Kavga siyasetinden her zaman beslenen zıt kutuplarda yer alan siyasetçiler de değildir. Aynı partiden belediye başkanları ve yine aynı partili milletvekillerinin de aralarında kavga etmeleri Aydın’da bir gelenek olmuştur.

Siyasette olaylar ele alınırken ya da yorumlanırken hep sonuçlar üzerinden gidilir öyle olunca da resmin büyüğü gözden kaçırılır. Hâlbuki görünürdeki her olumsuzluğun bir  kök neden vardır.

Görünürdekine hayalet neden adı verilir.Örnek siyasetteki rüşvet olayının hayalet nedeni finansal belirsizlik gibi görünse de  kök neden hırs azgınlığı,vicdansızlık yani ahlaksızlıktır.

Aydın yeterince hizmet alamıyor, sorunları artıyorsa buna asıl neden on beş yıldır siyasetinin idealistlik yerine bireysel kavgadan besleniyor, olmasıdır.

Neredeyse her dönem iktidar milletvekilleri bile aralarında geçimsizdir. Asıl neden milletin yararı adı altında benim kesem dolsun, benim sözüm geçerli olacak kavgasıdır.

 Bir de ne zaman Aydın’da genel iktidarla yerel iktidar farklılaştı bireysel kavga da devamlılık kazandı. Bu da demektir ki,ideal uğruna olan kavgaların yerini artık bireysel hırslara dayalı kavgalar almıştır.

2014 Büyükşehir belediyesi seçimlerinin konusu valilik mal paylaşım komisyonu tarafından kendi hakları olan Özel İdare Mallarının kazanacağı kesin gözüyle bakılan CHP BŞB adayı Özlem Çerçioğlu’na kasten bırakılmak istenmediği iddiasıydı.

Olayı seçmen satın alınca hatırlanacağı gibi Özlem Çerçioğlu en güçlü rakibi AK Parti adayı Mustafa Savaş’a karşı seçimi fark atarak kazanmıştı.

Daha sonra da sözünü verdiği projeleri arasında yer alan Didim-Buharkent arasına 21 alt/üst geçit yapımına Karayolları kendileri yapacağı gerekçesine dayandırarak izin vermemesini Özlem Çerçi oğlu halka dönüp “iktidar tarafından engelleniyorum” diyerek şikayet etmekle fırsata dönüştürmüştü.

Bu “engelleniyorum” söylemi ona ikinci kez 2019’da da seçim kazandırmıştı,Bu başarı  üçüncüde tekrarlanır mı 31 Mart 2024’de hep birlikte göreceğiz.

Özlem Çeçrçıoğlu’nun alt/üst geçide Karayolları izin vermiyor söylemi doğruydu. Karayollarından izin çıkmamıştı ama bu çıkarılan engel başka yatırımlara da emsal gösterilemezdi, devlette “sempatik ikmal” denen bir yol daha vardı.

Eğer söz konusu işbirliği Aydın’ın yararına ise iktidar milletvekillerinin yardımı istenir, ancak hizmeti alan bunu kendine mal etmez, yardımcı olanın hanesine yazılmak üzere yeri geldiğinde kamuoyuyla paylaşılır.

Bürokraside bu şekilde siyasi rakiplerin ya da özel şahıs ve kurumların katkılarına “sempatik ikmal” denir.

Hizmet tutkunu,idealist memleket için bir hikayesi olan başkanlar, milletvekilleri bu yolla memleketin ilerlemesi, halkın refahına yönelik birçok hizmete imza atmışlardır.

Eğer söz konusu milletin yararı ise o konuda gurur, kibir olmaz, atalarımıza göre  el öpmekle dudak aşınmaz. Ayrıca gururun, kibrin ve ego şişkinliğinin bedelini ödeyen her zaman millet olmuştur.

Alt/üst geçitler konusunda BŞB başkanı haydi diyelim Karayolları’nın engellemesiyle bu gün 50 küsur trafik ışığıyla Aydın’ın bütün Ülke’ye olumsuz reklamını yapmasına neden oldu.

Kabul edelim Özlem Çerçioğlu  eksi puan aldı ne kaybetti -2014’den bu yana gelip geçenler de dahil- AK Parti milletvekilleri iktidarın emrindeki Karayolları’na madem alt/üst geçitleri yapacaktın niye yapmadın,” demeyi akıl etmeyince  kaybeden Aydın oldu.

Aydın’da bu konu Adnan Menderes Üniversitesi’nin eğitim öğretim yılı açılışında Mustafa Savaş ile Özlem Çerçioğlu arasında yaşanan “dirsek vurma” (26 Ekim 2019) olayı kadar gündem olmadı, iyi mi?

Yerelde BŞB ile iktidarın dolayısıyla devletin kavgalı görüntüsü bürokrasiyi de etkiledi ve kamu kurumları yöneticilerinden bir kısmı çekindiklerinden bir kısmı da kendilerini iktidarın bir parçası kabul ettiklerinden bilerek ilişki kurmadılar.

