Geçen Perşembe akşamı üçüncü doz aşıyı konuşuyorduk ki, birden aklımıza e-Nabız üzerinden sıra almak geldi.

Denememiz olumlu sonuçlandı, ertesi güne randevumuzu aldık. Derken aklımıza randevuyu erkene, mesela Perşembe gece saat 23.00’e çekebilir miyiz, sorusu takıldı.

Birimiz üzerinden yaptığımız başvuru başarılı olunca saatimiz yaklaşınca Atatürk Devlet Hastanesi’nin yolunu tuttuk.

Görevliye randevusu olmayan eşlerimiz de bizimle birlikte aşı olabilirler mi, dedik.

Olumlu yanıtı aldıktan sonra tercihimizin Sinovac mı, Biontech mi olduğuna dair imzalatılan belgenin ardından beklemeden eşlerimizle birlikte aşılarımızı olduk ve girişimizden 15 dakika sonra hastaneden ayrıldık.

Gördük ki, Aydın Sağlık Müdürlüğü aşılamayı hızlandırmak için aile hekimliklerine ek olarak hastanelere ve halkın yoğunluklu bulunduğu mesela Form Alış Veriş Merkezi gibi mekânlara ve kent meydanlarına da ilave poliklinikler açmış.

Yeri gelmişken bir konuyu açıklamakta fayda var, üçüncü doz aşı yaptıranlar her iki dozu da Sinovac olanlar, Biontech yaptıranlara üçüncü doz uygulanmıyor.

***

Aşıya bu ilgiye ve aşılamadaki bu hıza karşılık ta başından beri aşıya direnen bir kesim de var.

Konu hakkındaki görüşlerini sorduğumuz Aydın Tabip Odası Başkanı Dr. Adalet Çıbık söze girerken:

“Gerek Sağlık Müdürlüğü gerek Bakanlık’la görüşmelerimizde sürekli dile getirdiğimiz “aşılama hızlandırılsın” görüşümüzün gerçekleştiğini görmekten halkımız adına mutluyuz.

Ancak sayıları az da olsa aşı karşıtı bir grubun varlığı da bir gerçek.

Bunları ikiye ayırmak mümkün:1- Aşı karşıtları 2- Aşı olmada tereddüt edenler.

Ama hangi kategoriden olursa olsun mücadele ettiğiniz insandan bulaşan ve hızlı yayılan bir virüs olunca aşı olmayan bir insanı dışta bırakmamanın yollarını aramalısınız”, dedi.

Devamında da: “Ne yazık ki, aşıya karşı olanların dayanaklarının ideolojik olması insanın mücadele azmini kırıyor.

Ancak ikinci gruptakilerin karşıtlıkları ideolojik değil, onlar Biontech benzeri aşıların kalp kasına zarar verdiğini ileri sürüyorlar.

Onlara söz konusu etkinin nadir görülen ve ilaçla tedavisi mümkün, kalıcı hasar bırakmayacak bir vaka olduğunun anlatılması gerekiyor.

O nedenle birincileri de ihmal etmemekle birlikte asıl ağırlığı bu ikilemi yaşayan, kafası karışık, 20-27 yaş aralığındaki bu gençlere vermek sonuç almada daha etkili olacaktır.

Sağlık Bakanlığı’nın yanında Türk Tabipler Birliği’nin ve Türk Tabip Odası’nın izlediği metot da budur,” dedi.

*** 

Eğer bu ikna çalışmaları başarısız olur ya da caydırıcı önlemler etkili olmazsa bu direnç bir kısım sorumsuz insanların vurdumduymazlığıyla birleştiğinde bu güne kadarki emekler havaya uçar, yok olur.

Unutulmasın ki, yaklaşık bir buçuk yıldır bütün dünyanın cebelleştiği bu virüs sıkça şekil değiştiren, bulaş hızı oldukça yüksek bir başbelasıdır.

Yine unutulmasın ki, Güney Kore’de 30 hastaya kadar kontrolü elinde tutan devlet test uygulanmasını reddeden 31.hastayı elinden kaçırınca vaka sayısı patlamıştır.

