Milli eğitim müdürlüğü ipe, sapa gelmez şikâyetlere itibar eder de bunları soruşturmak üzere muhakkik görevlendirme yoluna giderse okullarda ağır aksak giden eğitim öğretimi temelinden dinamitlemiş olur.

Devlet en küçük biriminden en tepeye kadar devlet millet dengesi üzerine kurulu bir mekanizmadır.

Bu tahterevallide dengeyi sağlayan ise yöneticidir.

Onun bir ayağının bastığı yer adalet diğer ayağının üzerine bastığı zemin ise hakkaniyettir.

Devleti ebet, müddet ayakta tutan, insanları devlet ve millet ekseninde bütünleştiren de adalet ve insanlar arası eşitlik yani hakkaniyettir.

Tahterevalliyi dengede tutamaz da millet tarafı ağır basarsa devlet zarar görür, devlet tarafı ağdırırsa millet…

Her iki halin de sorumlusu yönetici bürokrat kesimdir.

O nedenle hakkını vererek, layıkıyla yapanlar için bizde yöneticilik kolay bir sanat değildir.

Kimileri maddi olarak zarar edebilir, kimileri sıhhatini kaybedebilir kimilerinin de aile düzenleri sarsılabilir.

Tek bir faydası vardır, o da hakkıyla yapanlar için millete hizmet etmenin hazzı ve onurudur.

Yaptığı hizmet ve bıraktığı eserle kubbede bir hoş seda bırakmaktır.

Bunu hedeflemeyenler için amacı kesesini doldurmak da olsa yöneticilik bir hamallıktan başka bir şey değildir.

Adı tarihe geçenler arasında zalim olanlar da vardır adil olanlar da ama ne var ki, adil olanlar hayırla zalim olanlar zalimlikleriyle anılır.

Onun için herkes geride adı onurla anılacak hizmetler bırakmak ister. Ancak bu hizmetlerde bulunmak için bizim kültürümüzde yöneticilik istenmez, verilir.

Bunda da ilk şart ehliyet, liyakat ve tecrübedir.

Diğer taraftan Akşemsettin’in Fatih’e izin vermediği gibi bizde hem müritliğin hem müdürlüğün bir idarecide birlikte bulunması istenmez.

Prensip olarak yumuşak huylulardan, karar ve emir verme iradesine sahip olmayanlardan yönetici yapılmaz.

Bu gibiler kendi sağlıklarına verecekleri zararın daha fazlasını devlete ve millete verirler.

Çünkü insanı idare etmek sanıldığı kolay bir sanat değildir.

Milli eğitimde yöneticilik en zorudur.

Çünkü hem öğretmen hem öğrenci psikolojisini hem de veli davranışını çok iyi bilmeyi kısaca insan sarrafı olmayı gerektirir.

İlk başta ister milli eğitim müdürü ister okul müdürü olsun ilk yapacağı öğretmen veli dengesini kurmazsa o ilde ya da kurumda başarıdan söz edilemez.

Bu denge kurulamazsa orada eğitim, öğretim adına yapılan idare-i maslahatçılıktan öteye geçmez.

Yönetici takımı kafasını kuma gömer, sorun çözmek yerine sorunu hasıraltına süpürmekle üstünü örtmeye çalışır.

Yöneticilerin kafalarını kuma gömdüğü bu gibi yerlerde aslanı çakal boğar yani vasatlar, kifayetsizler prim yapar, idealistler tepelenmeye çalışılır.

Böyle durumlardan en fazla etkilenen de öğretmen kesimidir, çünkü öğretmen hem ürkek hem de çekingen bir karaktere sahiptir.

O bakımdan bir milli eğitim müdürü ister CİMER(Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) ister diğer kanallardan kendilerine ulaşan ancak somut bilgiler içermeyen şikâyetleri incelerken son derece dikkatli olmalı.

Çünkü bizim halkımız şikâyeti sever. Söz konusu çocuğu olunca onun her sözünü doğru kabul eder ayrıca çocuğuna kendi göstermediği özen ve özveriyi öğretmenden bekler.

Göremeyince de şikâyet eder.

Milli Eğitim müdürlüğü ipe, sapa gelmez şikâyetlere itibar eder de bunları soruşturmak için muhakkik görevlendirme yoluna giderse okullarda ağır, aksak giden eğitim öğretimi temelinden dinamitlemiş olur.

Çünkü bir okula giden eli çantalı müfettişten kendilerini ilgilendirmese de bütün öğretmenler etkilenir.

Geçen yazıda sözünü ettiğim bir müdür yardımcısının öğrenci tarafından darp edilmesi sonucu müdür ve rehber öğretmenle birlikte görev yerlerinin değiştirilmesi bu konuyu anlatmak içindi.

Geçmişte bakanlık bu tür şikâyetleri sonuçtan bilgi verilmesi için valiliğe yazar, konuyla ilgili Vali yardımcısı da kimsenin ruhu duymadan inceler ve gerekli cevabı verirdi.

Benzer uygulamayı ilçe milli eğitim müdürleri ya da okul müdürlükleri aracılığıyla öğretmenin haberi bile olmadan il müdürlükleri de yapabilir.

Eğer milli eğitim müdürlüğü hangi sendikadan olursa olsun öğretmene karşı bu davranışı gösterirse öğretmen de eğitim ve öğretime o denli dört elle sarılır.

Aksi takdirde amirinin desteğini arkasında hissetmeyen hiç kimsenin elini taşın altına sokmayacağı gibi öğretmen de doğrudan yana tavır almaktan çekinir ve işi oluruna bırakır.

Öğretmen ve veli dengesini sadece milli eğitim müdürlüğünün kurması yetmez okul müdürleri de kendi içlerinde aynı dengeyi kurmaları gerekir.

Bunun da olmazsa olmaz şartı okul müdürlerinin bilgi ve tecrübesiyle, tatlı sert otoritesiyle, davranış ve vakarıyla öğretmen ve öğrencinin saygı ve güvenini kazanmasıdır.

Eğer müdür öğretmenleriyle, yardımcı personeliyle, kantincisiyle ve öğrencileriyle bir bütün olarak okulu ailesi gibi görürse o okulda başarı kendiliğinden gelir.

Bunu gerçekleştirmede müdürün çalışan öğretmeni ödüllendirmesi de diğer öğretmenler üzerinde olumlu etki yapacaktır

Öğretmeni çalıştırmanın diğer bir usulü de müdür tarafından öğretmenler kurulunda başarısının takdir edilmesidir.

İşinin ehli bir müdür öğretmenin çalışma enerjisini düşürecek hakkındaki incir çekirdeğini doldurmayacak şikâyetleri öğretmen duymadan halleder.

Okula şikâyet için gelen bir öğrenci velisinin öğretmenle yüzleşme isteğine kesinlikle izin vermez.

Bunun yanında yapılan şikâyetleri ince eleyip, sık dokuyarak bir öğrencinin hakkını korumak da bir müdürün görevidir.

Sonuç olarak eğer günümüzde Ülke’de bir eğitim öğretim sorunu varsa o konuda birinci etken yönetici atamalarındaki ehliyet ve liyakat yerine partizanlığın tercih edilmesi ikincisi de veli- öğretmen dengesinde öğretmen aleyhine bozulan kurumuna olan güven dengesinin bir türlü kurulamayışıdır.