Negatif düşünmek, negatife takılmak çok kolay, özel bir çaba gerektirmiyor. İnsan zihni zaten kendini koruma amaçlı olumsuzu düşünür. Aslında olumsuzu göstererek seni korumaya çalışır lakin gösterme şekli uygulamalı olduğu için, bunu yaşar ve o acıyı gittikçe büyütebilirsin.

Neye odaklanırsak o enerji büyüyor. Bu uygulamalı eylemlerimiz her seferinde daha da güçlü bize görünür olmak için farklı eylemler yaratır. Kızgınlık, öfke, keşkeler, yargılar, kavgalar...

Önemli olan, negatif düşündüğümüz, hissettiğimiz ve uyguladığımız ne varsa farkına varıp değiştirmeyi seçmek, yani karanlığın içinden çıkarak, ışık olmayı öğrenmemiz gerekiyor. Herkes ışığını söndürür, ekranını karartırsa bu travmaları yaşayanları hayatına çeker, çok iyi dert ortağı olmayı öğrenir.

Ülkemizde şahit olduğumuz yıkıcı deprem ile deprem bölgesinde olmayanlar bile aynı korkuyu yaşayarak bu travmanın etkisinde kaldı. Travmayı yaşamayanlar da negatife çekildikçe yaşamış kadar oldular. Elbette tüm olanlar çok acı, üzüntü, büyük korku,  derinlerde çok büyük bir yara açtı lakin bu yaraları sarmak için harekete geçmek gerektiğini de düşünmemiz de gerekiyordu. Ancak bu şekilde yardıma ihtiyacı olanlara ve bu travmanın yaralarının sarılmasına yardımcı olunabilirdi.

Acı bir olayı yaşamak durumunda veya şahit olsak da burada hissedilen duygu negatiftir ve bu duyguya ne kadar tutunur ve frekansını büyütürsek bu yaşamımızın merkezine yerleşerek her dakika deneyimlememize vesile olacak, olay ve kişileri hayatımıza çeker. Bunun sebebi de, yazımın ilk satırlarında belirttiğim gibi, bize  bu duyguyu hatırlatmak içindir. (Hatırla ve kabul et, özgürleş demeye çalışır, bilinçaltımız.)

Bir taraftan da kimin ne yapıp yapmadığına takılmaktan öte, bunlar yaşam alanımda bana ne anlatıyor, neden bu olayın içinde olmayı seçtim, diye bende olana, olmasına sebep olanı görmeyi öğrenelim. Şahit olduğumuz her olay ve bu olaylarda kişiler bize ayna olur bendeki yarayı, travmayı gösterir. Yani zihninde ne varsa o tarz insanları hayatına çeker ve bunu yaşatacak olayları deneyimlersin. (Dostlarını anlat bana, senin nasıl bir insan olduğunu anlatayım) Sürekli olumsuz bir alan içindeysen, oradan çıkmayı ve yönünü değiştirebilmeyi fark edebilmelisin.

Travmayı gerçekten yaşayanlara, yaslarını tutanlara saygı duyarken, yangına körükle gitmeyelim. Elimizden geleni yıkıcı değil yapıcı şekillerde yapalım. Olanların içindeki mucizeleri gördükçe hayata dair umutlar yeşertelim. Gördüğümüz olumsuzluklar için elbette gereken yapılsın. Karanlığın içindeki ışığı, şerrin içindeki hayrını da görmeyi bilelim. En önemlisi kendimizi de bilelim. Hangi duygu ve düşünceler içindeydik ki sarsıldık? İç dünyamız dış dünyamıza nasıl yansıdı?

Özellikle çocukları bu konulardan uzak tutmak gerekir, bizzat bu olayların içinde tutarak, çocuklara korku tohumları ekmeyelim. Kolektif bilinçle birbirimizi etkiliyor ve birbirimizden etkileniyoruz. Yaşanan bu olayları kabule geçemediğimiz takdirde, karma olarak bu travmalar bizden sonraki nesillere aile sistemi tarafından, karma olarak aktarılır. Yaptığımız, düşündüğümüz her şeyden sorumlu olduğumuzun farkında olarak olanı kabul sürecine geçerek neler yapabileceğimize bakmalıyız.

Diğer yandan; doğal afetler olsun, güncel yaşanan zorluklar olsun, insanların içindeki merhameti, sevgiyi, iyiliği, dayanışmayı, yardımlaşmayı ortaya çıkarır. Paylaşmayı, bir olmayı hissetmek de, bireysel güveni güçlendirdiği gibi, toplumsal bir güveni de yaratır ve güçlendirir.

Evet yol uzun ve engebeli. Kimimiz madden, kimimiz manen, kimimiz belki de ani gelişen sınavlar içinde kalacağız, sürecin içerisinde negatif yönde mi, pozitif yönde mi ilerlemeyi seçeceksin, önemli olan o!

Sürecini ve yolunu kolaylaştırmayı seçersen;

Düşüncelerini değiştir, pozitif düşüncelerinle yeni bir dünya, yarat kendine!