Mekke’nin fethinden sonra ganimet dağılımıyla ilgili Ensar’dan bazılarından itirazlar yükselmeye başlamıştı.

Sahabi çadıra girdi ve “Ey Allah’ın elçisi Kuşeyr oğlu Muattip ve arkadaşları ganimeti konuşuyor ve hadlerini aşıyorlar” dedi.

“Ne diyorlar?” diye sordu Ebu Bekir.

“Diyorlar ki, Ganimet dağıtımında Allah’ın rızası gözetilmemiştir!”

“Bunu nasıl diyebilirler?” dedi Ebu Bekir. Elçi hüzünlendirmişti.

Elçi “Allah Musa’ya rahmet etsin!” dedi ve ekledi.

“Allah’tan bunlar benim ne ümmetimden ve ne de Ensarımdan!” dedi.

Durumu bildiren sahabi “Ey Allah’ın elçisi” dedi sessizce, herkes sustu ve ona döndü.

“Senin yardımcılarında ‘Savaşta hatırlanıp ganimette unutulduklarını söylüyorlar!’

”Peki sen ne diyorsun?” diye sordu Elçi sakince.

“Ne diyorsan onu diyorum! Ne diyeceksen onu diyeceğim!Onlarda ne diyeceksen onu diyecekler!

“Tamam o zaman” dedi Elçi. “Ensar’dan kim varsa topla ve beni çağır.”

Elçi, Ensar’ın toplandığı yere geldi ve orada bulunan kayalığın üzerine çıktı, onların kendisine yaklaşmasını bekledi. Üzüntüsü sesine yansımıştı.

“Ey Ensar! Ey Allah’ın elçisinin yardımcıları! Ey Akabe’de söz verip sözünden dönmeyenler! Ey evlerini, mallarını, canlarını, çocuklarını Allah için feda edenler! Ey Allah için sevip Allah için nefret edenler! Sizden bana bir takım sözler ulaştı! İçinizden birileri ‘ Savaşta hatırlanıp, ganimette unutuluyoruz” demiş. O halde ben sorayım siz cevaplayın! Taki kimin kimi unuttuğu ortaya çıksın! Ben size gelmeden yoldan çıkmış değil miydiniz ki, Allah benimle sizi doğru yola çevirdi? Ben size gelmeden birbirinize düşman, parçalanmış değil miydiniz ki, Allah benimle sizi birleştirdi. Ben size gelmeden Araplar arasında en hakir görülen değil miydiniz ki Allah benimle sizi hepsinin başına geçirdi.”

Elçi sustu. Hepsi kafalarını indirmiş, yere bakıyorlardı. Sanki biri kafasına kaldırsa o konuşmak zorunda kalacakmış gibi, birbirlerinin arkasına gizlenmişlerdi.

Elçi “Neden susuyorsunuz? Neden cevap vermiyorsunuz?” dedi.

Yanında duran Sa’d “Ne diyelim ki?” dedi.

Elçi “Deyin ki, Herkes seni yalanlarken biz sana iman ettik! Deyin ki, herkes seni kovarken biz seni barındırdık! Deyin ki, herkes senden kaçarken biz sana koştuk! Deyin ki, herkes sana kılıç çekerken biz sana kalkan olduk! Deyin ki, herkes sana düşmanken biz hepsine düşman olduk!”

Ensar hüngür hüngür ağlalarken Elçi de onlarla birlikte ağlıyordu.

Ensar, ”Biz minnet için yapmadık! Biz bunun için yapmadık ki! Allah için yaptık! Elçisi için yaptık!” diye bağrışıyorlardı.

Elçi elleriyle gözyaşlarını sildi.

“Ey Ensarım! Allah’a yemin ederim ki, O’nun elçisi olmasam sizden biri olmak isterdim. Allah’a yemin ederim ki, bütün insanlar bir yola siz bir yola gitseniz ben sizi takip ederdim. Allah’a yemin ederim ki, sizleri imanlarınıza, onları da develerinize havale ettim! Ey Ensarım! Onlar develerle, altınlarla giderken, siz Allah’ın elçisiyle gitmeye razı değil misiniz?”

Konuşmanın ardından tekbirler yükselmiş ve hep bir ağızdan “Razıyız! nidası yükselmişti.

Elçi “Ben de sizden razıyım! dedi. Ve sonra dua etti.

“Ey hayatı ve ölümü elinde tutan, âlemlerin Rabbi Allah’ım! Sende Ensar’dan, onların çocuklarından ve torunlarından razı ol!”

Gelelim hadisenin bu güne bakan yüzüne.

Dava adamlarının, liderinden en alttaki bireyine kadar hassasiyetleri olmalıdır.

Bu hassasiyet elde edilecek makamla yara bere almamalı, sadakate gölge düşürülmemelidir.

Makamlar ve mevkiler gelip geçidir ve aynı zamanda sorumluluğu artıran görevlerdir.

“Ben listenin şurasında oldum, burasında oldum, lider bizi hiç düşünmüyor” gibi nefsani tavırlar kişinin geçmiş mücadelesinde elde ettiği manevi kazanımlara halel getirmemelidir.

Öfkenin, hırsın, tamahın, çekememezliğin girdabında insan, dava adamları asla yitip gitmemelidir.

Uğruna ömürlerin harcandığı değerler, kesinlikle pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Hırsla, öfkeyle alacağımız kararlar, yapacağımız tercihler ihlas ve samimiyetimizi yiyen kurda dönüşmemelidir.

Yaşadığımız meseleleri geniş zaviyeden bakmakta fayda var.

Vereceğimiz karar hem geçmişimizi, hem geleceğimizi kuşatacak şekilde olmalıdır.

Velev ki, yüzde yüz haklı olalım.

Bu bize “Pire için yorgan yaktırmamalıdır”.

Yapılacak olan bellidir.

AK Partili, MHP’li, İYİ partili, Saadet ve BBP’li olan arkadaşlar!

İnandığımız değerler ve vicdanımız bizi doğru yolu mutlaka gösterecektir.

Doğru yolu arayan ve yanlış karar vermekten sakınanlara selam olsun!

Nefsine uyanlara yazıklar olsun!

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA