Yedi başlıkta özetlediğimiz, siyasette sorumluluk üstlendiği dönemlerde yaşanmış olayları bir an için görmezden gelsek bile, dönemindeki biri ekonomi ikisi siyasetle ilgili önemli üç konu hem muhalefet hem seçmen tarafından sorgulanacaktır.

İhtisas alanı ekonomi olan Prof.Dr. Tansu Çiller adını 30 yaşın altındakiler pek hatırlamayabilir. Zira kendisi aktif siyasetten elini çekeli yaklaşık yirmi yılı geçti.

Tansu Çiller siyasete 1991milletvekilliği seçimlerinde Süleyman Demirel’in Genel Başkanı olduğu Doğru Yol Partisi’nden(DYP) milletvekili seçilerek girdi.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı üzerine yerine Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından da yapılan DYP kongresinde genel başkan seçildi.

Genel başkanlığı 3 Kasım 2002 seçimlerinde, DYP’nin baraj altında kalmasının ardından toplanan Aralık 2002 kurultayına kadar devam etti.

Bu süre içersinde Başbakanlık,(1993-1996),Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında kurulan ‘Refahyol Hükümetinde’(1996-1997)  Dış İşleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yaptı.

Birinci derecede sorumlu olduğu Başbakanlığı ve ikinci derecedeki Başbakan Yardımcılığı döneminde önemli olaylar yaşandı.

BİR:1994’de faizlerin emirle düşürülmesiyle ekonomik kriz patlak verdi ve ardından alınan 5 Nisan Kararları sonucu yapılan devalüasyonla TL yüzde 51 oranında değer kaybetti ki, Ülke’de o güne kadar yaşanan, üçüncü en büyük devalüasyondu.

İKİ: Ocak 1996’da uygulamaya giren Avrupa Birliği-Türkiye arasında Gümrük Birliği Anlaşması imzalandı.

 AB ülkeleri bu anlaşmayı birliğin karar mekanizmalarında yerini aldıktan sonra imzaladığı halde Türkiye bu statüyü kazanmadan imzaladı ki, bu bir hataydı.

Bu acelecilik ilerleyen süreçte AB ülkelerinde tarımın yüksek oranlarda desteklenmesi karşısında Türk Tarımına rekabet gücünü kaybettirecek,  bitme noktasına getirecekti.

ÜÇ: Çiller ailesinin 1994’de mal varlığı CHP tarafından tartışmaya açıldı. Servetin kaynağı babadan kalan para olarak açıklanınca muhalefet tatmin olmadı ve bunu bir çıkınla cadde ve meydanlarda eleştirmeye devam etti.

DÖRT:1995’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’e karşı Ruşen Cevadov  bir darbe planladı. Ancak Milli İstihbarat Teşkilatının Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i bilgilendirmesi, onun da Haydar Aliyev’i uyarması sonucu darbeciler amaçlarına ulaşamadı.

Ama ne var ki, bu olayın arka planında Türkiye’den Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin ve Korkut Eken gibi emniyetçilerin olduğu iddiaları Azerbaycan Türkiye ilişkilerinde gerginliğe neden olduğu gibi Tansu Çiller- Süleyman Demirel arasında olan  ilişkilerdeki  soğukluğu daha da artırdı.

BEŞ: Emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un adını kullanarak dolandıan Selçuk Parsadan’a örtülü ödenekten 5,5 milyar TL ödendiği iddiası o günlerin başka bir eleştiri konusuydu.

ALTI: Şüphesiz o dönemin en önemli olayı Susurluk Olayı olarak tarihe geçen, içinde Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ, milletvekili Sedat Bucak(DYP) ve Mehmet Özbey adına düzenlenen sahte bir kimlikle, emniyet tarafından aranan Abdullah Çatlı’nın bulunduğu bir otomobilin Susurluk’ta bir kamyonla çarpışmasıydı.

Bu olay, o günlerin terörle olan düşük yoğunluklu savaşın da hararetiyle, devlet içinde karanlık bir yapının olduğu varsayımından hareket eden muhalefetin yoğun çabaları sonucu, kamuoyunun gündemini uzunca bir süre meşgul etmiş, bunu soruşturacak Meclis Araştırma Komisyonları kurulmuştu.

YEDİ: Sonrasında doğuracağı sonuçlar açısından da şüphesiz dönemin en önemli olayı, adı tarihe 28 Şubat Olayı olarak geçen hadisedir.

Hatırlanacağı üzere dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu Toplantısında irtica bahanesiyle dokuz saati bulan bir süre sorguya çekilmiş ve hadise hükümetin zorunlu istifasıyla sonuçlanmıştı.

İşte bu olayların yakın şahidi Prof. Dr. Tansu Çiller bu günlerde yine sıcak siyasetin gündeminde, nedeni de basın organlarında yer alan özetle şu sözleri:

“Benim en büyük endişem parlamenter sistemde koalisyonlara geri dönmek. Merkez bu bölünmeleri yumuşatan bir girişimdir. Türkiye’de ve bu koalisyonlar içinde olmayan şey merkez sağdır, merkez sağ yoktur.

Birçok parti dolaşılıp, kaynatılıp, ortasından dolaşılan bir şeye merkez sağ diyemezsiniz veya yüzde 1’in, 10’da birini almış bir partiye siz merkez sağ diyemezsiniz.

Merkez sağ birleştirir, bütünleştirir.”(Gerçek 28.02.2022)

Tansu Çiller sözlerinin devamında parti kurma niyetinde olmadığını ancak toplumun bölünmüş halinin kendini düşündürdüğünü söylüyor ve bunu demekle siyasete geri dönebileceğinin de sinyalini veriyor.

Ayrıca altı muhalefet partisinin getirmek istediği parlamenter sisteme itiraz etmekle de ittifak denklemindeki yerinin Cumhur İttifakı olduğunu da açıkça belirtmiş oluyor.

Diğer taraftan “yüzde 1’in 10’da birini almış bir partiye siz merkez sağ diyemezsiniz” sözleriyle DP’ye de gönderme yapıyor.

Ardından da bu sözlere alınmış olacak ki, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da yaptığı çıkışla “DP marabasıyla satılık bir köy değildir,” dedi.

Gültekin Uysal’ın bu işkillenmesi Tansu Çiller’in üstü örtülü DP’ye yaptığı gönderme akıllara, acaba ikili arasında liderlik konusunda bir çatışma mı yaşandı, sorusunu getirdi.

Konuyu Gültekin Uysal’a yakınlığıyla bilinen DP Aydın İl Başkanı Serhat Emanet’e sordum.

Tansu Hanım’ın adını vermediği gibi kendi adını da vermek istemeyen ama Tansu Hanım’a yakın olduğu tahmin edilen birileri ki, beni de isim vermeden aradılar, mirasçısı olduğu misyonun bir gereği DP’nin siyasi yelpazedeki yerinin Cumhur İttifakı olduğu, bu yönde, kongrede bir tavır ortaya konması gerektiği konusunda, bir çalışma yaptılar.

Genel Başkan’ın bu sözleri, bu çalışmayı yürütenlerin, her kimse liderine ve ayakçılarınadır,” dedi.

Bu konudaki başka bir gelişmeyi de Muharrem Sarıkaya’nın yazdıklarından öğreniyoruz.

Tansu Çiller’in 27 Nisanda yapılacak kongrede Büyük Türkiye Partisine katılması konusunda eski milletvekili Ömer Bilgin(DYP) kendisine:

“Sayın Başbakan(Çiller) için hazırlık yaptık. Sayın Başbakan elbette düşünecek. Kendisi de verdiği son demecinde merkez sağın yokluğunu ifade ediyorsa ve merkez sağa ihtiyaç olduğunu söylüyorsa, biz hazırlıklarımızı yaptık, bekliyoruz. Elbet düşünecek kararını verecektir,”demiş.(Haber Türk,03.03.2022)

Ömer Bilgin’in bu sözleri de Tansu Çiller’in aktif siyasete döneceğinin bir işaretidir..

Pekiyi Tansu Çiller, Ömer Bilgin’in davetini kabul eder ya da başka bir oluşuma liderlik ederek aktif siyasete dönerse mevcut siyasi dengeyi bozabilir mi, o gücü var mı?

Yedi başlıkta özetlediğimiz, siyasette sorumluluk üstlendiği dönemlerde yaşanmış olayları bir an için görmezden gelsek bile, dönemindeki, biri ekonomi ikisi siyasetle ilgili önemli üç konu hem muhalefet hem de seçmen tarafından sorgulanacaktır.

1-Seçmen bir ekonomist olarak yaşanmakta olan ekonomik darboğazdan kendilerini nasıl kurtaracağını soracak o zaman da muhalefet tarafından önüne 5 Nisan krizinde TL’nin değerini yüzde 51oranında düşüren, aldığı devalüasyon kararı konacaktır.

2-Geçmişteki siyasi başarısı sorgulanacak o takdirde de yine muhalefet tarafından yüzde 27,03 oy oranıyla devraldığı DYP’yi yüzde 9,52’ye nasıl düşürdüğü sorusu yöneltilecektir.

3-Bunlara ek olarak bunca zamandır, niye sesiniz çıkmadı, denecektir.

Velhasıl görünen o ki, Tansu Çiller aktif siyasete dönerse, döneminde yaşanan olaylardan ötürü seçmende rıza oluşturmada zorlanacak, bu da onu mevcut dengeyi bozma şansından edecektir.

.