Hâlbuki Aydın seçmeni kontenjan adayına oldum olası karşıdır. Bunu her siyaset yapma iddiasında olan da bilir. Bilmez görünenin ise mutlaka başka amacı vardır.
Zor şartlarda kurulan İYİ Parti ödünç milletvekili vererek grup kurmasına yardımcı olan CHP’nin yardımıyla 2018 seçimlerine katılabilmişti ve 36 milletvekili ile Meclis’te grup kurabilmişti.
14 Mayısta ikinci genel seçimine girecek bu parti hedef kitle olarak milliyetçi merkez sağ seçmeni seçtiği halde henüz siyasi yelpazede o yörüngeye yerleşebilmiş değil.
İYİ Parti kamuoyuna merkez partisi görüntüsü vermek için çabalıyor ancak geçen sürede yaşadığı olaylar da gösterdi ki merkez yönü söylemde kalan milliyetçilik tarafı ağır basan bir parti konumundan öteye geçemedi.
Bu haliyle bu partinin üst yönetimi çift başlı bir görünüm arz ediyor. Her parti için söz konusu gruplaşma bir dinamizm göstergesi olması açısından bir siyaset gerçeğidir ancak bir şartla…
Parti içi yarış boyutunda kalmak, çift başlılık görüntüsü vermemek, yıkıcı rövanşizmin fitilini ateşlememek kaydıyla…
Aksi halde parti ya bir grubun egemenliğine girer diğer görüştekiler zamanla tasfiye olur ya da bölünmeye gider, küçülür ve zamanla tabela partisine dönüşür.
1960 İhtilalından sonra Demokrat Parti’nin yerine kurulan Adalet Partisi’nin kurucu genel başkanı Ragıp Gümüşpala’nın vefatı sonrasında partinin genel idare kurulu üyeleri genel başkan arayışına girerler.
Biri Sadettin Bilgiç diğeri Süleyman Demirel iki aday çıkar. Süleyman Demirel’e “önümüzde iktidar görünüyor, siz hükümeti idare edin, Sadettin Bilgiç de partiyi idare etsin” teklifinde bulunurlar.
Demirel yapılan teklife “ İttihat ve Terakki de böyle yaptı, hükümet partinin elinde oyuncak haline geldi,” yanıtını verir teklifi reddeder.(Ferruh Bozbeyli, Yalnız Demokrat, s.194-195)
Bu örnek de gösteriyor ki, bizim siyasi kültürümüzde genel başkanın sözünün üzerine söz söylenmez. Bu demek değildir ki, genel başkan ali kıran baş kesen bir despottur tam aksine bir parti ortak akılla yönetilir.
Yoksa ömrü kısa olur. Bu yünüyle Türk Siyasi Tarihi adeta bir partiler mezarlığıdır.
İYİ Parti’de görünen kadarıyla kurulduğu günden bu yana kurucular arasında genel başkana kafa tutan bir hâkimiyet mücadelesi var
Kongrede merkez sağ kökenli bazı partililerin genel idare kuruluna seçilmelerinin engellenmesi ayrıca tasfiyenin kısmen de olsa bu seçimde aday olacaklarda da sürmesidir.
Örnek İYİ Parti’de özgül ağırlıkları olan Antalya milletvekili Hasan Subaşı’nın aday olmaması, İzmir milletvekili Aytun Çıray’ın adaylıktan çekilmesi Aydın Adnan Sezgin’in elenmesi tekil birer örnek gibi görünse de bu tezi doğrular nitelikte olaylardır.
İYİ Parti’de çift başlılıktan doğan bu mücadele illerdeki teşkilat seçimlerine ve milletvekilliği aday sıralamasına kadar sirayet etmişse bu partiyi ileride iyi günler beklemiyor, demektir.
Şimdiden Aydın’da gelecek kongrede mevcut il yönetimiyle cenk etmek için kılıçları kuşananlar var. Öfke büyük.
Nedeni ise açık… Partiye kayıtlı üyelerle önseçim yapacağız ve sonuç ne çıkarsa değiştirmeden uyacağız dendi, çıkan sonuçtan memnun kalınmayınca liste delindi ve sorulduğunda konu genel merkezin üzerine atıldı.
Biz ise olacakları başından söylemiştik:
“Yargı denetimi dışında yapılan önseçimler ne kadar adil yapıldığı iddia edilirse edilsin bu güne kadar oylarımız çalındı, değiştirildi, hile yapıldı, ithamlarından kurtulanı pek görülmedi.
O nedenle adına ister temayül yoklaması ister önseçim densin bu tür üyelerin gazını almak için yapılan seçimler basınç azaltalım derken tam aksine yüksek bir gerilime neden olabiliyor”.(Bkz, Aydınpost,30.03.2023) .
