Yıldız gibi açar,kapar yürek Esmer ekmek gibi insanlarımız Ve yaşamaların en gücü Homeros yabani zeytin yerdi Güneşli ülkemizin gölgesi zeytin Ulu bir ağaç duyar gıcım gıcım Dönüp dolanan umudumuzu. “

Bu haftaki yazıma çok değerli şairlerimizden birisi olan Melih Cevdet Anday’ın dizeleriyle başlamak istedim. Zira , yaşadığımız zeytin ağacı kıyımını düz bir yazıyla anlatırsam eksik kalacağını hissettim. Anadolu topraklarında binlerce yıldır var olan, mitolojiye, şiirlere, atasözlerine , türkülere konu olmuş, dalları Nuh Tufanı’ndan bu yana uluslararası barışı simgeleyen, Kuran’da ‘ Mubareketin zeytunetin ‘ yani ‘bereketli,kutlu,uğurlu,sayısız yarar sağlayan ‘ olarak nitelendirilmiş bir ağaçtan bahsediyorum.

Dünyadaki 485 zeytin çeşidinden 123’ü ülkemizde bulunuyor ve bunların bir kısmı endemik yani sadece bizim ülkemize has. 2000 yılında toplam 97 milyon 770 bin zeytin ağacımız varken, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın zeytin dikenlere verdiği desteklerin sayesinde , 2013 yılında bu rakam % 70,8 artarak 167 milyon 30 bine yükselmiştir. Bir zamanlar dünya birinciliğine oynadığımız zeytin ve zeytinyağı üretiminde yeniden aynı başarıyı yakalamayı ve gerek yurtiçi tüketimi, gerekse ihracatı arttırmayı bir milli mesele olarak gören yetkililer, sadece bir sene sonra ,zeytinlik alanların kıyımına neden olacak yönetmelik değişikliklerine imza atmaya ve bu alanlara,maden araştırma çalışması, nükleer santral, sanayi tesisleri , imar alanları yapmanın yolunu açmaya, yine milli mesele söylemleriyle karar verdiler.

Ne büyük talihsizliktir ki, Soma’da 301 madencimizin ölümüyle sonuçlanan faciadan sadece 3 gün önce, yani 10 Mayıs’ta Bakanlar Kurulu’ndan, Soma’nın Yırca köyündeki zeytinlik alan için acele kamulaştırma kararı çıktı.Ne için ? Termik santral yapmak için. Zaten , şu anda Avrupa’nın en kirli 2. termik santralinin de Soma’da olduğunu dikkate almamak ve bu yüzden bölge halkının yaşamakta olduğu sağlık problemlerini göz ardı etmek , bölgenin tarım arazileri hızla yok olduğu için kömüre endeksli ekonomisini biraz olsun kırmak için belki de tek şans olan zeytin ağaçlarını , üstelikte orada yaşayan ve geçimini zeytinle sağlayan köylüleri hiçe sayarak, yok etmek nasıl bir milli mesele olabilir anlamak imkansız. Yaklaşık 5000 ağacın bulunduğu alanda, köylülerin tüm karşı çıkmalarına rağmen, 900 ağaç , deyim yerindeyse zorbalıkla, alanda termik santral yapmayı planlayan firmanın adamları tarafından katledildi.Binlerce yıllık kültür miraslarımızı yok etmeye çalışmak,bu uğurda insanların sağlığıyla ve ekmeğiyle oynamak hiç bir şekilde kabul edilemez. Pek çok gelişmiş ülke, nükleer ve termik enerjiden vaz geçme yolları arar, artık bu konuda yatırım yapmazken, ülkemiz yöneticilerinin bu konudaki ısrarlı ve anlaşılmaz tutumları gerçekten endişe vericidir.

Yazımı, bir atasözümüzle bitirmek istedim. “ Bağ babadan, zeytin dededen kalır. “

Sevgi ve doğayla kalın !

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınbunukonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg