Sevenlerinin bir ikonu, gençlerin güvenini kazanan birer rol modeli haline gelmesinde ve şarkıların gençlerin dilinde bir marşa dönüşmesinin arka planında sanatçıların insanlara verdiği moral yanında gelecek umudu da vardır.  

Türkiye’nin Süper Starı Tarkan yeni şarkısı ‘Geççek’le’ sadece müzik piyasasının altını üstüne getirmedi şarkı bir anda halkın gündemine de oturdu.

Bazı şarkılar gerek güftesiyle gerek bestesi ve müziğiyle zamanlama olarak zamanın ruhu ile bütünleştiği olur.

Geççek de çıkış zamanı itibariyle devriyle bütünleşen bir şarkı oldu. Bu başarıyı da ancak Tarkan gibi usta bir sanatçı gerçekleştirebilirdi.

Muhalefet şarkıyı ilaç gibi karşılayarak bağrına basarken iktidar kanadının sosyal medya kullanıcıları, biraz ağız, burun kıvırarak biraz da öfkeyle karşılamış görünüyor.

Fakat ileride neler olur, bu günden kestirmek güç ama tepkilerin debisine ve seviyesine bakıldığında görünen o ki, konu bir Sezen Aksu olayına dönüşecek gibi görünmüyor.

Her şarkıda olduğu gibi müziğinden çok sözleri ile öne çıkan Geççek buna rağmen  Tarkan’ın muhteşem yorumunun da etkisiyle son 24 saatte dünyada en çok izlenen ikinci video klip,,en çok beğeni alan birinci video olma başarısı gösterdi.

Ve son 36 saatte YouTube’da 10 milyon, Instagram’da 9,9 milyon, Twitter’da ise 12,5 milyonu aşan kişi tarafından izlendi.

Bu da şarkının kalıcı olduğunu ve uzun süre ağızlardan düşmeyeceğini gösteriyor.

Demek oluyor ki, eser halkın toplu bulunduğu statlarda, partilerin mitinglerinde kitleleri coşturmada ya da partilerin seçim kampanyalarında kullanılacak baş eser olmaya aday bir şarkıdır.

Kısa sürede sosyal medyada viral olması bu öngörüyü kuvvetlendirmesi yanında sanatın gücünü göstermesi açısından da şüphesiz önemli bir veridir.

Şarkının dört dakikalık klibinde ve sözlerinde görüleceği üzere Tarkan’ın şarkıyla asıl vermek istediği mesaj gelinen noktada halkın genel şikâyeti sınavlara hazırlanmaktan bıkkınlık gelen öğrenciler, okullarını bitiren gençlerin iş ve gelecek kaygıları, büyük kentlerde yaşanan trafik ve ulaşım sorunlarından tutun da geçirilen uzun korona sürecine kadar toplumun bütününü saran usanmışlıktır.

Sanatla yapılmak istenen de bunalan insanları hayatın bu gerçekliğinden kopararak yaşama sevinci ve umudu aşılamaktır ki, Tarkan’ın Geççek’le yapmak istediği tam da budur.

Hayranlarını, izleyenlerini yaşadıkları gerçeğin dışına çekebildiği, hayal kurdurabildiği oranda şarkılar, tablolar, basılı eserler, mimari yapılar kalıcı hale gelebilir, klasikler arasına adlarını yazdırabilir.

Sevenlerinin bir ikonu, gençlerin güvenini kazanan birer rol model haline gelmesinde ve şarkıların gençlerin dilinde bir marşa dönüşmesinin arka planında sanatçıların insanlara verdiği bu moral yanında gelecek umudu da vardır.

1990’lı yıllarda Rusya’da gençlerin ikonu olan Viktor Tsoi bir trafik kazasında hayatını kaybettiğinde Pravda Gazetesi hakkında “Ülkemizin gençleri için siyasetçilerden daha değerliydi. Çünkü o hiçbir zaman bize yalan söylemedi,” yorumunu yapmıştı.

Pravda’nın yorumunda yer aldığı gibi siyasetçilerle sanatçılar arasında benzerlik vardır.

Her ikisinin de ortak paydası bütünüyle toplumdur ve her ikisi de çoğunluğu etkileyebildikleri oranda başarılı olurlar ve çatışmadıkları sürece de aralarında bir sorun yaşanmaz.

O nedenle siyasi partiler muhalefetteyken sanatçıya karşı toleranslı davransalar da iktidar olduklarında alanları dışından bu tür kitleleri etkileme gücü olan seslerden siyasetçiler pek hoşlanmazlar.

Ama Geççek örneğinde olduğu gibi eserleri, şarkıları zamanın ruhuyla örtüşen sanatçıların toplumu etkileme gücü siyasetçiden daha fazladır.

O bakımdan Tarkan siyasetçilerin oklarını üzerine çekmek istememiş olacak ki, Kral Radyo’dan Gezegen Mehmet’e bir açıklamada bulunma gereği duymuş ve demiş ki:

“Bir yıl kadar önce ruh halimin çok iyi olmadığı bir dönemden geçtim. Pandemi, dünyada olup biten üzücü olaylar, insanlığın endişe veren gidişatı, doğanın yok edilişi gibi bir sürü şey beni çok olumsuz etkilemiş, umudumu kaybeder gibi olmuştum.”

Her ne kadar Tarkan bu açıklamasında açıktan olmasa da ima yoluyla, şarkının yazılış hikâyesi bir siyasi mesaj vermek değildir, tamamen insanidir, demeye çalışsa da bizde şarkılarda müzik kalitesinden çok söz öne çıkar ve satır aralarında kime, hangi siyasi mesaj verildiğine bakılır.

O nedenle Geççek’in o harika klibinde yer alan görüntülerde açık, seçik bir belirti yer almadığı halde siyasetin sıcak gündeminin de etkisiyle iktidar kanadının bilhassa sosyal medya kullanıcılarının şarkıya karşı olumsuz bir tavır aldı.

Gerekçeleri de şarkı sözünde geçen “Geldiği gibi gitçek, her şeyin sonu var, bu çile bitçek, hadi yeter artık fena bunaldık, düş babam artık, düş yakamızdan”  sözleriyle AK Parti Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ima edildiğidir.

Sezen Aksu’da olduğu gibi olay Tarkan’ın evinin önünde protesto eyleminde bulunulacak kadar ileri götürülmedi ama Geççek’i HDP yazdırdı, CHP’nin siparişi üzerine yazıldı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden imar izni koparmak için yapılan bir şarkıdır türü sözlerle itibarsızlaştırmaktan da geri kalınmadı.

Ama ne var ki, bu karşı duruş şarkının kısa sürede 30 milyon izleyiciye ulaşmasına etki etmedi.

Oysa eskiden siyaset kurumunun temsilcileri eserlerinde bu tür eleştirileri yapanlara karşı daha hoşgörülü davranırdı.

Örnek Cem Karaca 1992 yılında çıkardığı “Nerede Kalmıştık,” adlı albümünde yer alan “Raptiye rap rap” adlı şarkısının sözleri arasına yerleştirdiği güllelerle devrin muktediri konumundaki, Kenan Evren’den tutun da, Turgut Özal, Süleyman Demirel’e varıncaya kadar, gırgıra alarak topa tutmadık ne asker ne siyasetçi bırakmıştı.

Hatta o güllelerden bir şekilde nasibini  /Şarkıyı burda yasaklasak da mı saklasak oh george/Şarkıyı yoksa yasaklamasak da mı saklasak oh george/ dizeleriyle birinci Irak İşgalinde ABD Başkanı olan Baba George Bush da almıştı.

Ama buna rağmen şarkıyı ne yasaklayan olmuştu ne de Cem Karaca’yı mahkemeye veren çıkmıştı ne de itibarsızlaştırmaya yeltenen olmuştu, herkes Raptiye Rap Rapı o Büyük Usta’dan büyük bir olgunluk ve keyifle tebessüm ederek dinlemişti,

Bakalım Geççek de aynı hoşgörüden nasibini alacak mı, ilerleyen süreçte göreceğiz.