Geçtiğimiz Cumartesi birkaç dost (12 Ağustos) Süleyman Demirel’in İslamköy’deki mezarını ve müzesini ziyaret ettik.

Gördüklerimiz karşısında “keşke Aydın’da da bu güzellikte ve zenginlikte bir ‘Menderes Külliyesi’ olsaydı ne güzel olurdu” demekten kendimizi alamadık.

Bazılarınız Cumhurbaşkanlığı dönemindeki 28 Şubat Olayında demokrasiden yana tavır alamamasını gerekçe göstererek Demirel’i eleştirebilir, bu hareketiyle onun eski değerinden çok şey kaybettiği iddiasında bulunabilirsiniz.

Onu “Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Demirel’i öldürdü,” şeklinde ben de eleştirmiştim.

Ancak hatırdan çıkarmamız gereken gerçek şudur:

Ülkelerine çağ atlatan Atatürk gibi devlet adamı ve komutanların, Adnan Menderes, Süleyman Demirel gibi siyasetçilerin beğenilen, takdir edilen yönleri kadar eleştirilen tarafları da vardır.

Nihayetinde onlar da insandır.

Ancak eleştirilmeleri onların devlet veya siyaset adamlığından, komutanlığından bir şey kaybettirmez.

Onlar milletin gözünde büyük bir devlet adamıdır, büyük bir siyasetçidir, büyük bir komutandır. Öyle olmaya da devam eder.

Bu yargı evrenseldir.Mesela Fransızların gözünde Napolyon kişisel zaaf ve hatalarına rağmen büyük bir komutan.. Almanlara göre Bismark, İngilizlere göre de Churchill de aynı şekilde büyük bir devlet adamıdır.

Zira onların değeri ülkeye olan üstün hizmetlerinden kaynaklanır.

Bu tezi doğrulayan 28 Şubata en fazla karşı çıkan İslamcı kesimden yazar Yavuz Bahadıroğlu’nun şu değerlendirmesidir:

“Süleyman Demirel 1980 yılına kadar 150 büyük baraj, 200 gölet inşa etti. 1965 yılında 508 köyde elektrik varken bu sayı 1980 yılında 18 bin 945’e çıktı.

GAP, 22 baraj 19 hidroelektrik santralinden oluşan bu proje sayesinde bu gün 1 milyon 693 bin hektar arazi sulanıyor ve 27 milyar 345 kw/saat elektrik üretiliyor.

Onun zamanında 60 bin camiye imam kadrosu verildi. Yüzlerce İmam Hatip Lisesi açıldı. 50’ye yakın üniversite açıldı. 1979 yılında Ayasofya Camii’nin Hünkâr Mahfili’nin ibadete açılmasıyla minarelerinden ezan okunmaya başlandı.” (Yeni Akit Gaz.19 Haziran 2015)

Bu tür değerler hakkındaki hükmü tarihe bırakmak gerekiyor. İnsanlar onların mirası üzerinden zamanla değerlendirmenin en doğrusunu yapacaktır.

Süleyman Demirel o amaçla ailesinin yaşadığı 1920’li yılları, devlet ve siyasetteki 1949- 2000 arası icraatlarını 17 bin metrekare alana kurulu Külliye’de sergilemiş.

1920’lerin aile yaşantısını gösteren ev,

45 bin kitap,

32 bin gazete,

126 bin açıklamalı fotoğraf,

Yurt içi ve dışı gezilerinde şahsına verilen hediyeler…

Külliye bünyesindeki müzede yer alan resim ve eşyalar aynı zamanda Demirel’in icraatlarının hem belgesi hem de savunmasıdır.

Başka bir yönüyle de Külliye Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin sosyal, kültürel ve ekonomik değişiminin bir asırda nereden, nereye geldiğine dikkat çeken bir sergidir.

Bölümleri de:

BİR: Demirel’in doğup, büyüdüğü ev,

İKİ: Resim ve şahsi eşyaların sergilendiği müze,

ÜÇ: Cami, kütüphane, arşiv ve diğer sosyal tesisler.

