Hiç bir devirde Ülke Parlamentosu hem de kendi uçağı ve pilotu tarafından bombalanmamıştı…

Devletin Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları emir subayları tarafından esir alınmamıştı…

MİT merkezine saldırılmamıştı…

Cumhurbaşkanlığı makamı silahla taranmamıştı…

Yani devlet hedef alınmamıştı…

Evet…15 Temmuz Darbesi siyaset kurumuna ya da hükümete değil doğrudan devlete yönelik bir saldırıydı.

Millet onun için galeyana gelmişti …

246 can onun için kendini feda etmişti.

Bu ürkütücü manzara karşısında liderlerin yapması gereken neydi?

Tereddütsüz darbenin karşısında milletin yanında yer almaktı…

Aldılar.

Geçmişi unutmaktı…

Unuttular.

Eteklerdeki taşı dökmekti…

Döktüler.

Dargınlığı, kırgınlığı bir kenara bırakmaktı…

Bıraktılar.

246 Demokrasi şehidine hürmeten birlik olmaktı…

Oldular.

Ardından da;

Kılıçdaroğlu hiç inatlaşmadı…

Kaçak Saray” dediği ve o nedenle kapısından içeri hiç adım atmadığı “Külliye’ye” gitti.

Bahçeli hiç tereddüt etmedi…

En sert eleştirileri yönelttiği Cumhurbaşkanı’nın davetine Kılıçdaroğlu gibi icabet etti ve gitti, elini sıktı.

Yeni Kapı Mitingine katıldılar…Hep birlikte gövde gösterisi yaptılar.. dostu sevindirdiler…Düşmana parmak ısırttılar.

Böylece onlar büyük bir özveri ile geçmişin üzerine sünger çektiler.

Çünkü yakışanı da buydu…

Zira darbe ile hedeflenen:

Türk devletinin bekasıydı…

Milli iradeyi gasptı…

Ve liderler bu sınavdan ak alınla çıktılar.

Millet de onlara bravo dedi…

Yeni Kapı ve 81 il meydanında alkışladı.

Böylece liderler tarihe geçtiler…

Peki, kaybeden kimdi?

İki kadın…

Ulusalda Meral Akşener…

Yerelde Özlem Çerçioğlu…

15 Temmuz gecesi şayet Meral Akşener meydanlarda tankın önüne dikilseydi kahraman olacaktı ve geleceğin tartışmasız başbakanıydı.

Hani o cesur yürekti…

28 Şubatta askere direnen kahramandı…

Meclisin erkekleri gölgede bırakan cesur Başkan Vekiliydi…

Ama ortalıkta gözükmedi.

Böylece kendi ipini kendi çekmiş oldu.

Topuklu Efe de:

İlk anda arazi oldu…

Ortalıkta gözükmedi…

O Meral Akşener gibi bitmedi ama yara aldı.

Hem de derin…


 

Malum böyle durumlarda ilk verilen tepki kayda girer…

Kervana sonradan katılma su götürür…

Şüphe uyandırır…

Millete acaba mı, dedirtir…

Rakiplerine koz verir…

Öküzün altında buzağı aratır.

Öyle de oldu… Şu soru henüz güncelliğini yitirmiş değil.

Acaba Topuklu Efe on iki gün niye sustu?

15 Temmuzdan bu yana neredeyse bir ay geçti tartışmalar, olumlu/olumsuz yorumlar son bulmuş değil.

Hâlbuki o gece Özlem Çerçioğlu Meral Akşener gibi kayıplara karışmasaydı da Gezi Olayındaki gibi elinde bayrak meydanlarda görünseydi…

Haydi olmadı…

Ertesi gün belediye meclisini toplayarak darbeyi kınayan bir bildiri yayınlasaydı…

O da olmadı…

Darbe karşıtı olduğunu bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyursaydı…

Hiç biri olmadı…

Protokolün bütünüyle katıldığı 22 Temmuz demokrasiye sahip çıkma yürüyüş ve mitingine katılsaydı…

Ne hakkındaki bu tereddütler oluşacaktı ne de kendisi kamuoyunda durumunu açıklamada zorlanacaktı.

Üstelik 2019 seçimlerini de şimdiden garantilemiş olacaktı.

O meydana çıktığında ise iş işten geçmiş torağın tavı çoktan kaçmıştı.

Öyle olunca da bu kısa sürede yaptıkları tam karşılık bulmadı… İnandırıcı bulunmadı.

Başka iller şehitlerin anısına uygun düşecek büyüklükte bir anıt yapmayı planlarken Çerçioğlu’nun bu işe bir geçidi uygun görmesi komik karşılandı.

Çakırbeyli’de o tarihlerdeki Menderes’in adı verilen muhtarlık binası ve düğün salonu açılışı samimiyetten uzak, oy avcılığı olarak değerlendirildi.

Partisi CHP’yi dışlayarak kendi gücü ile sekiz sütuna manşetlik bir gövde gösterisi ile o saatte AK Parti’nin demokrasi nöbeti tuttuğu meydanı basmayı denedi.

Ayıplandı…

Bindirilmiş kıta belediye işçileri ile güvendiği bazı ilçelerde tek başına alternatif demokrasi mitingleri düzenledi.

Güç zehirlenmesine bağlandı…

Yadırgandı…

En son 7 Ağustos mitingine destek oldu… Başka seçeneği olmadığı için öyle davranma zorunda kaldı, dendi.

Ciddiye alınmadı…

Velhasıl Özlem Çerçioğlu bu süreçte darbe karşıtlığı ve demokrasi adına ne yaptıysa;

BİR: Trene binmede acaba on iki gün neden gecikti?

İKİ: Darbe gecesinin ilk anları ile sonrasındaki düşüncesi aynı mıydı?

ÜÇ: Telaşlanmasına sebep ne de meydanlarda görünme gereği duydu?

DÖRT: Etkinliklerde partisi ile değil de neden tek başına hareket etmeyi yeğledi?

Sorularını zihinlerden tam silemedi…Ve efeliği çizik yedi..