İftiraya dayalı, belgesiz suçlamalar gazetecilik değil, mesleki ahlaksızlıktır. Suç isnadı ispat gerektirir; herkes suçu kanıtlanana kadar masumdur.
Hukukun temel kurallarından biri şudur: Delili olmayan suç, suç sayılmaz. Şüphe, her zaman şüphelinin lehine değerlendirilir.
Adı sanı belli olmayan, sahte hesaplar üzerinden her gün yeni bir suçlamayla karşı karşıya bırakılan kişi ve kurumlar yönelik yazılar için söylenebilecek en uygun söz “ahlaksızlıktır”
Bazı gazeteciler, kişisel husumetleri gereği merkezi ve yerel yönetimlere iftira atarak bu yolla sözde intikamlarını aldıklarını düşünüyor olmaları yalnızca kendilerini tatmin etme çabası olduğu kamuoyunca bilinmektedir.
Toplumu doğru bilgilendirmekle yükümlü olan “GAZETECİLİK” mesleğini; kişisel hırs, intikam ve çıkar uğruna kullanarak iftira atmak, en basit tanımıyla mesleki ahlaksızlıktır.
Kurumlar ve makamlar kalıcı, kişiler ise geçicidir.
Bireyler üzerinden kurum ve makamları suçlamak, o kurum ve kuruluşların itibarını etkilediği gibi halkı yanıltma suçunun da işlendiği bilinmelidir.
Hırsızlık, çete üyeliği, rant sağlama, FETÖ’cülük gibi ağır suçlamalar; delil ve belge gerektirir.
Eleştirinin dozu aşıldığında, bu durum iftira kapsamında değerlendirilir. Bu noktada muhataplar için “hak arama” cezalandırma talebi doğar.
“Ben yazayım, savcı araştırsın" anlayışı ahlaki değildir.
Suçlayan kişi, iddiasını ispatla yükümlüdür.
Kişilik haklarına saldırı; mesleğin kötüye kullanılması olarak değerlendirilmeli ve bu durum, ilgili meslek kuruluşları tarafından ihraçla cezalandırılmalıdır.
Belgesiz, ispatsız suç isnat eden paylaşımlar için yalnızca yasalar değil; gazeteciliği korumak için kurulmuş sivil toplum kuruluşlarının da etkili yaptırım gücüne sahip olması gerekir.
Yasalardaki boşluklar, ilkesel bir anlayışla doldurulmalıdır.
Sosyal medya platformlarında sahte hesaplar üzerinden yapılan paylaşımlar toplum üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır.
Kimlik bilgileri belli olmayan sosyal medya hesapları yasal düzenlemelerle engellenmelidir.
Haber niteliği taşımayan, yalnızca birilerini suçlamak ya da küçük düşürmek amacıyla yazılan haber ve köşe yazıları, hedef aldıkları kişilere yönelik itibar suikastlarıdır.
Bu durum, gazetecilik mesleğine yapılan en büyük kötülüktür.
Bu tür davranışlarda bulunanlar; meslektaşları tarafından dışlanmalı, mesleki olarak yalnızlığa mahkûm edilmelidir. Bu yönde tüm imkânlar kullanılmalıdır.
Kamu görevinde bulunan idarecilere karşı yapılan itibar suikastlarında kullanılan “FETÖ’cü” iftirasının da artık modası geçmiştir.
Özellikle Adnan Menderes Üniversitesi bünyesinde yapılan son atamaların, detaylı idari ve istihbarî soruşturmalar sonucu gerçekleştirildiği bilinmektedir.
Buna rağmen, kişisel hırs ve intikam duygusuyla yapılan karalama amaçlı haber ve paylaşımlar hakkında resen soruşturma açılmalı ve sorumlular cezalandırılmalıdır.
Bu hem kişilerin itibarını korumak hem de toplumsal güveni sağlamak adına ilgili makamların öncelikli görevlerinden biridir.
“SUÇU İSPAT EDİLMEYEN HERKES MASUMDUR”
Her zaman olduğu gibi, takdir değerli okuyucularındır.