Değerli okuyucularım ve dostlarım, hepinize günaydın. Sağlıklı ve aydın bir hafta diliyorum. BU HAFTAKİ KONUM, siyaset, ticaret, yolsuzluk, makam, mevki, yönetim, iktidar, muhalefet, tarım, eğitim değil. (Yazıda hep bunlar var ama…) Bu hafta insanlıktan bahsedeceğim size değerli okuyucularım. İnsanlığın nereye doğru evrildiğine kendi şehrimizden bakmaya çalışacağım.
Bazıları kendileriyle şahsi bir derdimin bulunduğunu zannediyorlar. Çarklarına çomak soktuğum için beni partimin babalarının malı gördükleri binasına almıyorlar; peşine düştüğüm yolsuzluklarını gizlemek için yaptıkları basın açıklamasında, birilerine hakaret ettiğim iddiasıyla kendilerini aklıyorlar. Ne taktik ama! Kendine daha güçlü yandaşlar bul ve onları koruyor gibi yapıp kendini akla ve devam et. Yok öyle; anlıyor halk senin ne yaptığını. Kim kime hakaret etmiş, etmemiş meydanda.
Doğrusu, bir köşe yazarı olarak her görüşten vatandaşın sesi olmak ve tarafsız kalmak zorunluluğuma rağmen ideolojimi de sizlerle her zaman paylaşma cesaretini göstermişimdir. Her koşulda oldukça cüretkârımdır ayrıca. Yıllarca Aydın’da yapılmayan belediye yatırımlarından veya gördüğüm kural dışı işlerden dolayı CHP’li Büyükşehir ve diğer Belediyelerin aleyhine çok eleştirel yazılar da yazdım.
Hayatımda böyle bir durumla ilk kez AK Parti’nin il binasında karşılaştım. Kapıdaki polis memuruna kanunun dışına çıkarak emir verecek kadar bir aymazlık ve kendini üstün görme tavrı herhalde ülkenin hiçbir yerinde görülmemiştir.
Bu yazıyı kaleme alırken inanın çok düşündüm. Ben iflah olmaz ve uslanmaz bir dürüstlük tellalıyım! Hele de vatandaş böyle bir feryat figan içindeyken, çoğunluk bana “Sesimiz ol!” diye haykırırken. Hemşerilerim, partim ve bürokraside torpille sülük gibi yapışmış toplam 50-60 kişi sebebiyle pervasız, akıl almaz ve vurdumduymaz haksızlıkları altında eziliyorken susamam!
Nasıl susayım? Bu 50-60 kişi, 1milyon 250 bin nüfuslu şehrimde öyle bir algı oluşturuyor ki millete "Herkesin yaptığı yanına kar kalıyor" dedirtiyor. Namus ve ahlaklı yaşamaya çalışmak öyle zor hale geliyor ki, toplumu bozuyorlar.
Arkadaş, birileri de buna itiraz etmeli. “Sistem itiraza izin vermiyor” deyip kenara çekilmek belki birçoğunuz için mecburiyet ama beni tanıyorsunuz. Değerli okuyucularım, tecrübelerim ve hayatta yaşadığım kayıplarım gereği ben memleketimin insanına sahip çıkmalıyım. Benim emeğinin karşılığını alamayan köylüm ve zorluklara direnen şehirlim ne olacak? Bana derdini anlatmak amacıyla ulaşmaya çalışanların hakkı ne olacak? Minareyi çalarken kılıfını hazırlayıp sonra da o kılıfı göstererek dalga geçer gibi ekonomik sınıf atlayanlar ve sosyal medya hesaplarında araçları ve evlerini paylaşanlara, kendilerinden derman bekleyenleri geri çevirenlere, eziyet çeken vatandaşımla dalga geçenlere kim dur diyecek?
Önümüzde seçim olmadığı için kimseyi takmayan, milleti susturan, tepeden inme etiketlere sahip liyakatsiz ve ukalaların hiçe saydığı vatandaşıma bir ses, bir nefes olmalıyım nefesim yettiğince.
Biz, kökleri binlerce sene geçmişe uzanan büyük bir devlete sahibiz sevgili okuyucularım. O yüzden, devlet hiyerarşimiz çok güçlü. Bu anlayışla, bu yazımda, önceki yazılarımda da olduğu üzere, bizi sıkıntıya sokan, dertlere derman olmak yerine Aydınlıyı iyice mahrumiyete mahkûm edenleri, Aydın’ı bütün imkânlarına rağmen köy gibi bırakanları Cumhurbaşkanımıza şikâyet ediyorum.
Sn. Cumhurbaşkanımız bir dünya lideri olarak şunu diyor: Dünya beşten büyüktür! Ben de diyorum ki, Aydınlı, yolsuzluklar yapıp ukalalıklarıyla kendilerini kendisinin üzerinde gören bu 25-30 AK Parti yöneticisi ve onlarla iş tutan 20-30 bürokrattan büyüktür!
