Son dönemlerde haklarındaki iddialarla rektör isimlerinin Adnan Menderes Üniversitesi’nin önüne geçtiği bir gerçek.

Gün geçmiyor ki, rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir hakkında yeni bir iddia ortaya atılmasın… Rektörümüz her yönden top ateşi altında sürekli savunmada.

Rektör değişimiyle bu şikâyetlerin dineceğini düşünen çoğunluğun aksine ben rektör azlinin tam çözüm olmayacağını düşünüyorum.

Bu tespitte bulunurken kişilerden doğan zaaf ve kusurları da göz ardı etmiş değilim.

O kısmı yazının sonunda değinmek üzere ertelerken neden rektör değişiminin çözüm olmayacağı görüşümü temellendireyim, istiyorum.

Bu konuda belirtmem gereken gerek rektörlerin gerek diğer kamu görevlilerinin şikâyet konusu yapılmasına birinci neden devrin insan kalitesidir.

Bu gerçek içinden geçtiğimiz zamanla yani eldeki malzemeyle yakından ilgili bir konu…

Çünkü devrin ruhunu insanlardan istenen şartlar, insanlarda aranan özellikler tayin eder ve yüceltir.

Kısaca önce insanlar yükselir, ardından mimari, bilim, teknik, sanat…

Kanuni’nin Süleymaniye Vakfiyesi zamanının insan kalitesini ortaya koyduğu kadar bütün devirler için de ender güzellikte bir örnektir.

Vakfiye senedine göre Kanuni yaptırdığı Süleymaniye Camii’nde görev yapacak imamın özelliklerini şöyle sıralar:

1-Alet ilimlerini ve yüksek ilimleri bilecektir.

2-Arapça ve Farsçayı mükemmel bilecektir.

3-Ayrıca Latinceyi de bilecektir.

4-İslam’ın yüce gerçeğini ortaya koyabilmesi için Mukayeseli Dinler ve Dinler Tarihini bilecektir.

5-Ata binecek, idman yapacak, sportmen olacak, sıhhatli ve yakışıklı olacak.

6-Güzel giyinecek, evli, hem de kendine denk güzel bir kadınla evli olacak.

Devrimizle kıyaslandığında bir hayli ağır şartlar içeren vasiyetname devrinin insan kalitesiyle de örtüşüyor.

Devletin başında Kanuni,

Şiirde Baki,

Hat Sanatında Karahisari,

Ebru Sanatında Sarhoş Ahmet,

Fıkıhta Ebussuud Efendi,

Mimaride Koca Sinan

Bahriyede Barbaros’un olduğu bir toplumda o özellikleri taşıyan bir imamın aranması normaldir.(Prof.Dr. Aydın Taneri Türk Devlet Geleneği s.306)

O devrin kumaşı bu…

Sadece rektör değişiminin şikâyetleri önlemede yeterli olmayacağına dair ikinci görüşüm de devletin bir kurallar mekanizması olduğundan hareketle yönetici atamada bir makamın büyüklüğüne denk kurallar konmadığı takdirde bir rektör için bu tür baş ağrılarından kaçış mümkün değildir.

Çünkü bilim insanlarını bünyesinde toplayan ayrıca 40-50 bin gencin öğrenim gördüğü bir kuruma atanmada üç yıllık profesörlüğün yeterliliği kavga için yeter de artar ki, nedeni atanma şartlarının düşüklüğü herkesin iştahını kabartır.

Bu kurumda çekişmeyi en aza indirmek için yapılması gereken, yöneticilik kıdemi, aldığı ödüller, yazdığı eserler, makaleler gibi kriterler getirmektir.

Yoksa koltuk mücadelesi bitmez ADÜ’de sürdüğü gibi atama sonrası da devam eder.

ADÜ’de devam eden yönetim krizinin rektör değişimiyle son bulmayacağına dair üçüncü tespitim denetim mekanizmasının çalışmamasıdır.

Bu mekanizma yapılan işlerde devlet aklının egemen kılınması için önemli olduğu kadar memurların yetişmesi için de gereklidir.

Devlet aklıyla kastedilen hukuk temelli kanun, tüzük ve yönetmelikler doğrultusunda adalet ve hakkaniyet kuralına göre insanlara muameledir.

Ehliyet ve liyakat sahibi bir yönetici için bu konudaki mevzuata hâkimiyet ateşi tutacak eldeki maşa gibidir.

Usulüne göre hareket etmesini bilen esip gürlemez,4.Muratvari medya şovu da yapmaz, sessiz ve derinden giderek gereğini yapar ki,herkes onun bu tavrını bildiği için kolay kolay kuyruğunu kaldırmaz.

Eğer bir tepe yöneticisi tecrübesiz ise şayet mevzuata hâkim ekibi de yoksa ya da ekip çalışmasına önem vermiyorsa fırsatını bulan paçasından çeker.

Unutulmaması gereken bir diğer gerçek şudur; bir yönetici maşa varken eliyle ateşi almaya kalkışırsa elini yakmakla kalmaz, rakibine kendisiyle savaşta en büyük fırsatı bahşeder.

Usta yöneticinin aklında tutması gereken bir görevi devlet aklıyla hareket ise diğer görevi de devlet-millet yani siyaset kurumu arasındaki dengeyi sağlamaktır.

Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir’in karnının yumuşak tarafı bu noktadır.

Eline ateş topu verdikleri içerden sıkıştırdıkça o çareyi siyaset kurumuna sarılmakta buluyor ki, yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak hesabı o arı kovanının içine düşüyor.

Bu hareketiyle bilir, bilmez siyasetçiler arasındaki rekabetin bir sonucu kendine karşı yeni bir cephe açılmasının yolunu açıyor.

Bu anlatılanların hepsi Prof.Dr.Osman Selçuk Aldemir için geçerli konular.

Buraya kadarki analizlerimle anlatmak istediğim sistemdeki boşlukların kriz ürettiği o nedenle rektör değişimi olsa da kavganın devam edeceğidir.

Çünkü nasıl ki, Kanuni döneminin tezgâhı vasiyetnamede özellikleri sayılan Süleymaniye İmamı’nı ürettiyse bu günkü makinelerin ürettiği kumaş da budur.

Eskiler boşuna dememişler “kem(kötü) alet ile kemalat(düzgün iş) olmaz,” diye.

Sonuç olarak Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir:

BİR: Kendi yöntemleri yerine devlet aklını rehber edinseydi olaylar karşısında bu kadar dağılmaz ayrıca kendini savunanları da zor durumda bırakmazdı.

Hiç kimse bu günkü gibi hakkında papatya falı da bakmazdı.

İKİ: Akademisyenlere arkanızdayım mesajı verebilseydi o güvenle beşeri sermaye sosyal sermayeye dönüşür, bundan hem kurum hem de kendisi yararlanırdı.

ÜÇ: O devlet aklını takip edeceği yerde kendi bildiği yoldan ilerleyince en büyük zararı da ADÜ gördü.

En üzücü olan da işin bu tarafı…