Adalızade Mustafa’nın aslı adı “Mustafa bin Hamza bin İbrahim bin Veliyyuddîn bin Muslihuddîn er-Rûmî el-Hanefî “dir. Babasının adı Hamza’dır. Yaşadığı dönemde soyadı kullanılmadığı için “Adalızade” ve “Adeviye” lakapları ile anılmıştır. Şeyh ile Mütfü olduğu belgelerde geçmektedir. Doğum yeri Trabzon’dur ama ne zaman doğduğu tam olarak bilinmemektedir. Yaşadığı dönem ve ölüm tarihi göz önüne alındığında 1600 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir. Doğumundan sonra Trabzon’da ve daha sonra gittiği İstanbul’da ne kadar kaldığı da kesin olarak bilinmemektedir. Ancak İstanbul’dan Kuşadası’na gelip yerleştiği ve burada vefat ettiği bilgileri kesindir. Mezarı Kuşadası’nın en eski mezarlığı olan ve kendi ismi ile anılan Adalızade Mustafa Mezarlığı’ndadır. Mezar taşında doğum ve ölüm tarihleri yoktur. Döneminin önemli bir İslam âlimi olması nedeniyle tarihlerin mezar taşına yazılmadığı muhtemeldir.

 Adalızade Mustafa’nın Muhammed ve Abdullah adlarında iki erkek çocuğu olduğunu Netâicu’l-efkâr adlı eserinden öğrenmekteyiz. Muhammed ve Abdullah Netâicu’l-efkâr yazılmadan önce dünyaya gelmişlerdir. Muhammed Abdullah’tan yaşça büyüktür. Ancak aralarındaki yaş farkı fazla değildir. Ancak her iki çocukta fazla yaşamamış ve küçük yaşlarda vefat etmişlerdir.

Adalızade Mustafa’nın hocası olarak Konyalı Nuh Efendi’nin adı geçse de Sökeli Gavvas Efendi’nin de hocası olma ihtimali yüksektir. Adalı fazla eser telif etmemiştir. En önemli eseri Netâicu’l-efkâr’dır. İmam Birgivî ’nin İzharu’l-Esrâr adlı eserine yapılan şerhler arasında en meşhur olanı Adalızade Mustafa b. Hamza’nın 1085/1674–75 yılında yazmış olduğu Netâicü’l-efkâr adlı şerhtir. Bu şerh ilim ehli arasında rağbet görmüş ve uzun yıllar Osmanlı medreselerinde okutulmuştur.

Adalızade Mustafa bazı arkadaşlarının ve yakın dostlarının kendisinden, İzharını lafızlarını açıklayan, zorluklarını gideren, kısa, özlü, bıktırmayan, izharın öğrenilmesini ve ezberlenmesini kolaylaştıran bir şerh yazmasını istediklerini belirtmiştir. Onlara cevap olarak ta yaşlandığını, gücünün kalmadığını, sağlıkla ilgili bir takım probleminin olduğunu ve ölümünün yaklaştığını belirtmiştir. Ancak Allah (C.C.) kendisine bir erkek çocuk nasip ederse şerh yazacağına dair söz vermiştir. Bir süre sonra çocuğu olunca, kendisine daha önce vermiş olduğu söz hatırlatılmış ve kendisinden İzhar şerhini yazmaya başlaması istenmiştir. Daha sonra da Abdullah adını verdiği ikinci bir erkek çocuğu daha dünyaya gelmiştir. Bunun üzerine Adalı kendi çocukları ile diğer öğrencilerin istifade etmeleri ve kıyamet gününde de kendisi için bir azık olması temennisiyle Netâi-cu’l-efkâr adını verdiği İzhar şerhini yazmaya başlamıştır. Eser 3 kısmıdır ve toplam 82 konunun açıklaması geniş bir şekilde verilmiştir.

Netâicü’l-efkâr müellifine nispetle Adalı ismiyle şöhret bulmuştur. 1219–1238, 1251, 1274, 1288, 1300, 1303 yıllarında İstanbul’da ve 1266 yılında Kahire’de basılmıştır.25 Bu şerh üzerine birçok haşiyeler yapılmıştır. Eserin İstanbul ve Kahire’de birçok defa basılması ayrıca birçok müellif tarafından üzerine haşiyeler yazılması, onun özellikle Osmanlı Türkleri arasında Arap dili öğretiminde önemli bir yeri olduğunun göstergesidir. Amil kısmı İbrahim b. Ömer Süleyman Zübeyde tarafından tahkik edilmiş ve 1992 yılında Libya’da neşredilmiştir.

Diğer eserleri; Netâicu’l-efkâr fî şerhi’l-İzhâr,

Hâşiye âlâ İmtihâni’l-ezkiyâ İmam Birgivî, Kâdi Beydâvî (691/1291–92)’nin, İbnu’l-Hacib (649/1248)’in Kafiyesine yapmış olduğu Lübbü’l-elbâb fî ilmi’li ´rab adındaki muhtasa-ra, İmtihânu’l-ezkiya adında bir şerh yazmıştır. Haşiye ale İmtihâni’l-ezkiyâ, Adalı’nın Birgivî ’nin bu eserine yazmış olduğu şerhtir.

El-Hayâ tu fî şurûti’s-Salah, Kemalpaşazade’nin Şurutu’s-salât adlı eserine yazmış olduğu şerhtir.

Talebesi Kuşadalı Şeyh Ahmet Efendiyle aynı yerde gömülüdür. Kuşadası’na nispetle de kendisine “Kuşadalı”, “Adalı”, “Adavî” lakaplar verilmiştir. Fıkıhta ve dil bilgisi ilminde âlim bir zattı. Adalızade Mustafa b. Hamza’nın yetiştirmiş olduğu öğrencilerden yalnızca Kuşadalı Şeyh Ahmet ismi kaynaklarda zikredilmiştir. Ahmed Efendi, Kuşadası’nda vâizlik ve müderrislik görevi yaptığını, tedris ve tezkir ile meşgul olduğunu Terceme-i Evrad-ı Birgivi isimli eserinde belirtmektedir. İnâyetü’l-mubteğî fî şerhi Kifâyeti’l-mubtedî, Şerhu’l-Avâmili’l-cedîd, er-Risâletü’l-berzahiyye, r-Risâletü’t-tahfîfiyye, Terceme-i Evrâd-ı Birgivî, belli başlı eserleridir.

Adalızade Mustafa gerek ilmi ile gerek hizmetleri ile gerekse yetiştirdiği öğrenciler ile Kuşadası’na önemli hizmetlerde bulunmuş, İslam ilmine de katkı sunmuştur. Kuşadası’nda doğmamış olmasına rağmen “Kuşadalı” veya “Adalı” lakaplarını yaptığı hizmetlerden ötürü hak ederek kullanmıştır.

“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana sadık kalmalıdır.” (Mustafa Kemal Atatürk)

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!