Son yıllarda değişen düzen ile insanlar bir hırs ile düşündüğünü yapmaya ve yaşamaya başladı. Doğrumu, yanlış mı diye analiz etmeden, sağında solunda ne görüyorsa egosunun yarattığı hırs ve hazımsızlık ile her şeye karşı talepkâr bir arzu ile bir akıntıda sürüklendi.

Sorumluluklarını unutarak, sorumsuzca, düşüncesiz ve saygısızca davranışları kabul ederek, sevgi ve saygıdan uzak yaşamaya başladı.

Sonuç olarak insanoğlu egosunun, hırslarının esiri olarak, türüne ve doğaya zarar veren düşüncesiz varlıklara döndü.

Egolarımızın bizi yönetmesine izin verirken, onun kölesi olduğumuzu fark edemeyerek, kalbimizdeki sevgiyi yok saydık. Yaşam akışta bir o kadar kolay ve muhteşemken, yaşamı zorlaştıran bizim egomuzun hırsları idi.

İnsan olarak öncelikle egomuzu terbiye ederek, hırslarımızı dengeye getirerek, arzu ve tutkularımızın bizi sürüklemesine değil arzu ve tutkularımızı yöneterek, yaşamın akışına teslim olmak, merkezimize sevgi ve saygıyı alarak çevremizdeki can insanlarla paylaşmayı ve birbirimize tekrar güvenmeyi öğrenerek, yeni bir sayfa açmak bizlerin elinde.

Yaşam her haliyle muhteşem ve güzel!

Doğanın içindeki bitkiler ve hayvanlar bile bir dengede yaşayarak, nesiller boyu birliklerinin düzenini korumayı başararak yaşıyorsa, biz insanlar bunu neden başarmayalım.

Çocukluğumda, kapılarımız kilitlenmez, mutfakta pişen yemeklerimizin en güzel yerinden bir tabak, “kokmuştur” diye komşumuza verilir, komşudan da tabak dolu gelirdi. Yani birbirimize çok güvenir, saygı duyar ve paylaşırdık

Ondan daha üstün olma, yaşama gibi düşüncemiz yoktu. Ego insanı yönetmeye başlayınca dostluklar unutuldu, insanlar arasındaki güven yok oldu, saygı değil nefret büyüdü.

Egomuzu  dengeleyerek;

BİZ OLAN TOPLUMUN İÇİNDE, MERKEZİMİZDE BEN OLARAK YAŞAMANIN MUTLULUĞUNU TEKRAR YAŞAMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?

BUNU GERÇEKLEŞTİREBİLMEMİZ İÇİN SONSUZ OLASILIKLAR NELER?

Sen değiş, dünyan değişsin! Makale: Sen değiş, dünyan değişsin!