Ceza Muhakemesi Kanunu 100 üncü maddesine göre; "Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez."


Şu hallerde bir tutuklama nedeni varsayılabilir:
"a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,"

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutuklama kararı verilebilir.

Peki Nedir Bu Kaçma Şüphesi?

Kaçma Şüphesi” ibaresi çoğu zaman soyut bir gerekçeye dayanmaktadır. Kanunun lafzına baktığımızda sulh ceza hakimliği tutuklama kararı verebilmesi için saklanma ya da kaçma olgusu olduğunu ortaya koymalıdır. Ayrıca hakimin bu kararı alabilmesi için somut delillerin olması gerekir. ( Bu delillerin gizli tanık vs. değil bizzat kolluk marifetiyle elde edilmiş, sabit ve kati suretle doğrulanabilir deliller olması gerekmektedir.)

 
Pekii sabit ikametgah adresi olan, ailesiyle yaşayan, düzenli iş hayatı bulunan, toplum tarafından tanınan ve hakkında adli kontrol tedbirinin uygulanabileceği sabit olan (yurtdışına çıkma yasağı ya da imza yükümlülüğü gibi) bir kişi hakkında halen kaçabileceğini düşünebilir miyiz?

Ne yazık ki Türkiye 'de kaçma şüphesinin ispatı somut, net, elle tutulabilir ve doğrulanabilir deliller üzerinden değil, "niyet" üzerinden kurgulanmaya başlamıştır. Bu keyfilik yalnızca kişinin özgürlüğünü değil, adalete olan güveni de ciddi manada zedelemektedir.


Tutuklama Kararı Verilmeden Önce Hakimin Değerlendirmesi Gereken Şartlar Nelerdir ?

1. Kaçma Şüphesine Nesnel Kriter Şartı

Kaçma şüphesi için somut gerekçeler de kanunla belirlenmelidir. Sabit ikamet, düzenli iş, aile bağları, seyahat yasağı, Adli kontrol yeterli ise( imza yükümlülüğü, yurtdışı çıkış yasağı gibi) kaçma şüphesi yoktur. Gene bu noktada kişinin delil karartma riskinin de olmaması gerekir. Bu kriterler yok sayılarak tutuklama kararı verilmemelidir.

2. Gerekçesiz Tutuklamanın Önüne Geçilmesi

Kaçma şüphesinin var olduğunun iddia edildiği durumlarda hakimlikçe verilen kararlarda, doğrulanabilir, somut, elle tutulabilen ve net bir şekilde sebepler gösterilmeli ve gerekçenin içi doldurularak karar verilmelidir. Kararlar "niyet" üzerinden değil gerçek bir hukuki değerlendirme süzgecinden geçirildikten sonra verilmelidir.

3. Alternatif Koruma Tedbirleri

Tutuklamaya başvurmadan önce, imza yükümlülüğü, elektronik kelepçe, yurtdışı yasağı koruma tedbirlerinin yeterli olup olmadığı da tartışılmalıdır. Bu değerlendirme hakimlik kararında açıkça yer almalıdır. Eğer alternatif koruma tedbirlerin uygulanabilmesi mümkün ise KAT'İ suretle tutuklama kararı verilmemelidir. Çünkü tutuklama kararı, istisnai olarak uygulanması gereken bir tedbirdir.

SONUÇ OLARAK;

Kaçma şüphesi, yargının elindeki bir güvenlik önlemi değil, bugün geldiğimiz noktada özgürlüklerin sessizce kısıldığı bir gerekçeye dönüşmüştür. Hakimliklerin vermiş olduğu kararlarda gerekçenin somutlaştırılması, delilleri objektif bir biçimde tartışması "bağımsız ve adil" bir yargılamanın ilk adımıdır. 

Aksi takdirde ceza yargılamasında herkes her an “kaçabilir” hale gelir, ama aslında kaçan tek şey "adalet ve eşitlik " olacaktır. 

Dijital Miras: Yeni Dünyada Yeni Hukuki Sorunlar Makale: Dijital Miras: Yeni Dünyada Yeni Hukuki Sorunlar