Tek bir görüşün devlete hâkim olması; özgürlüğün, adaletin, demokrasinin ve eşitliğin askıya alınması demektir.

“Adaletsizliğin en büyüğü, adil olmayıp adil gibi görünmektir”

“Diktatörler kendilerini özgürleştirirken halkı köleleştirir” 

Tek bir kişinin aldığı kararların tüm kurumlarca sorgusuz sualsiz uygulanması, hukukun üstünlüğünü ve bireylerin özgürlüğünü tehdit eder hâle gelir.

Buna demokrasi denmez!

Hukukun üstün olduğu ülkelerde, insanlara suç isnat edilmeden önce masumiyet karinesi korunur ve itibarları zedelenmez.

Düşünce özgürlüğünün kısıtlanması, itiraz kültürünün azalması ve muhalefetin susturulması, rakiplere yönelik suçlamaların artmasına yol açar.

Bu tür uygulamalar, toplumda korku, baskı ve endişeyi artırır.

Toplumsal baskının kurumsallaşması, rejimi tehlikeye sokan davranışları teşvik eder hâle gelir.

Bugün gelinen noktada, toplumun kutuplaşması için her şey deneniyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu idaresi, belli kesimlerce sorgulanmakta ve değiştirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ancak bu, Anayasal bir suç olmasına rağmen görmezden gelinmektedir.

Türkiye’de 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte, bu yönetim biçiminin toplumsal mutabakat açısından bölünmeye sebep olduğu görülmüştür.

Toplumun bir bölümü, yeniden parlamenter sisteme dönülmesi yönünde beklenti içindedir. Özellikle muhalefet partileri, bu konuyu vaatleri arasına almıştır.

Yetkilerin tek bir kişide toplanması ve muhalefet partilerine karşı alınan sert kararlar, son dönemde yaşanan gelişmeler ve tutuklamalar, toplumda ciddi bir tepkiye yol açmıştır. Bu durum, iktidara karşı toplumsal bir mücadeleye dönüşmeye başlamaktadır.

Muhtemel bir erken seçim beklentisi içinde olan toplum, önümüzdeki dönemde iktidara karşı baskıyı artırarak erken seçim talebiyle meydanlara çıkmak isteyecektir.

Her zaman olduğu gibi takdir okuyucularındır.

Aydın İçin Birlik ve Beraberlik Vakti Makale: Aydın İçin Birlik ve Beraberlik Vakti