102 yıl önce Osmanlı'nın çöküşü ile birlikte güzel yurdumuz emperyalist ülkeler tarafından işgal edilmiş, binlerce yıldır yaşadığımız yurdumuzda istenmeyen insanlar durumuna düşmüştük. O dönemde ülkemizi sadece işgalci emperyalistlerden değil, onların içimizde olan işbirlikçileri ile de mücadele etmek için yola çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşları çok zorlu şartlarda mücadeleye başlamıştı.

Bu yıl, 98. yıldönümünü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolun başlangıcında milletimizin “Kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti” kurmak üzere “Ya istiklâl ya ölüm” ilkesi ile başlattığı Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşımız yer almıştı. Bu süreç içinde Erzurum ve Sivas Kongrelerini takiben 23 Nisan 1920’de, millî iradeye dayanan Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış ve bütün dünyaya karşı, yayınladığı beyanname ile “Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğunu” ve “Büyük Millet Meclisi’nin üzerinde hiçbir makam bulunmadığını” ilân etmişti.

Millî Mücadele’nin ve Kurtuluş Savaşı’nın zaferle bitişi ve Lozan Antlaşması’yla bağımsızlığımızın bütün devletlerce onayını takiben, artık devlet yönetiminin daha açık biçimde isim alması gerekiyordu. İşte 29 Ekim 1923 günü yapılan Anayasa değişikliği ile bu husus da yerine getirildi ve bu yıl 98. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet ilân edildi. Hemde bizi işgal edip yok etmek isteyen emperyalist devletler ve onların işbirlikçilerine rağmen. Bizim demokratik bir şekilde özgür yaşayan Cumhuriyetimiz ilelebet yaşasın, hepimizin Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

Cumhuriyet bayramının önemine bağlı olarak ülkemizde cumhuriyete yakışır kutlamalar, törenler ve etkinlikler peşi sıra gerçekleşiyor. Elbette bu etkinliklerin Cumhuriyete yakışır şekilde gerçekleşmesi için en büyük görev merkezi ve yerel yöneticilere düşüyor. Daha önceki yıllarda yapıldığı gibi kortej yürüyüşleri bu en üst makamların öncülüğünde yapılıyordu. Bu makamların öncülüğünde yapılan kortej yürüyüşlerine gerek demokratik kitle örgütleri, gerek resmi kurumlar ve gerekse cumhuriyete gönül vermiş vatandaşlar katılıp çok güzel görüntüleri ortaya koymuşlardı.

Hafta içinde sosyal medyada bir duyuruya rastladık. Duyuruda Efeler Kent Konseyi, Yeni İz Derneği ve Türk Chopper Motosiklet Kulübü Malazgirt Meydanında "29 Ekim Geleneksel Cumhuriyet Yürüyüşü" yapılacağı duyuruluyordu. Her yıl Atatürk Kent Meydanında yapılan yürüyüşe alternatif olarak neden burada yapılıyor sorusu aklımıza geldi. Ayrıca daha önce buradaki Cumhuriyet Yürüyüşü kaç kez yapıldı ki gelenekselleşti sorusu zihnimize düştü. Neden sadece bir konsey ve iki dernek var, Valilik veya Büyükşehir Belediyesi neden yok sorularını düşünürken Kent Sokakları gazetesi internet ortamında önümüze düştü. Konuya sert bir yorum yazan gazete yönetimi konuyu manşete taşıyıp "Bu Kadarı Fazla" başlığı ile şu yorumu yapmış:

"29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kortejini düzenleme hakkı ve yetkisi, Aydın Valiliği ve Aydın Büyükşehir Belediyesi'nin himayesinde yapılır. Bir dernek başkanı yanına bir dernek daha alarak Kent Konseyi'nin gölgesinde 29 Ekim Geleneksel Cumhuriyet Korteji düzenleme yetkisine ve hakkına sahip değildir. Büyükşehir ünvanına sahip bir ilde Aydın Valiliği ile Aydın Büyükşehir Belediyesi hiçe sayılarak birkaç yüz üyesi bulunan bir derneğin böyle bir şey yapmaya kalkışması devletin bu kurumlarını hiçe saymak anlamına gelir. Hukukçu bir belediye başkanının, kendine kariyer kazandırmaya çalışan bir dernek başkanının yaptığı bu keyfi hareketini görmemezlikten gelmesi de bir garip Orhan Veli..."

Manşetten verilen haber böyle. Kent konseyinde asıl ve yedek üyelerle birlikte çok sayıda sivil toplum kuruluşu var. Bu kuruluşlar böyle bir etkinliği onaylıyor mu, yoksa konsey başkanı ben yaptım oldu mu diyor? Diğer sivil toplum kuruluşları destekliyorsa neden belirtilmiyor? Kent Konseyini oluşturan bileşenlerin haberi yoksa konseyin oluşumunu sağlayan ruha ne oldu? Vs vs vs, çok sayıda soruyu buradan sorabiliriz.

Konu ile ilgili olarak yaptığım telefon görüşmelerinde Konsey başkanı Konseyi kendi arzuları doğrultusunda kullandığı, diğer delegasyonu yok hükmünde gördüğünü, Konseyin başkanı gibi değil kendi derneğinin başkanı olarak hareket ettiğini, konseyi oluşturan diğer delegasyon tüm diğer STK ların sanki yok sayıldığını, sadece yeni iz derneğinin var olduğunu, bu duruma karşılık Belediye Başkanının da sesinin nedense çıkmadığı söyleniyor. Son olarak, buradaki can alıcı nokta Kent Konseyinin ve konseyin birlikte çalıştığı Efeler Belediyesi’nin neden böyle bir işe giriştiği veya bu olayın görmezden gelindiği. Artık yorum sizin.

Son olarak, dün İl Kültür Müdürlüğü Tralles Antik Kentinde "Geleneksel Okçuluk" etkinliği düzenledi. Artık antik kent ile okçuluk arasında nasıl bir korelasyon kurdularsa. Sanki zorlama ile farklı etkinlik yapılınca bir şey oluyor. Bu arada İzmir Müze Müdürlüğü, İzmir Flarmoni Derneği ile ortaklaşa Agora Bazilikasında müzik buluşmaları gerçekleştiriyor. Yorumsuz.

"Doğruyu söylemek değil anlatmak güçtür." (Cenap Şehabeddin)