Bu durumda denebilir ki, sorun takım olamamakta, doyduğu yere sahip çıkamamakta, aidiyet duygusunun yokluğunda, karnımın doyduğu bu topraklar, bu memleket benim öz vatanım diyememekte…
Bu yıl Uluslararası Voleybol Federasyonu Milletler Ligi ve Avrupa Şampiyonası kupalarını kazanan Kadın Voleybol Milli Takımımız son olarak da Olimpiyat elemelerini 7/7 kazanan yakın zamanların tek takımı oldu.
Organizasyonu namağlup 21 puanla zirvede tamamlayan Filenin Sultanları bu başarılarıyla 2023 Dünya Kupası’nı da almayı başardılar.
Üst üste 22 galibiyete imza atan ve sezonu 3 kupayla kapatan Millilerimiz 2024 Paris Olimpiyatlarına katılma hakkı elde ettiler.
Filenin Sultanları turnuva boyunca ekran başında hepimizi heyecandan heyecana sürükledi ve elde ettiği başarılarla geçim sıkıntılarıyla boğuşan kitlelere moral aşıladı.
Maçlarını izlerken oyuncular arasındaki mükemmel uyum ve takım ruhu bana bu anlamda Aydın’daki sahipsizliği, başıboşluğu ve dağınıklığı düşündürdü.
Aydın’ın kalkınmasında gerekli olan ortak akla yaptığım vurgu tam da bu takım ruhuydu.
Günümüzde her alanda olduğu gibi sporda da bireysel dalda elde edilen başarılara insan ya da beşeri sermaye, takım halindeki başarılara da toplum sermeyesi ya da takım sermayesi adı veriliyor.
Bir ülkenin veya bölgenin kalkınabilmesi ilk başta insan sermayesinin bolluğuyla, ikinci olarak da nitelikli ve çalışma disiplini olan insanların senkronize çalışmalarıyla yakından ilgilidir.
Örnek Türkiye ile nüfusu aynı Almanya İkinci Dünya Savaşı’nda ülke olarak büyük hasar gördüğü halde kısa sürede toparlanmasını Türkiye ile karşılaştıranlar yetişmiş insan sermayesinin bolluğu ile açıklarlar.
Tespit doğrudur.
Bir ülkenin kalkınması sadece nüfus kriterine bağlı değildir önemli olan nüfusu az da olsa insan sermayesine yani nitelikli insan gücüne ne oranda sahip olduğudur.
Nitelikli insan gücü bir ülkenin, bir bölgenin ya da kentin kalkınmasında tek başına yeterli değildir, toplum sermayesi ya da takım sermayesi adı verilen ikinci bir güç daha vardır.
Bu da İskender Öksüz’ün de belirttiği gibi insan sermayesi adını verdiğimiz tek tek yetenekli insanların bir araya gelerek birlikte takım ruhuyla değer ve refah üretme potansiyelleridir.(Karar 24.09.2023)
İşte Aydın kalkınmasında önündeki engeli kaldırmak için ihtiyacı olan bu güçtür
Buna en güzel örnek başarıları gündemde olan Kadın Milli Voleybol Takımı’dır. Her bir oyuncu beşeri sermaye olarak ele alındığında etkili servis atmada, smaçta blokta üstün özellikli oyunculardır.
Ama bu bireysel özellikler bir araya gelerek bir takım haline gelmedikleri sürece şampiyon olmaları yani değer ve refah üretmeleri mümkün olmaz. Bir de bu başarıda etkili olan takım koçu ve yardımcılarından oluşan saha kenarı ekibi vardır.
Oyuncular arasındaki uyum ve senkronize saha kenarının katkılarıyla birleşiyor, katma değere dönüşüyor, sonucunda gelen başarılar şampiyonluğu getiriyor.
Bu gerçek futbol başta bütün takım halinde oynanan oyunlar için geçerlidir. Ancak takım olabilmek ve takım ruhunu yakalayabilmek de pek o kadar kolay oluverecek bir şey değildir.
Her şeyden önce takım oyuncularının her birinin üstünlüklerini ve zayıf noktalarını uzun süre birlikte çalışarak bilmeleri ve oyunda ona göre hareket etmeleri gerekir.
Bu konuya örnek olabilecek geçen hafta içinde (20 Eylül) oynan Şampiyonlar Ligi’nde Lazio-Atletico Madrit maçında ilginç bir enstantane yaşandı.