Henüz yapılmamış ancak Kasım’a kadar tamamlanacağı söylenen Anıt Mezar ise Külliye’ye yaklaşık 3 km. mesafedeki Isparta’yı karşıdan gören Çalca Tepe’dedir.

Ve çocukluğunda İslamköy’den çıkan Süleyman Demirel Parti Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla bunca hizmetten sonra ait olduğu topraklara geri dönmüştür.

Kerpiç ev, döşemesiyle, bakır kaplı, ahşap kaşıklı, bakır taslı yer sofrasıyla, tahıl ambarıyla, ocağıyla, ısınmak için kullanılan bakır mangalıyla 1920’lerin Türkiye’sini anlatıyor.

Verilmek istenen mesaj ise o günün şartlarında bu köy evinde doğan Süleyman Demirel azmi sayesinde Cumhurbaşkanlığına kadar yükselmiştir. Bu yol onun gibi azmeden her çocuğa açıktır.

Külliye’nin ikinci ve önemli kısmı ise Demirel’in yedi kez Başbakanlığını simgeleyen yedi küçük, cumhurbaşkanlığını sembolize eden bir büyük kubbe ile örtülü “Demokrasi ve Kalkınma Müzesi,” adını taşıyan bölümdür.

Bu bölümle de verilmek istenen mesaj açıktır… Kalkınma ve ilerleme ancak demokrasi ile mümkündür.

Yoldan giriş kapısının sol sütunu üzerinde de bu mesajı teyit eden Demirel’in şu sözleri yazılı:

“Karşılaştığımız sorunların cinsi, sayısı, ciddiyeti ne olursa olsun onların altında ezilemeyiz.

Ufkumuzu karartamayız.

Geleceğimizden şüpheye düşemeyiz.

Devlete ve demokrasiye olan inancımızı kaybedemeyiz.

Demokrasiden cayamayız.

Demokrasiyi öfke, üzüntü ve hiddetin kurbanı yapamayız.

Çare yerine çaresizliğe talip olamayız.

Çare vardır ve bu çare demokrasinin içindedir”.

Demirel’in çeşitli törenlerde çekilen tarihi belge niteliğindeki160 bin resim, özel eşya ve hediyelerin sergilendiği bu bölümün kapısında sizi ilk karşılayan seçim sandığı ile fötr şapkalı Baba Demirel oluyor.

İçerde yer alan resim ve eşyalarla birlikte verdiği mesaj ise net…Kalkınma ancak demokrasi ile mümkündür…Onun da aracı sandıktır.

Sandıkla geldim sandıkla gittim. Sandık ve demokrasi sayesinde millete hizmet imkânı buldum ve üzerime düşeni yapmaya çalıştım.

Takdir Milletindir.

Cenaze merasimi sırasında Yavuz Donat anlatmıştı…

GAP tünellerinin açılışında “Baba” konuşmak için kürsüye yöneldiğinde izleyicilerden bir vatandaş “Baba ben de konuşacağım” diye bağırır.

Engellenmeye karşı çıkan Demirel “Bırakın ne konuşacaksa konuşsun” der.

Ancak kürsüde konuşmak istediğini dile getiren vatandaş Baba’nın izni ile kürsüye çıkar ve bir babanın çocuklarına olan görevlerini saydıktan sonra:

Baba, sen bizlere olan görevini yaptın. Milletçe sana hakkımız helal olsun” der ve kürsüden iner.

Onun gibi biz de gördüklerimiz karşısında Süleyman Demirel’in millete olan borcunu fazlasıyla ödediği sonucuna vardık.

Allah rahmet eylesin.

whatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.13-(1).jpegwhatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.13.jpegwhatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.14-(1).jpegwhatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.14-(2).jpeg

whatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.14.jpegwhatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.15-(1).jpegwhatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.15.jpegwhatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.16-(1).jpeg

whatsapp-image-2017-08-17-at-19.13.16-(2).jpeg