Kendi aralarında birlik olamayan, Ankara’da bir lobisi bulunmayan, genel yatırımları dışında milletvekillerinin çabasıyla fazladan bir hizmet alamayan Aydın’ın sorunları sürekli askıda kaldı.

14 Mayıs’ta sandıktan çıkan AK Parti’den Mustafa Savaş, Seda Sarıbaş, Ömer Özmen CHP’den Bülent Tezcan, Hüseyin Yıldız, Süleyman Bülbül ve Evrim Karakoz İYİ Parti’den de Ömer Karakaş yemin ederek milletvekili sıfatını kazandılar.

Onlar bu görevlerine, eğer ilerleyen süreçte bir erken seçim olmazsa ya da seçim bir iki ay öne çekilmezse 2028 yılı mayısına kadar devam edecekler.

Hepsine hayırlı olsun.

Merak edilense AK Parti milletvekillerinden kim kiminle ortak hareket edecek, kim ayrı baş çekecek. Çünkü geçmiş dönemlerde söz vermelerine rağmen bu hizip huylarından bir türlü vazgeçmemişlerdi.

Ana muhalefet partisi CHP’de ise geçen dönem üç olan vekil bu dönemde dörde çıktı. Onlardan da Bülent Tezcan mesaisini genel merkez çalışmalarına ayırdığı bahanesiyle Aydın’ın sorunlarıyla pek ilgilenmedi..

Genel Başkanın kontenjanı olduğu söylenen Hüseyin Yıldız’ın ise Aydın’ın sorunlarına harcayacak zamanı olmadığından olacak pek ortalıkta gözükmedi.

Bu partiden varlık gösteren yalnız Süleyman Bülbül oldu. bu seçimde bunlara taze bir kan eklendi Evrim Karakoz… O da ön tekerlerin izinden mi gidecek onu zaman gösterecek.

İYİ Parti’den Ömer Karakaş ise seçildiği beş yıllık süresi Aydın’ı tanımakla geçer, nasıl olsa üzerine pek yük bindiren olmaz, ne de olsa muhalefet milletvekili…

Sizin anlayacağınız yeni milletvekilleri de eski alışkanlıklarını devam ettirirlerse idare-i maslahatla yani gelir, geçer işlerle vakitlerini geçirecekler, demektir.

Sözün burasında geçmişle ilgili bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor:

Aydın’da verdikleri görüntüyle iktidar ve muhalefet milletvekilleri karşılıklı olarak “genel iktidar Cumhur İttifakı’nın, yerel iktidar yani BŞB de Millet İttifakı’nın alanı olsun, rekabete gerek yok, orta sahada top çevirelim” şeklinde bir algı uyandırdılar.

Öyle ki, ikili arasındaki görünürdeki bu uyuma “simbiyotik” ilişki yani yarar birlikteliği diyenler bile çıktı. Bunu düşünenler pek haksız da sayılmazlar.

Hatırlarsanız 2014 seçimlerinde CHP Didim-Buharkent arasına trafiği rahatlatacak 21 alt geçit yapma sözü vermişti.

İzin için BŞB, Karayolları Bölge Müdürlüğüne yazdığında “Alt geçitleri biz yapacağız” yanıtını almıştı.

Sorana da artık Başkan’ın yanıtı hazırdı… “Ben yapmak istedim, izin vermediler”… Bunun gibi daha onlarcası sayılabilir.

İktidar kanadından kimse de Karayolları Bölge Müdürlüğüne ne bu yazının niye yazıldığını ne de “alt geçitleri madem söz verdiniz niye yapmadınız” demek aklına bile gelmemişti.

Bu aynı zamanda düşünenler için Aydın’ın niye kocaman bir köy olarak kaldığına da iyi bir örnektir.

O günden bu güne de gerek BŞB’nin gerek Karayolları Bölge Müdürlüğünün işi en büyük şikâyet konusu olan Aydın’ın geri kalmışlık sembolü trafik ışıklarının sayılarını artırmak olmuştur.

Rakipleri tarafından eleştiren de olmayınca hallerinden memnun olan iktidar partisi milletvekilleri vaktini kolay bir uğraşı olan taziye, düğün, dernek ve nişan işlerine ayırdılar.

Kendi aralarında birlik olmayan, Ankara’da bir lobisi bulunmayan, genel yatırımlar dışında milletvekillerinin çabasıyla fazladan bir hizmet alamayan Aydın’ın sorunları sürekli askıda kaldı.

Muhalefet partilerine ait milletvekilleri de “biz iktidar değiliz ki, Aydın’ın sorunlarıyla uğraşalım” diyerek devamlı olarak sorunlardan kaçtılar.

BŞB desen “ben yapmak istiyorum ama iktidar sürekli engel çıkarıyor,” diyerek mağduru oynadı.

Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız Aydın’ı hizmet fakiri kocaman bir köy yapan ama geneldeki ama yereldeki takip edilen siyasetin özetidir.

Oysa siyasetin ana ilkesi sorun çözmektir, politikacı da şahsi hırslarını tatmin etmek, halkı yalanla, dolanla savsaklamak için değil ideal hırslarıyla insanların sorunlarını çözerek hizmet etmek, refah seviyelerini yükseltmek ve onları mutlu etmek için vardır.

Bizdeki vekillerin vurdumduymaz tavırlarına bakanlar da Aydın’da yaşayanların çözülmedik sorunu kalmamış, gelir düzeyleri oldukça yüksek, bir elleri yağda diğer elleri balda sanırlar.

Oysa politikacıların çözüm bulmakla yükümlü oldukları birikerek kronikleşmiş yığınla sorunu var Aydın’ın… Örnek;

BİR: Aydın bir tarım ve hayvancılık havzasıdır, Tarıma dayalı entegre sanayi gelişmediği için marka ürünü de bulunmamaktadır. O nedenle üretici malını değerine satamamakta, doğacak katma değerden onu sanayi ürününe dönüştüren yararlanmaktadır.

Örnek Türkiye’de kestanenin yüzde 60’ı Aydın’da üretilir ama Bursa markalı Kafkas şekeri benzeri bir fabrikası yoktur. Dahası Aydın aynı zamanda bir jeotermal havzasıdır.

Jeotermalin örtü altı tarımında kullanılmasına YİKOB mu yoksa BŞB mi öncülük edecek bir milletvekili seçim zamanında veya dışında bu güne kadar dile getirdi mi?

İKİ: Önceleri gerek sanayi gerek turistik gerekse kültürel değerleriyle yarış ülkeler arasında olurdu.

Günümüzde ise bu rekabet kentlere kadar yaygınlaşmıştır. Örnek komşu il Denizli milletvekilleri kayıtları sırasında kendi illerinde yetişen ürünleri sergileyerek bir tüccar zihniyetiyle hem Denizli’nin hem de yetişen ürünlerinin tanıtımını yapmışlardır.

Belki milletvekilleri bilmez, Aydın bu yarışta olmadığı içindir ki, örnek 2020 yılı kişi başına düşen milli gelir payı Türkiye ortalaması TÜİK verilerine göre yaklaşık 60 bin TL iken Aydın kişi başı 18 bin TL eksikle yaklaşık 42 bin TL’de kalmıştır.

ÜÇ: Aydın besicilikte Ülke’de 7ci,süt üretiminde de 8.sıradadır. Ama ne var ki, çiğ süt alım fiyatlarını Ulusal Süt Konseyi belirlerken yem fiyatları fabrika sahibinin insafına terk edilmiştir.

Bunun bir sonucu olarak da süt litre fiyatına yapılacak zamdan önce yem üreticisi yaptığı artışla süt üreticisinin eline geçmeden artışı alıp götürmektedir. Aradaki makas artınca da kendinde buna yetişecek takat bulamayan besici de çareyi süt hayvanlarını kesime göndermekte bulmuştur.

Eğer kurbanlık büyük baş hayvan fiyatları da üçe beşe katlandıysa örnek geçen yıl 25 bin TL olan 200 kiloluk bir dana bu yıl 60 TL’den satılıyorsa nedeni budur.

DÖRT: Aydın bütün kadim medeniyetlere ev sahipliği yaptığı için onların mirasından oluşan eserlerle bir yeryüzü müzesidir. Ancak destinasyon eksikliğinden turizmde yeterince faydalanıldığı da söylenemez.

Örnek Roma’daki Collezyum’un tıpkısının Nazilli’de Mastaura antik kentinde bulunduğunu acaba Aydınlı kaç milletvekili biliyor?

BEŞ: Ovamızın can damarı Menderes Nehri bu gün kirlilikte 4.sınıf akarsular arasında yer almaktadır. Bu haliyle nehir olmaktan çıkmış bir lağım kanalına dönüşmüştür.

Başka nedenler varsa da asıl neden maalesef Menderes’e kıyısı olan ilçelerin doğru dürüst ne arıtması ne kanalizasyon teşkilatlar vardır. Jeotermal başta örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür.

Sonuç olarak denirse ki, sayılan bu örnekler yetki alanı birden fazla kurumu ilgilendiren çetrefil konulardır, amenna… Peki, bu sorunların Valiliğin başkanlığında toplanacak ortak akılla çözümünde iktidar milletvekillerine görev düşmüyor mu?