Lazio kalecisi İvan Provedel 90+5’te attığı golle takımına beraberliği getirmişti.
O bu başarısını korneri kullanan takım arkadaşı Luis Alberto’nun korner atışlarını hep uzak direğe yapmasıyla açıklamıştı. İşte takım ve onun bir üyesi olmak böyle bir şey.
Bir takım oyuncusu arkadaşının özelliklerini bilirse takımında kaderini değiştirebiliyor.
Sözgelimi voleybolda takım oyuncuları yaptığı antrenmanlarda arkadaşlarının blokta hücumda, savunmada ne yapacağını öğrenmenin ötesine geçer bir zaman gelir ki, bu bilgi olmaktan çıkar hisse dönüşür.
Velhasıl önce bir bölgenin, bir memleketin kalkınabilmesi için okul öncesinden üniversiteye kadar beşeri sermayesi yükseltilecek sonrasında da oluşacak takımla değer ve refah üretilecek.
O nedenle geleceğe en önemli yatırım insan sermayesine olandır. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından o zamanki başkenti Bonn’da bütçe oluşturmak için bakanlar kurulu toplandığında bazı bakanlar “her taraf yıkıldı, eğitime kültüre fazla bütçe ayırmayalım” önerisinde bulunurlar.
Teklife karşı çıkan Başkanları Adenauer ise :”Bizi biz yapan kültürümüz ve eğitimimizdir”,diyerek reddeder.
Filenin Sultanlarını izlerken “Aydın kalkınmada ne zaman böyle bir takım ruhuna kavuşacak” sorusu aklımdan işte onun için geçti. Çünkü Aydın yetişmiş beşeri sermaye gücü hayli yüksek olan iller arasında yer alır.
Ama faydalanamadıktan sonra o sermaye de boşa akan su gibi akıp gidiyor.
Oysa Aydın gelişmesi açısından da gerek denizi gerek verimli toprakları gerekse bir yeryüzü müzesini andıran birçok medeniyete beşiklik eden zengin tarihi mirasıyla birçok ili geride bırakacak avantajlara sahiptir.
Tek eksiği takım olamamasıdır. Takım olamamasını en iyi anlatansa, Efe tek oynar sözüdür. Hâlbuki Mehdi gibi bir kurtarıcının geleceğine inanılan devirlerde geçerli o söz bizdekinin aksine tedavülden kalkalı hayli zaman oldu.
Biz kendimizi kandırıyoruz.
Oysa her alanda günümüz gerçeği takım çalışmasıdır. İktidarıyla, muhalefetiyle, mülki idaresi, odaları ve bürokrasisiyle takım ruhuyla yumruğu bir araya vuran iller değer üretmede ve refah toplumu yaratmada hayli yol aldılar.
Onun içindir ki, beşeri sermayesini elinde tutacak iş ve refah üretemediği için sürekli beyin göçü veren illerin de başında gelir Aydın.
Yarım asır önce insanlar çalışmak için Aydın’a gelirlerdi bu gün tersi yaşanıyor. İşsizlikten ya da düşük ücretten dolayı genç nitelikli insanları tutmak mümkün olmuyor.
Öyle olunca da memleket gerek siyasette gerek bürokraside niteliksiz, kifayetsiz insanların eline kalıyor ve Efe tek oynar sözüyle özetlenebilecek kısır döngü de burada başlıyor.
Bunun içindir ki, bilhassa siyasi mekanizmaları elinde tutanlar ya bencilliklerinden ya da Aydın’ın değişmesini, gelişmesini istemeyenlerin dar ufukları izin vermediği için takım oluşturmak için bir araya gelmekten bu güne kadar imtina ettiler.
Oysa odalar takım oyuncularından biridir, Üniversite, belediyeler, kamu kurumları ve iktidarıyla muhalefetiyle siyasi partiler de ona hakeza… Bunların hepsi Aydın’da var ve faaliyetteler.
Bu durumda denebilir ki, sorun takım olamamakta, doyduğu yere sahip çıkamamakta, aidiyet duygusunun yokluğunda, karnımın doyduğu bu topraklar, bu memleket benim öz vatanım diyememekte…
Öyle olunca da Aydınlı büyük anneler, büyük babalar torun sevmek için gurbet ellere gidiyorlar, vaziyete göre uzun süre de gidecek gibi görünüyorlar.