Her şeyden önemlisi de velev ki sağlık merkezi değişikliği belediye sınırları içinde olsun bu durumda bile bu uygulama vatandaşın Hekim Seçme Hakkı’na aykırıdır.

Son on gündür hepimizin sağlık hizmeti aldığı Aile Sağlığı Merkezi Hekimleri ve çalışanları, iş bırakma eylemleriyle ve yayınladıkları basın bildirileriyle haklarının kısıtlanmasına karşı seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Eylem nedeni ise 1 Kasım’da yürürlüğe giren yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği...
Bakanlığın gerekçesi hastanelerdeki yükü azaltmaktır. Hekimler, ebe ve hemşireler ise gerek çalışma şartları gerek ücret yönüyle mağdur edildiklerini iddia ediyorlar.

Konu her ne kadar Aile Sağlığı Merkezi çalışanlarını ilgilendiriyor gibi görünse de aslında her vatandaşı yakından ilgilendiriyor.
Çünkü yönetmelikle doktorlardan istenen her yaptırım, dolaylı olarak bizlerden istenmektedir. Sonuçta doktorlar bir aracıdır.
Sonuçta bu uygulama vatandaşla hekimi karşı karşıya getirme potansiyeli taşıyor.

Bakanlık açıklamasında, “değişiklik yapılırken birçok paydaşın görüşüne başvuruldu” dense de, değişikliğin “ben yaptım oldu” mantığının bir ürünü olduğu, devlet aklının göz ardı edildiği, uygulanması imkânsız denecek derecede zor maddelerinden belli oluyor.

BİR:
Bir Aile Sağlığı Merkezi doktoruna düşen vatandaş sayısı 4 binden 3 bin 500’e düşürülüyor.
Bu konuda asıl mağdur olacak olan, maaşı düşecek doktor gibi görünse de ondan alınacak 500 vatandaştır.

Efeler, Nazilli, Kuşadası gibi nüfusu kalabalık kentlerde Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan doktorların her birinin kayıtlı üyeleri 3 bin 500’ün altına düşürülünce fazlalık ne olacak?
Onlar bir mağdur olarak kontenjanı açık doktor bulabilirlerse komşu ilçelere ya da küçük ilçelerde fazlalık ise uzak mahallelerdeki merkezlere gidecek.
Ve bu uygulama ile yaşlıların, kronik hastaların sağlık hizmetine ulaşımları zorlaşacaktır.

Daha da önemlisi, bu insanlardan tarama sonucu izlenmeye alınan ya da alınacak olanlara yönelik sağlık çalışanlarının periyodik kontrolleri de sekteye uğrayabilecektir.
Her şeyden önemlisi de, velev ki sağlık merkezi değişikliği belediye sınırları içinde olsun, bu durumda bile bu uygulama vatandaşın Hekim Seçme Hakkı’na aykırıdır.

Hekim seçme hakkını gerekçe göstererek vatandaşlar hekim değiştirmek istemezlerse, kim, nasıl bir yaptırım uygulayabilecek?

İKİ:
Değişiklikle hekimlere, kendine kayıtlı vatandaşları en az 6 ayda bir olmak üzere yılda iki kez sağlık merkezine getirme mecburiyeti getirilmiştir; yoksa teşvikten daha az yararlanacaktır.

Vatandaş yatalak ise veya yılın uzunca bir süresini başka yerde, örneğin yazlıkta, geçiriyorsa doktor onu Aile Sağlığı Merkezi’ne getirmek için nasıl ikna edecek?
Gelmemekte direnenlerin olacağını varsayalım, ki olacaktır da, peki bu durumda doktorlar kolluk kuvvetlerinden zorla getirilmeleri için yardım mı isteyecek?

ÜÇ:
Bir Aile Sağlığı Merkezi hekiminin yazdığı antibiyotik, ağrı kesici ve mide koruyucu ilaçlar ilin yıllık ortalamasının üzerinde olursa, ceza olarak performans ücretinden belli bir miktar kesilecektir.
Gerekçe olarak hafif vakalarda ilaç kullanımının önüne geçmek deniyor.
Bu madde, özellikle çoğunun kronik ağrıları ve hastalığı olan 65 yaş ve üzeri, düşük aylıklı kesimi mağdur edecektir.

Ayrıca doktorların teşvik alabilmeleri performansa bağlanmış. Bunun için ilde bir Performans Değerlendirme Komisyonu kurulacak.
Hasta memnuniyeti en üstte olanlar beş yıldız alacaklar, teşvikten yararlanabilecekler ki bu da pek kolay gözükmüyor.

1- İlaç yazmada cimri davranan doktor hastadan olumlu notu nasıl alacak? Diğer taraftan, ilaç yazmada bonkör davransa, il ortalamasını aşacağından teşvik alması tehlikeye girecek.
Velhasıl, olay doktor-vatandaş çatışmasına yol açabilecektir.

2- Doktorun bu engeli aştığını varsayalım. Eğer kendi hastaları bir yılda hastanelerin acilleri dâhil yedi kez özel ya da resmi hastanede tedavi olursa, teşviklerinden kesinti yapılıyor.

3- Mantıksızlık şu ki, yılda yedi kez özel ya da kamu hastanelerinde tedavi olan bir hastanın cezasının doktoruna kesilmesi ile öğrencinin devamsızlığından öğretmenin, camiye gelmeyen bir şahıstan imamın sorumlu tutulması arasında hiçbir fark yoktur.

Sonuç olarak, demem o ki, yeni Aile Sağlığı Merkezi Yönetmeliği’nin mağduru hekimler ve çalışanlar gibi görünse de, uygulamanın gerçek mağdurları hastalardır.

Yani her zaman olduğu gibi, tükürüğü yine zurnanın son deliği atacaktır.

Tarihteki şaşırtan ayrıntı Makale: Tarihteki şaşırtan ayrıntı