İstatistiklere göre ülkemiz nüfusunun % 12’sinden biraz fazlası engellilerden oluşur. Başka bir pencereden bakarsak, her 8-9 haneden birinde engelli bir birey vardır. Her ne kadar engel tür ve dereceleri farklılık gösterse de bunların çoğunluğu evlerde hapis hayatı yaşamakta, ailenin diğer bireylerini de büyük ölçüde evlere bağlamaktadır. Bunların günün şartlarına uygun olarak bakımları ve toplumsal hayata etkin katılımları için bir çok kanun, yönetmelik vs. vardır. Burada en büyük görevlerin birisi belediyelere düşmektedir. Büyükşehir belediyelerimiz kanunlarla sorumluluk altına sokulmuştur. İlk aklımıza gelen soru şu; belediyelerimiz bu sorumluluklarının ne kadarını yerine getiriyor? Verdiğiniz olumsuz cevapları duyar gibiyim. Altını çizmek istediğim başka bir nokta daha var. Bizler engelli bakımı deyince aklımıza, devletin açtığı merkezlerde veya özel eğitim kurumlarında yapılan çalışmalar geliyor. Bu konuda devletimiz ve ilgili diğer yerel ve ulusal kuruluşlar üzerlerine düşen görevleri yapıyorlar.

Olaya başka bir boyuttan, aileler boyutundan bakmak istedim. Eğer engelli bir bireyiniz varsa işiniz zor demektir. Engellinin bakımı, beslenmesi, eğitimi, eğitim kurumlarına taşınması, olumsuz etkilerden koruma çabası, sosyal hayata uyum çalışmaları gibi onlarca göreviniz var demektir. Bunları yaparken, kendinizden, sosyal yaşantınızdan, iş hayatınızdan önemli kısıtlamalara gitmek zorundasınız. Yoksa bir engelli bireyi tam olarak bakabilmek mümkün değildir. Bu ailelerin  psikolojik destek ve engelli bakım eğitimi almış olmasının yanında, sosyal olarak ta desteklenmesi gerekmektedir. Örneğin; 20 yaşından büyük spastik engelli olan ailenin  bir yakınının düğününe katılması söz konusu olduğunda, içinde bulunacağı durumu düşünelim. Bu aile engelli bireyini evde, tüm tehlikelere karşı yalnız bırakacaktır. Ya da aileden birisi bu sosyal olaya katılmayacaktır. Ya da engelli bireyi tüm zorluklara göğüs gererek düğüne götürecektir. Siz olsanız ne yapardınız?

Gelişmiş ülkelerde özel, vakıf ve yerel yönetimler tarafından kurulmuş ‘’Engelli Bakım Evi’’ adı altında hizmet veren tesisler var. Bunlar engelli bireyleri belirli süreler için kabul etmekteler. Buralara engelli bireylerini bir süreliğine bırakan aileler belli bir dönem için kendi sosyal yaşantılarına bakabiliyorlar. Ayrıca buralarda engelli bireyin toplumsal hayata uyum sağlayabilmesi için değişik eğitim ve etkinlikler uygulanabilmekte, banyo, kişisel bakım vs. gibi ihtiyaçları da karşılanabiliyor. Hatta yılın belirli dönemlerinde hepsine yönelik eğlenceler bile düzenlenmekte. Bu merkezlerdeki tecrübeli bakım elemanları çok yönlü olarak hizmet veriyorlar. Engelli bir bireyin komşuya, evin küçük oğluna, nineye, dedeye emanet edilerek tehlikelere açık duruma gelmesi de önlenmiş oluyor. Öğrenme temelli, özel bakım ve tedavi verebilen bu evlerin büyük çoğunluğu yerel yönetimler tarafından açılmakta, çeşitli vakıf ve dernekler ile buradan yararlananlar buraları kendi ölçülerinde desteklemektedir.

Uygun kaliteli bakım ve eğitimin verildiği bu evler yaşamsal öneme sahip. Büyükşehir Belediye Kanunlarına bakıldığında engelliler ve muhtaçlar için önemli düzenlemelerin yapılmış olduğu görülmektedir. Sosyal belediyecilik ve halka hizmet söylemleri ile yola çıkmış bulunan Aydın Büyükşehir belediyesinin de bu konuda bir merkez açmasını bekliyorum. AYBA ile farklı bir çizgi yakalamış olan belediyemizin bu görevden kaçmayacağını ve binlerce kişinin hizmet beklediği bu alana da el atacağını umuyorum. Benim ve binlerce engelli ailenin umutlarının boş çıkmaması dileği ile.

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png