Bu bir aylık sürede lokantalarda yemekli toplantılara ve kilisede ayinlere katılan kadının zincirleme teması sonucu hastalık bulaşanların sayısı bini aşmıştır.

Bizde de normalleşme sürecinin başlamasıyla özgürlüğüne kavuştuğunu düşünen insanların yasaklı günlerin intikamını alırcasına düğünlerde, kapalı mekân toplantılarda maske, mesafe kuralını unutması bu tür bir vakanın yaşanma ihtimalini artırıyor.

***

Bunda da asıl rolü öyle ya da böyle aşılanmayanlar oynayacaktır.

O nedenle aşı karşıtları sadece bizim değil bütün dünya milletlerinin çözüm aradığı sorunların başında geliyor.

Bu kesime karşı Almanya Başbakanlık Dairesi Başkanı Braun: ”Aşı olana yaptırım uygulanmayacak,” dedi.

Tersten okunduğunda bu sözlerin anlamı:” Aşı olmayanlar yaptırım ve kısıtlamalardan kurtulamayacak”,demektir.

Yani gerektiğinde sokağa çıkma, tiyatroya, sinemaya, maça gitme yasağı gibi toplu bulunulan alan ve mekânlara aşıya direnenlerin giriş, çıkışları yasaklanacaktır.

Pakistan Pencap Eyaleti de: ”Aşı olmayanın cep telefonunun iletişime kapatılacağını,” duyurdu.

İngiltere, Yunanistan, Hollanda, Belçika da benzer şekilde toplumu aşı olmaya zorlayan kararlar aldı.

AB konuyu daha da ileriye taşıdı ve Aşı Sertifikası uygulamasını 1 Temmuz’dan itibaren yürürlüğe koydu.

Ayrımcılığın da kapısını sonuna kadar açıp belirlediği aşıların dışında aşı yaptıranların AB Ülkelerine girişine yasak koydu.

Buna karşın bir AB üyesi olan İspanya AB listesinde olmayan Sinovac aşısını yaptıranların da ülkesine girebileceğini belirtme gereği duydu.

Bazı ülkeler de daha radikal bir kararla aşı olmayanların geri hizmette çalıştırma kararı almaya hazırlanıyor. (Muharrem Sarıkaya Haber Türk,04.07.2021)

***

Peki, tek doz aşı yaptıranların sayısı 50 milyonu aşan Türkiye’de hükümet benzer kararlar alabilir mi?

Bazı hukukçular var ki, devletin benzer kısıtlayıcı bir karar alamayacağını Anayasa’nın 17.maddesine dayandırıyorlar.

Konuyla ilgili Hıfzıssıhha Kanunu hangi aşıların zorunlu olduğunu açıklamış ama 1930 tarihini taşıyan kanunda haliyle Corona Aşısı’nın adı bulunmuyor.

Ancak o tarihte Kanun’u yazanlar 64.maddesinde sayılan salgınların dışında ortaya çıkabilecek bir virüsün önüne geçilebilmesi için Sağlık Bakanlığı’na yetki vermiş.

***

Sözün özü eğer bir kişi birden fazla insana virüs bulaştırabiliyorsa aşılandığında bu sayı sıfırlanıyorsa toplum yararına herkesin aşılanması gerekir.

Karara uymamada direnenlere karşı da Sağlık Bakanlığı Hıfzıssıhha Kanunu’nun kendine tanıdığı yetkiyi kullanması ve yaptırımları devreye sokması gerekir.

Bu konuda en caydırıcı ve kontrolü en kolay yaptırım da HES Kodu benzeri bir uygulamayla toplu bulunulan mekânlara aşı karşıtlarının girişlerini yasaklamaktır.

Bir diğer radikal engelleme metodu ise yurt dışına çıkışlarda AB’nin istediği Aşı Sertifikası uygulamasını içeride de başlatmaktır.

Başka çaremiz yok.