Sadece bu yazımı okuyan biri farazi iddialarda bulunduğumu düşünebilir. Halkın vicdanı Aydınpost’ta yayımlanan bütün yazılarımda bir kronolojiyle bütün sorunlardan bahsettim. Bu sorunların kaynaklarını ise işte bu yazımla kayda geçiriyorum. Bütün yazılarımın gerekli birimlerce tek tek okunduğunu biliyorum. Bazen teşekkür ediyorlar, bazen kaynak soruyorlar. Gündeme getirdiğim konunun çözümü için bir çaba içine giriyorlar. Ancak, AK Parti İl Başkanlığı, önüme etten bir set örerek bir şekilde şahsımı itibarsızlaştırıp sonra vatandaşı nankörlükle suçlayarak kurnazca yazılarımla ilgili geri dönüşlerin önüne geçiyor. İşte bu yüzden daha gür bir sesle birlik içinde olmalıyız güzel okuyucularım.
Buradan partim ve devletimin yöneticilerine sesleniyorum. Evet normalde, iktidar partisi olarak öncelikle yerel teşkilatınıza vatandaşın dile getirdiği sorunların aslını sormanız gerekiyor. Ama bu yöntem bu defa işlemiyor, anlayın artık! Sebebi ise yanlış kişinin İl Başkanı olması. Bu ismin etrafındaki 8-10 kişi, göreve geldikten sonra kendi rantları için çalışıyor. İl Başkanının yakınındaki insanların ve yakınlarının son iki senedeki mal varlığına bakmanız yeterli. Bu ilde son yerel seçimlerde CHP’den 100 bin oy fark yemişsiniz. Bunun sebebini araştırırken farkı yiyenlere sormanız ne kadar doğru? Millet sesini duyurmak için sandığa gitmedi.
Biz vatandaştan gelen sıkıntıları anlatıyoruz işte size. Herkesin derdi farklı olsa da tek bir noktada birleşiyorlar! “Tek güvencemiz AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan. Ama onu şehrimizde temsil edenler yetersiz kişilikler; dalavere peşinde koşanlar var. Tek bildikleri fotoğraf çektirmek. Bu durumu anlamak için üst düzey bir bilgi mekanizması gerekmiyor. Sosyal medyalarına bakmanız yeterli.”
Ne rezaletler, ne rezaletler… Bakanın koltuğunun altından kafasını çıkartmaya çalışan kadınlar, tokalaşıp fotoğraf çektirmek için bekleyen erkekler, kimseden utanmadan bunları paylaşmayı marifet sanan insansılar.
İki soru sorun bu adamlara. Cümle dahi kuramadıklarını, değil tarihi son birkaç yılda bile ne olup bittiğini bilemediklerini ve şehirlerini tanımadıklarını ve ne kadar boş olduklarını göreceksiniz.
Vekiller de karışmıyor artık bunların işlerine; çünkü çamurlarının sıçramasından korkuyorlar. Bu perişan durumlarını yüzlerine vurduğumuzda son derece sert bir üslupla karşılaşıyoruz. Eveleye geveleye, demagojiyle kendilerini aklıyorlar. Bunları hepimiz mecbur idare edeceğiz. Onlar adaylardan para alıp devletin imkânlarından faydalanacaklar. Zinhar vatandaşın işini kolaylaştırmayacaklar, hiçbir gelişim projesinde yer almayacaklar, sıkıntısını anlatan vatandaşa “Belediyeye git, oyu onlara verdiniz. Bize ne senin işinden?” diyecekler. Kamu kurumlarının bütün davalarını alacaklar, halk sorunca, “Karışık işler bunlar. Siz anlamazsınız.” deyip aşağılayarak alt şirketlerin hak edişlerini yok edip sorulunca da kapılardan geçirmeyecekler.
Ben tek değilim. Tüm Aydınlı her şeyinizi biliyor. Yoksa ben nereden öğreneceğim bunları? Bugün Aydın AK Parti İl Başkanının tutumu, yıllarca halkını aşağılayan, cahil bulan, hor gören, “Bunlar bir şey bilmez, biz işimizi bilir, gemimizi yürütürüz”. diyen koyu solcu bazı liderlerin zihniyetidir.
Kendisine bir tek lafım var: Senin zihniyetindekiler hiçbir yere varamadı. Sırtını yaslayarak her türlü işi çevirdiğin Recep Tayyip Erdoğan 2001'de bu millete “Bu ukala yöneticilere sabretmek zorunda değilsiniz.” dedi ve milletini arkasına alarak Türkiye Cumhuriyeti’ni hak ettiği yere çıkardı ve daha fazlası için uğraşmaya devam ediyor. Bıçak sırtı bir bölgede hala onun, milletini sevip saymasıyla ayaktayız.
AK Parti kongre döneminde olduğu için “Siyaset yapmak isteyenleri yanımıza bekliyoruz.” diyorsun Sn. Aydın İl Başkanı.
Gerçek AK Partililerin Aydın’da yanına gelmeyeceğini, “o varsa vebal alırım” diyerek siyasete bulaşmayacağını partinin üst düzey yetkilileri söylüyor.
Dua yerine geçsin. Çok yakın zamanda Aydın, millet ve şehrin sorunlarını bilen ve çözüm için çabalayan liyakatli siyasetçilere kavuşacak.
İşte o zaman tüm Aydınlı ve AK Parti sevdalıları rahat bir nefes alacak.
Her zaman insanlık kazanır değerli dostlarım, müsterih olun.