Ancak aday adayları tarafından oylarımız çalındı, hile yapıldı denmedi ama bazı adaylar tarafından anahtar liste çıkarılarak oyların parayla satın alındığı, partili olmayan bir belediyenin önseçime müdahil olduğu iddia edildi.
Seçimin özensiz yapıldığını savunan bazı partililer olan, bitenden il yönetimini sorumlu tutarak “bir seçimi bile beceremediler, ağızlarına yüzlerine bulaştırdılar”, suçlamasını yönelttiler.
Kısaca bizim söylediğimiz gerçekleşti ve İYİ Parti Aydın’da tam anlamıyla kaş yapayım derken göz çıkardı.
Yetmedi ortaya çıkan listeden memnun olmayanlar çareyi daha da derin bir yaranın açılmasına neden olacak güya fitne çıkmasın gerekçesiyle yapılmasına önayaklık ettikleri önseçimle belirlenen listeyi değiştirmede buldular.
Yetmedi hangi partiden olursa olsun Aydın seçmenin karşı olduğu kontenjan adayıyla İYİ Parti ayağına adeta kurşun sıktı.
Hatırlanacağı üzere önseçimde sıralama:1-Ahmet Ertürk 2-Semra Yücel 3-Erhan Algan 4-Tuğça Can Polat Yılmaz 5- Aydın Adnan Sezgin 6-Fevzi Köse 7-Cemal Sarı 8-Pınar Öncer şeklindeydi.
Değişiklik yapılan kesin aday listesi ise:1-Ömer Karakaş 2-Ahmet Ertürk 3-Erhan Algan 4-Tuğça Can Polat Yılmaz 5-Semra Yücel 6-Fevzi Köse 7-Cemal Sarı 8-Pınar Öncer olarak gerçekleşti.
Hâlbuki Aydın seçmeni kontenjan adayına oldum olası karşıdır. Bunu her siyaset yapma iddiasında olan da bilir. Bilmez görünenin ise mutlaka başka amacı vardır.
Bu karşıtlık adayın kişiliği ve kimliği ile alakalı da değildir. Tamamen bölge insanının karakter yapısına bağlı bir özelliğidir.
Aydın Çukuru insanı yaşadığı coğrafyanın bir özelliği kendisi gibi sıcakkanlı, cana yakın alçak gönüllü, kendi toprağının çocuğu huyunu, suyunu bildiği, memleketine aidiyet bağı olan insana oy vermek ister.
Onun bu yapısını bildiği için CHP 07 Haziran 2015 seçimlerinde Nazilli’nin öz evladı, ailesi Nazilli’de ikamet eden Mustafa Balbay’ı kontenjandan aday göstermekten çekinmişti.
Keza AK Parti aynı seçimde üçüncü sıradan aday yaptığı Zeynep Karahan Uslu’yu seçmenin tepkisi karşısında akabinde yenilenen Kasım seçimlerinde liste dışı bırakmıştı.
Sözünü ettiğimiz İYİ Parti kontenjan adayı Ömer Karakaş adına da Aydın halkı pek yabancı değildir. Aydın’ın eniştesi olması nedeniyle Devlet Bahçeli’nin özel kalem müdürlüğünü yaptığı dönemlerde birkaç seçimde adı MHP’den aday adaylığında geçmişti.
Burada anlaşılamayan birkaç ay önce partide yaptığı bir toplantıda kendisine Aydın için kontenjan adaylığı konusu sorulduğunda kesinlikle böyle bir konunun söz konusu olmadığını söylemesidir..
O zaman da İYİ Partililer kendi kendilerine “ne değişti de genel merkez karar değiştirdi ve önceden de belirtilmediği halde kontenjan kullanıldı, madem buna başvurulacaktı bildiğimiz insan milletvekili Aydın Adnan Sezgin ne diye aday yapılmadı, il başkanı Recep Taner bu işten haberdar mıydı,değil miydi,diye soruyorlar.
Verilen yanıtlar ise muhtelif, bazıları Recep Taner’in bilgisi dâhilinde gerçekleşen kontenjan konusu yalnız bu seçimle sınırlı değildir asıl amacın 2024 Martı’nda yapılacak Belediye Seçimlerine yönelik bir hamle olduğu görüşünde….
Bir kısmı il başkanlığı seçilmesinde verilen desteğin karşılığı olarak ödenen bir fidye olduğu iddiasında…
Bir kısmı da il başkanı genel merkezde eli güçlü olsun amacına yönelik kontenjan adayını tercih ettiği kanısında…
Bir partilinin de kurduğu bir cümle var ki oldukça manidar… Ömer Karakaş erdi muradına Recep Taner çıkar inşallah kerevetine…
Bu farklı görüşlere rağmen herkesin üzerinde ittifak ettiği bir konu var. Bu durumdan en fazla yararlanacak partilerin diğerleri varsa da CHP ve MHP olacağında herkes hemfikir.
Zira Anadolu'da bir söz vardır; kavgalı eve kız vermezler...