Antalyalı Şair Hüseyin Sığırtmaç'ın, "Burnu Kaf Dağında Gezer" isimli şiirinin ilk iki dörtlüğü aşağıdaki gibidir.

"Kendi okur kendi yazar.

Sanki Roma’daki Sezar,

Yola giden dura benzer.

Aşırtır yüce dağları,

Ölüden sayar sağları.

Fitne fesattan ağları,

Ehil gezen tora benzer."

Şairin dediği gibi burnu Kaf dağında gezenlerin bol olduğu bir ülkedeyiz. Ayrıca küçük dağları yaratanlar bile oldukça fazladır ülkemizde. Kibir, böbürlenmek, kendini üstün görüp diğer insanları küçük görmek bizim insanımızın ve özellikle bir makama gelmiş olanların en sevdiği şeylerdir.

Öyle ki, normalde sizinle can ciğer kuzu sarması olan insanlar bile bir makama gelince sizi görmezden gelirler. Eğer seçimle geldiyse; seçilinceye kadar anlayışlı, kibar, dost canlısı, iyi niyetli ve sıcak olan kişiler seçildikten sonra birden keskin bir tavır değiştirme gösterip sanki o değilmiş gibi oluverirler. Artık ona ulaşmak, ona derdinizi anlatmak, dostluk içinde sohbet etmek olanaksız duruma gelmiştir. Yolda sizi görürse eskiden sarılıp sarmalayan siyasetçi artık kabuk değiştirip kerhen selam verip yanınızdan geçmeye başlar. Bu tür bir davranışlarla karşı karşıya kalmayan yoktur sanırım.

Hatta bazıları vardır ki insana, "Yok artık Lebron James" dedirtirler. Lebron James, NBA tarihine geçen bir sporcusu. Hem normal sezonda, hem de ABD şampiyonunun belirlendiği Play-Off'larda en çok sayı atan basketbolcu olmuştur. Bu deyim ise basketbolunun çok uzak mesafelerden attığı üçlük sayılar sonucu ortaya çıkmıştır. Neredeyse olanaksız diyebileceğimiz kadar zor şartlarda ve zor yerlerden attığı sayılar onun ününe ün katmış, bizim dilimize ise bir söz kazandırmıştır. Olması olanaksız durumları en iyi anlatan sözlerden birisi olmuştur.

Başta siyaset olmak üzere spordan sanata çeşitli konu ve durumlara hayret etme anlamında ve çoğunlukla istemsizce söylenir. Ayranı yok içmeye diye başlayan deyim de olduğu gibi abartılı işler yapanlar için tam yerinde biz sözdür aslında.

İç Anadolu Bölgesinde olmasına rağmen bulunduğu yere deniz getirme sözü verenler, belediye başkanı iken dinazorlara milyonlarca dolar harcayanlar, uzun yıllardır ülkenin her yerinde durmadan gaz ve petrol bulanlar, kötü ekonominin sebebi olmalarına rağmen suçu muhalefete atanlar, başkanı olduğu belediyede dört dönemdir başkan olmasına rağmen "Enkaz devraldık" edebiyatı yapanlar, sosyal belediyecilik yapıyorum diyerek fakir fukarayı inim inim inletenler, yasaklarla mücadele etmeye geldik deyip her türlü yasağı getirenler, ileri demokrasi deyip hukuku ortadan kaldıranlar, ilizyonistlerin bile başaramayacağı eğriyi doğru, doğruyu eğri gösterme sanatını icra eden siyasiler gibi kişiler ve uygulamalar halka "Yok artık Lebron James" dedirtmektedir.

Son yıllarda psikolojisi bozulmuş bir toplum yaratıldı. Hergün onlarca insan ya intihar ederek, ya da sudan sebeplerden vurularak öldürülür hale geldi. Sudan sebeplerle işlenen cinayetlerin, önlenemeyen kadın cinayetleri haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Üstelik bu kişilerin pişkin şekilde verdikleri ifadeler "Yok artık Lebron James" dedirtiyor.

Günümüzde asgari ücret açlık sınırının altında kalmış, yüz binlerce üniversiteli genç işsiz kalmış, sınav soruları eski alışkanlık gibi çalınmaya devam etmiş, liyakat kalkmış, her yere yandaş gelmiş, mutfakta, çarşı pazarda yangın bacayı sarmış, geliri giderini karşılamayan, her ay resmi rakamlara göre cari açığı büyüyen, ithalatı ihracatını katlayan, enflasyonu dünya rekorları kıran, işsizlik şampiyonu olan, bir yanda sefaletin diğer yanda sahte cennetin yaşandığı ülkedeyiz. Üstelik pahalılıkla, yolsuzlukla, yoksullukla mücadele için iktidara gelip 20 yıldır bizi yönetiyorlar.

Artık başka söylenecek söz kalmadı; "Yok artık Lebron James."

"Doğruluk dost kapısıdır." (Hacı Bektaş-ı Veli)