Örnek ADÜ Rektörü Bülent Kent Üniversite yolunun yapılmasını BŞB’sine yazdık sonuçsuz kaldı diyerek kamuoyuna şikayet etti. Hâlbuki sorun iki kurum arasında  bir protokolle çözülebilirdi.

Siyasette gerek partiler arası gerek kurumlar arası iletişimsizliğin ucunun nerelere kadar uzandığını, millete hangi zararlara mal olduğunu görüyor musunuz?

Bir örnek de geçmişte Efeler’de yaşanmıştı ama bunun öznesi bürokrattı.

Seçimlerin hemen ardından Atatürk Kapalı Spor Salonu bitişiğindeki Tenis Kortu çatısı izinsiz yapıldığı gerekçesiyle yeni kurulan Efeler Belediyesince mühürlenmişti.

Devrin Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Efeler Belediyesini ziyaretle sorunu çözebilecekken daha da zorlaştıracak mahkemeye taşımış ve tenis kortunun ikmali  üç yıla yakın gecikmişti.

Kavga siyasetinden her zaman beslenen zıt kutuplarda yer alan siyasetçiler de değildir. Aynı partiden belediye başkanları ve yine aynı partili milletvekillerinin de aralarında kavga etmeleri Aydın’da bir gelenek olmuştur.

Seçimler öncesi propaganda döneminde CHP sözcüleri BŞB başkanı adaylarına oy isterken iyi ve verimli çalışmaları, kavga etmemeleri adına ilçe belediye başkanlarının da aynı partiden olmalarını savunmuşlardı.

2014 seçimleri sonrası BŞB Başkanı ile muhalif partilere ait başkanlar arasında bir geçimsizlik yaşanacağı düşünülürken tersi oldu başta büyük ilçeler Efeler, Söke ve Kuşadası olmak üzere CHP’li başkanlar kanlı bıçaklı oldu.

Farz edelim Efeler, Söke, Kuşadası başkanları geçimsizdi dönemlerinde BŞB başkanına uyum sağlayamadılar peki 2019 seçimleri sonrası geçimsizliklere ne demeli?

Kavgalı görünmekten amaç acaba yapılan hizmetleri sorgulamak yerine, çocukların oyalanması için ellerine verilen oyuncak misali halkın kim haklı, kim haksız onu mu tartışsın isteniyor?

İyi de eğer maksat suni, boş gündemlerle seçmen aynı kavgada iki kez alet olma hatasına nasıl düşer, nasıl insanların basiretleri bağlanır?

Kavgayla illüzyon siyaseti yalnız BŞB Başkanı ve ilçe belediye başkanlarına özel bir durum değildir.Aydın’da İktidar milletvekilleri de aralarında sürekli kavgalıdırlar veya halka o görüntüyü verirler.

Kavgalı olmalarının bir sonucudur ki, Aydın kendi illerinde ya da görev yaptıkları yerlerde barınamayan il müdürlerinin sığınağı olmuştur.

Bütün illerin neredeyse tamamında Adalet Sarayı yapıldığı halde Aydın’da henüz daha temeli atılmış değildir. Şehir Hastaneleri çoğu ilde faaliyete geçtiği halde Aydın’da yapım aşamasındadır.

Aydın bir tarım havzasıdır ama üretici tarıma dayalı entegre sanayi kavramına yabancı olduğu için ürettiğinin karşılığını alamamaktadır. Aydın gerek ürün gerek endemik bitkiler açısından zengindir ama marka ürünü yok denecek kadar azdır.

Aydın insanlık tarihi boyunca Yunan, Roma ve Helenistik Çağ Medeniyetleri yanında Selçuklu, Beylikler Dönemi ve Osmanlı, Türk-İslam Medeniyetlerine ev sahipliği yaptığından adeta bir yeryüzü müzesidir..

Ancak bu renkli kültür kalıntılarının  turizm açısından değerlendirildiğini de söylemek mümkün değildir.

Bu saydıklarım siyasetin konusu olmayacaksa kimin olacak? Aydın büyükşehir olduğu halde bir Fuar Alanı bile yoktur. Diğer büyükşehirler kentlerinin zenginliklerini tanıtmak amacıyla İstanbul Feshane’de günler düzenler, Aydın’da lafı bile edilmez.

Belediye başkanları, milletvekilleri yatırımcı bulmak için şehir, şehir, fuar, fuar dolaşırlar bizimkiler ya kavga ederler ya da gurur ve kibirlerinden birbirine selam vermezler.

Sonuç olarak bütün bu kifayetsiz muhterislerin bencilliklerinin, iş bilmezliklerinin, gurur, kibirlerinin bedelini Aydın insanı ödüyor, olmasıdır,işin en hazin yanı da budur.

Rektör Prof Dr. Bülent Kent “bıçak parasını” önleme konusunda havlu mu attı? Makale: Rektör Prof Dr. Bülent Kent “bıçak parasını” önleme konusunda havlu mu attı?