O nedenle Necip Saraç zeybekliğin ana kuralı “Efe kızanlarına et, atlarına ot bulmak zorundadır” sözünü ilke edinmişti ve bu prensibinden de hiç vazgeçmemişti.

Dile kolay 19 yılı Aydın, Muğla Esnaf Kefalet Kooperatifleri Birlik başkanlığı,30 yılı Karpuzlu olmak üzere yaklaşık 50 yıl kooperatif başkanlığı görevinde bulunmak…

Yönetirken de politik görüşünü, akrabalık, hemşerilik, arkadaşlık, dostluğu bir kenara bırakarak adaletten ve hakkaniyetten ayrılmadan kısaca fitneyi uyandırmadan üyeleri bir arada tutabilmek.

Hele günümüz şartlarında paranın dağıtıldığı bir yerde bu ahengi üyeler arasında ne sağlamak ne de devam ettirebilmek kolaydır.

Sanırım huzur ve ahengi sağlamanın püf noktası başkanın kurumun parasını harcarken israftan kaçınması, çay, kahve, yemek benzeri ağırlama giderlerini, tüyü bitmedik yetimin hakkı vardır, korkusundan dolayı kendi hesabından karşılamasıdır.

Necip Saraç kendi parasını dostlarından esirgemezdi iş kooperatifin parasına gelince iş değişirdi.

İsteseydi üç personelin yaptığı işi eş, dost ve hısım akraba yakınlarını işe alır, 10 kişiyle de yapabilirdi, kimse de itiraz etmezdi, ama yapmadı, o üç-beş esnafa daha o parayla nefes aldırmayı seçti.

Ne de olsa Necip Saraç Yunan Aydın’ı işgal ettiğinde “dağlara kaçalım” diyenlere  “silahla düşman karşısına çıkalım ve savaşalım”,diyen Gök Hasan’ın torunudur.

O nedenle Necip Saraç zeybekliğin ana kuralı “Efe kızanlarına et, atlarına ot bulmak zorundadır” sözünü ilke edinmişti ve bu prensibinden de hiç vazgeçmemişti.

Efeliğini birlik genel başkanına da kabul ettirdiğinden ona çoğunlukla “Efe” diye hitap ederdi. Öyle olunca da kooperatif seçimlerinde saygıdan karşısına aday çıkmazdı.

Necip Saraç devre göre yön ve istikamet de değiştirmedi.”Emir olunduğun gibi dosdoğru ol,” emrine hep sadık kaldı. Onun bu sadakati ve dürüstlüğü kendine olan saygıyı daha da artırdı.

Politik ortam değişince görevi bırakması için baskılar olmadı değil, müfettişler tarafından görevden alınmak da istendi ama hiçbir açığı bulunamadığı gibi bu baskılar halkta karşılık da bulmadı.

Ayrıca o doğduğu, büyüdüğü topraklara aşk derecesinde bağlıydı.”Öldüğümde benim bedenim birkaç metre kare mezara sığar ama hakkındaki hayallerim Karpuzlu sınırlarını fersah fersah aşar” derdi.

Düşüncelerini tatbik yolu siyasetten dolayısıyla belediye başkanlığından geçtiği için Necip Saraç birkaç kez adaylığı denedi ama her keresinde üç beş oyla seçimi kaybetti.

2004’de yapılan seçimde kazanmasının önünde bir engel görünmüyordu ancak bu sefer de doktoru sağlığının elverişli olmadığı gerekçesiyle adaylığına izin vermedi.

Dostları sağlığına iyi geleceği düşüncesiyle yazlarını Karpuzlu’da kışlarını Aydın’da geçirmesi tavsiyesinde bulundu. Fakat o bu teklifi yurdundan, yuvasından bir kopuş olarak değerlendirmiş olacak ki, aşk derecesinde bağlı olduğu doğduğu topraklardan ayrılmaya pek sıcak bakmadı.

Bir gönül adamı olan Necip Saraç iç çekerek bu anlamda kendini Mescid-i Aksa’nın son nöbetçisi Iğdırlı Hasan Onbaşı’ya benzetirdi.

(1972 yılında içlerinde İlhan Bardakçı’nın da olduğu bir grup gazeteci Kudüs’e de ziyarette bulunurlar. Mescid-i Aksa’yı gezerken kapının girişinde üstü, başı biraz eski 90 yaşlarında bir adamla karşılaşırlar. İlhan Bardakçı yarı asker yarı sivil görünümlü bu adama Türk olduğu hissine kapılarak içten gelen bir duyguyla selam verir ve karşılığında da “aleyküm selam oğul “cevabını alır.

Bunun üzerine İlhan Bardakçı “hayırdır baba, sen kimsin, burada ne yapıyorsun” dediğinde o dev cüsseli adam doğrulur, bir asker edasıyla hazır ol’a geçer ve titreyen bir sesle verdiği tekmilde “Ben Osmanlı Ordusu, Yirminci Kolordu, Otuz Altıncı Tabur, Sekizinci Bölük, Onbirinci Ağır Makineli Tüfek Takımı Komutanı, Iğdırlı Onbaşı Hasan’ım. İngilizler şehri işgal etti ve biz de artçı bölük olarak kaldık. O gündür, bu gündür ben nöbetimin başındayım”der.)

Genç yaşında oğlunu Karpuzlu’da toprağa verdikten sonra da memleketini hiç terk edesi gelmedi.

Necip Saraç bir veren eldi. Oğlunun vefatından sonra aylık kazancının neredeyse tamamını okuyan gençlere burs verdi.

Mahatma Gandi Kerbela şehidi Hz.Hüseyin hakkında:” O yalnız Müslümanların değil bütün insanlığın şehididir. Çünkü Hz. Hüseyin zulüm ve adaletsizliğe kendisi için değil insanlık için isyan etmiştir,” der.

Necip Saraç da Mahatma Gandi’nin bu sözünde olduğu gibi haksızlıklara ve adaletsizliklere kendisi için değil insanlık adına karşı çıkan bir insandı.

Genel Başkan’ın da katıldığı 2004 yılında yapılan Aydın, Muğla Esnaf Kefalet Kooperatifleri Birliği Kongresinde yönetim büyük ölçüde Aydınlılardan oluşturulmuş Muğlalılar dışlanmıştı.

Kongre salonunda genel başkanın huzurunda bu adaletsizliğe ve haksızlığa ilk bayrak açan Necip Saraç olmuştu.

İlerleyen süreçte onun ve Muğla delegelerinin özverili çalışmaları sonucu yapılan olağanüstü kongrede yönetim değişecek yeni karma yönetim başkanlığa kendisini getirecektir.

Kooperatiflerin asayiş ve huzuru için ne Necip Saraç ne de yönetimi bu olayı gündemine aldı, yeniler ve eskiler fitneye bulaşmadan yollarına devam etiler.

Efe de her kongrede tek aday olarak girdiği seçimlerde birliğin değişmez başkanı kaldı.

Aydın ve Muğla Efe’sine Allah rahmet eylesin.

Karpuzlu ve Aydın, Muğla Esnaf Kefalet Kooperatifleri Birliği yönetici ve üyelerinin, ailesinin, dostlarının ve sevenlerinin başı sağ olsun.