımsanmasına karar verilmesi", İle ilgili önergede şöyle denir;

Bu gün UNESCO’nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal’dir. Üç sene sonra 1981 yılı geliyor. 1981, Atatürk'ün doğumunun 100'üncü yıl dönümüdür. Atatürk elbette 20'nci yüzyılın en büyük devlet adamlarından biridir.  Bellidir ki, Türkler o özel gün için çok özel olarak hazırlanıyorlar ama Atatürk'ü anmak bir tek Türklere bırakılmamalıdır. Çünkü Atatürk tüm insanlığın ortak paydasıdır, dolayısıyla, hazır BM kültür kolu burada toplantı halinde. UNESCO şu anda genel kurul yapıyor. Bu genel kurul bir karar almalıdır, bu karar üye devletlere iletilmelidir. Önümüzde 3 yıl var. 3 yıl hazırlanılmalıdır ve 1981 yılı bütün dünyada günü gelince, Atatürk yılı olarak anılmalıdır", der.

Bu önergeye kürsüye gelen İsveç delegesi itiraz eder. İsveç delegesi konuyu açıklarken;

"...ben Atatürk'ün büyüklüğünü elbette biliyorum.  Türkler için, insanlık için, çağdaşlaşma için ne anlama geldiğini de biliyorum. Buna rağmen bir kaygım var. Onu sizinle paylaşmak için söz aldım. Evet, Atatürk bir devlet, bir cumhuriyet kurucusudur. Fakat dünyada 200 devlet var, yarısından fazlası cumhuriyet. Bu kadar cumhuriyet kurucusu varken, bugüne kadar kimse için düşünmediğimiz bir olayı, şimdi bir tek Atatürk için ve Türkler için düşünüyor olursak bu ileride başımıza bir iş çıkarır mı, bilmiyorum. Ama bu endişeyi taşıyorum”, der.

Bunun üzerine o zamanın Sovyet delegesi söz alır. Yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler;

Genç delege arkadaşım, hatırlatmak isterim ki ATATÜRK öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir, bırakın onu bir yıl anmayı her ülke her problemimizde çare olarak aramalıyız”, der.

İsveç delegesi bu imzanın atıldığı gün ilk sözü alarak mikrofona gelir ve aynen şunları söyler;

Ben ATATÜRK’ü inceledim, bütün ülkelerden özür diliyor ve ilk imzayı ben atıyorum”, der.

Oylamaya geçilir, O gün, "1981 Yılının Atatürk Yılı olarak kabulüne" oy birliği ile karar verilir.

27 Kasım 1978 tarihli UNESCO genel kurulu kararı doğrultusunda, Atatürk'ün doğumunun 100'üncü yılı bütün dünyada, "1981 Atatürk Yılı" olarak kutlanmıştır. Bu uygulama, dünyada ilk ve tektir. UNESCO, dünyadaki hiçbir lider için bugüne kadar düşünülmemiş bir uygulamayı Atatürk için yapmıştır. Bu uygulama 1981' den bu yana bir başka lider için de tekrarlanmamıştır.

 Bunun en büyük nedeni, Bir başka devlet adamı bulamadıkları için değil; bir başka evrensel lider "Atatürk" bulamadıkları içindir.

UNESCO 152 ülkesinin oybirliği ile yapmış ve dünyaya dağıtmış olduğu ATATÜRK tanımlaması yayınlamıştır. İşte o tanımlama;

Atatürk;

Uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün bir kişi,

Olağanüstü reformlar gerçekleştirmiş bir devrimci,

Sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider,

İnsan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü,

Bütün hayati boyunca insanlar arasında renk, din ve irk ayrımı gözetmeyen essiz bir devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu.

Haritada çoğumuzun gösteremeyeceği bir yer olan Haiti’nin Cumhurbaşkanının, 1996 yılında mezarına yazılması için hazırladığı vasiyetinde, “Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm”, yazısı çıkmıştır.

Örnekleri yüzlerce çoğaltmak mümkün. O zor yıllarda birçok devrimi başarmış, toplumu cahil bir toplumdan sanata ve spora değer veren, hızla kabuk değiştirebilen bir topluma çevirmiştir. Son söz olarak işgalci Yunan Lideri Venizelos’a kulak verelim;

 “Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir. Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir”. (Eleftherios Venizelos, Yunanistan Başbakanı, 1933)

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA