Geçen hafta burslu çocuklar yararına Kadın Konseyi Derneği Aydın Şubesi’nin düzenlemiş olduğu Samos gezisine katıldım. Gezimiz Kuşadası Körfezi’nden kalkan geminin Samos’a doğru hareketi ile başlamıştı. Ege Denizi’nin masmavi sularını adeta okşarcasına giden teknemizin yolculuğu 80 dakika sürdü. Güzeller güzeli Kuşadası Limanı’ndan uzaklaştıkça deniz üzerinde çeşitli malzemelerin olduğunu üzülerek gördük. Malzemelerin çoğunluğunu turuncu ve kırmızı renkli can yelekleri, şişme lastikler, bot parçaları oluşturuyordu.

Yolculuğun ilerleyen dakikalarında ise Samos kıyılarının yakınlarından geçmeye başladık. Burada gördüklerimiz daha acı ve çarpıcıydı. Kıyıların birçok yerinde yığınlarla can yelekleri, parçalanmış botlar, kişisel giyim kuşam malzemeleri bulunmaktaydı. Hatta bazıları gece karanlığında karaya çıktığı için Samos Adası ile karayolu bağlantısı olmayan ve üzerinde yaşam olmayan küçük adacıklara çıkmışlardı. Deniz yolu ile kaçak geçişlerin Kos, Sakız ve Midilli’ye göre az olan bir ada olan Samos’ta bu manzarayı görmek hepimizi ürküttü.

Limana giriş yaptığımızda durumun bizim gördüğümüzden daha vahim olduğunu gördük. Liman içine çekilmiş onlarca bot ve yığınlarca can yeleği vardı. Limanın hemen yanındaki resmi daire önünde yüzlerce Suriyeli bekleşiyordu. Yolcu limanının karşısında bulunan yük limanında ise daha büyük bir kalabalık vardı. Halkla konuştuğumuzda, bunların haricinde her yerde yüzlerce kişinin daha var olduğunu söylediler. Limanda ve yol üzerinde bulunan çok sayıdaki parçalanmış botlar, denizde ve kıyılara vurmuş kişisel eşyalar bazı sığınmacıların ölmüş olabileceği düşüncesinin bizde oluşmasına neden oldu. Birde can yeleklerinin büyük kısmının olması gereken kaliteli malzeme yerine ambalaj köpüğünden yapılmış olması ve bunların kısa sürede özelliğini yitiriyor olması karamsarlığımızı daha da artırdı.

Ertesi gün Limanın karşısındaki otelimizin balkonundan dışarı baktığımda tedirginliğim en üst düzeye çıktı. Limana bir sahil güvenlik gemisi giriş yapıyordu. Arkasında ise gri renkli bir zodyak bot bağlı idi. Geminin üzerinde de yaklaşık 40 kişi kadar can yelekli sığınmacı vardı. Yaklaşık 5 metre boyutundaki bu bota 40 kişinin binmiş olabileceğine inanamadım, ama binmişler ve Samos Adasına kaçak yoldan girmeyi başarmışlardı. Acaba nasıl bir ruh hali taşıyorlar diye kendime sormadan edemedim.

Halktan kişiler ile konuştuğumda buradan toplanan sığınmacıların Midilli Adasına, oradan da Atina üzerinden sığınmacı kabul edilen ülkelere gittiklerini söylediler. Ayrıca buradaki sığınmacıların kötü koşullarda yaşadıklarını, gittikleri yerlerde de bu durumun değişmediğini belirttiler. Sığınmacılar için sevindirici olan ise Almanya ve Avusturya gibi ülkelerin bunları kabul etmeye başladığı haberleriydi. Ama söylentiye göre bu ülkeler sadece genç ve eğitimli olanlar ile sorun çıkarmayacak olanları seçiyorlar.

Suriye iç savaşından önce yaklaşık 23 milyon olan nüfusun neredeyse yarısı sığınmacı durumuna düşmüş durumda. Kimsenin ve hiçbir ülkenin bağımsız bir ülkenin halkına bu kadar büyük kötülüğü yapma hakkı olmamalıdır. En kısa sürede savaş ortamı sona erdirilmeli ve BARIŞ tesis edilmelidir. Her insanın kendi ülkesinde ve BARIŞ içinde yaşama hakkı vardır. Bu hakka saygı duyulmalıdır.