Muhalefetin ısrarlı seçim isteğine karşı her ne kadar iktidar cephesi seçimin 2023’de yapılacağını söylese de Ülke eskilerin seçim sath-ı maili dedikleri seçim ortamına girmiş bulunuyor.

Gerçi ülke neredeyse bir yıldır seçim konuşuyor, öyle ki, varsa yoksa seçim konuşmaktan işsizlik, eğitim, kalkınma, halkın refahı vs hayati konular tartışılamıyor, sürekli ötelenen sorunlar da gün geçtikçe kronik hale geliyor.

O nedenle ister zamanında ister vaktinden önce, erkene alınsın siyaset kurumunun olması gerekenden fazla yüklediği anlam önümüzdeki seçimi son çeyrek asrın sonuçları en çok merak edilen seçimi yapıyor.

Fakat garanti görmediği takdirde de iktidarın vaktinden önce yapılacak bir seçime rıza göstermeyeceği de bir gerçektir ama geleceğin nelere gebe olduğunu bu günden kestirmenin güçlüğü de siyasetin diğer bir gerçeğidir.

İster erken ister zamanında yapılsın bu seçimde en fazla merak konusu anket verilerine göre iktidardan desteğini çekmiş görünen ancak başka partilere de gitmeyip gri alanda bekleyen oranı yüzde 20’yi bulan kararsız seçmenin sandıkta sergileyeceği tavırdır.

7 Haziran 2015’te AK Parti’yi iktidardan düşüren bu kararsız kitle 1 Kasım seçimlerinde partisine geri dönerek, iktidarın devamını sağlamıştı.

Yapılacak seçimde de küskünler, kırgınlar sandıkta benzer bir tavır sergiler mi, yoksa hayat pahalılığı, işsizlik, enflasyon vs gerekçelerle iktidar partisi dışında bir partiye yönelir mi?

Muhalefet bu kitlenin kendini iktidar yapacağından hayli ümitli ancak bilhassa CHP lideri bütün sorunları çözeceğinin sözünü vermesine karşılık nasıl, hangi kaynakla yapacağına dair seçmeni ikna edecek bir program da sunmuyor.

Söz gelimi işsizliği nasıl ortadan kaldıracağına dair somut çözüm önerileri getiremeyince de sözleri sosyal demokrat çevrede bile rıza oluşturmada yeterli olmuyor.

Sosyal demokrat çevrede tam rıza oluşturamayan bir CHP lideri kararsız ya da oy vermede hizmeti ölçü alan seçmende nasıl karşılık bulacak, orası şüpheli…

Bu durum kararsızları ya sandıktan uzaklaştırır ya da rızası tam oluşmadığı için ikinci partisine oy vermeye sevk eder.

İktidara gelince yetkilileri birinci parti biziz diyor ama bu seçim iktidar için de yapısal nedenlerden dolayı eski seçimlere kıyasla kolay gözükmüyor.

İktidar partilerini bekleyen yapısal tehlikeyle ilgili olarak Eric Hoffer diyor ki:

“Bir kitle hareketinin ilk taraftarları arasında, hareketin kendi talih çarklarının dönüş hızını artırarak onları şöhrete ve güce ulaştıracağı umuduyla harekete katılan bazı maceraperestlerin de bulunduğu doğrudur.

Öte yandan şirketlere, geleneksel siyasi partilere, başka mesleki kuruluşlara hiçbir siyasi çıkar peşinde olmadan katılan kişiler de vardır.

(…) Bir kitle hareketi(parti) bireysel kariyerleriyle ilgilenen kişileri çekmeye başlamışsa bu o kitle hareketinin güçlenme aşamasının geçmiş olduğuna ve o kitle hareketinin artık yeni bir dünya kurmakla değil şimdiyi korumakla uğraştığının işaretidir.

Bu durumda artık o hareket(parti) ,bir hareket olmaktan çıkmış ve bir kuruluş haline gelmiştir.

Hitler’e göre “bir hareket ne kadar çok makam tesis eder ve mevki dağıtırsa o kadar daha ehliyetsiz kişilerin hücumuna uğrar ve sonunda onlar bu başarılı partiyi öylesine sararlar ki, o hareket eski günlerin dürüst savaşçılarının(mücahitlerin) gözünde tanınmayacak hale gelir.”(Kesin İnançlılar, s.28-29)

Adına ister kitle hareketi ister parti densin insanlardan oluşan bir kurum için Eric Hoffer’in ortaya koyduğu bu olgu değişmez bir kanundur.

Muhterislerin istilası bir partide zamanla idealistlerin yani mücahitlerin kenara çekilmesi sonucunu doğurur.

Onların yerlerini ilk önce müteahhitler ardından da her şeye müsaitler doldurur ki, meydanın onlara kalmasıyla Eric Hoffer’in de işaret ettiği gibi o harekette yozlaşma süreci de kendiliğinden başlamış olur.

AK Parti’nin yenilenen 1 Kasım 2015 seçimlerini kazanmasında başka nedenler de sayılabilir ancak asıl etkili hareket mücahit takımının sahaya inmesiydi.

Önümüzdeki seçimde bu gerçekleşir mi bilinmez.

Ancak bilinen bir şey var ki, ne zaman yapılırsa yapılsın önümüzdeki genel seçimin hem iktidar, hem muhalefet açısından bir hayli zor ve çekişmeli geçeceğidir.