Bu durumda Aydın halkı hem belediye seçimlerinde iktidar AK Parti adayını seçmemesinin cezasını çekiyor hem de yerel yönetimin arka kapı diplomasisini devreye sokmak yerine mağduriyet üretmesinden doğan temel sorunların askıya alınmasının cezasını çekiyor.

Aydın’da yerel iktidarla genel iktidarın farklılaştığı 2009 yılından bu yana üniversite rektörünün belediye başkanlarının, yatırımcı kuruluşların, daire müdürlerinin ve oda temsilcilerinin resmi bayramlar dışında Vali’nin başkanlığında Aydın’ın sorunlarını konuşmak, fikir alışverişinde bulunmak için bir masa etrafında bir araya geldiklerini duyan, gören oldu mu?

Resmiyet dışı bu tür koordinasyon toplantılarının başka yerlerde olmaması yadırganır biz de ise tam aksine şaşkınlıkla karşılanır.

Devam edelim, bir ildeki üniversite rektörlüğünden, DSİ Bölge Müdürlüğünden tutun da, milli eğitim müdürlüğü, gençlik hizmetleri spor il müdürlüğü, il tarım müdürlüğüne varıncaya kadar ister büyük şehir ister ilçe belediyelerine işi düşmeyen bir kurum düşünmek mümkün mü?

Ya da büyükşehir ve ilçe belediyelerinin bunlar gibi devlet kurumlarına bir şekilde ihtiyaç duymaması akla gelebilir mi?

Peki, gerek belediyeler gerek kurumlar bir araya gelemezlerse, kurum müdürleri ildeki iktidar yetkilileri belediyeler ile ilişkiden korkarsa o ilin sorunları nasıl çözülecek?

Sonra gerek seçilmiş olsun gerek atanmış yetki sahipleri seçildikleri ve görev yaptıkları yerin kalkınması, sorunlarının çözümü halkının milli gelirden daha fazla pay alabilmesi için birleşik akıl etrafında bir araya gelemeyeceklerse niye varlar, bu ülke nasıl kalkınacak?

Ortak aklı bir kenara bırakarak bir belediye başkanıyla Vali arasında uyumsuzluk baş gösterir bir de belediye başkanı bunun üzerinden mağduriyet siyaseti yaparsa bağlı kurumlar da iktidara yaranmak için muhalefete ait belediyelere engel çıkarmakla kalmaz bir de onun ekmeğinin üzerine yağ sürerse böyle bir gecenin sabahından hayır umulmaz.

Dahası bu ilin kentler arası yarışta ilk 10’a,,ilk 20’ye girmesi hayal olur.

Aydın’da üzülerek söylemek gerekirse biri farklı bir ili diğeri başka bir ili temsil eden,  herkes kendi âleminde, iki farklı dünya ve iki farklı siyaset zümresi var.

Bunun açık göstergesi de Aydın’da genel iktidarı elinde bulunduran AK Parti ile yerel iktidara hâkim CHP arasında “siz genel iktidarı eleştirmeyin biz de yerel iktidara karışmayalım” faydacığı üzerine kurulu bir simbiyotik ilişki görüntüsüdür.

Ama dışarıya verilen fotoğraf ise herkes kendi gettosuna çekilmiş, araya duvarlar örülmüş, kapılar kapatılmış, incir çekirdeğini doldurmayacak konularda seçmene gösteriş için arada bir kurusıkı atışıyla biz buradayız mesajından ibaret.

Yaşananlar ise Aydın’da gerek genel gerek yerel iktidarın bir çeşit sorunlardan kaçma, mağduriyetlere sığınma oyunu…

Genel iktidara bir sorunun çözümünü sorsanız yerel iktidarın üzerine atıyor, yerel iktidar deseniz  “yapacaktım, izin vermiyorlar” mağduriyetini ileri sürüyor.

Her iki halde de sorunlar askıda kalıyor.

1960’ların tiyatro sanatçılarının siyasi ortamı hicvetmede sahnelediği Musahipzade Celal’in bir oyunu vardı, Kabahat Askıda…

Günümüzün sorunlarına siyasetçilerin duyarsızlığı da ister istemez Musahipzade Celal’in o oyunu akla getiriyor ama bir küçük değişiklikle: Sorunlar Askıda…

Siyaset erbabı desen vatandaşın aksine durumdan son derece memnun görünüyor.

Ne yazık ki, Aydın’ın en temel sorunlarını bile siyasetçilerin askıya alma oyunu devlet kurumlarını ve bürokrasiyi de etkiliyor.

Büyükşehir Belediye Başkanı’nın Üniversite rektörlüğünü, rektörün de büyükşehir belediyesini ziyaret ettiği duyulmadı. Bunun bir mantıklı açıklaması olabilir mi?

Demem o ki, eğer devlet kurumları ve belediyeler senkronize bir çalışma içersinde olmazlarsa o kentte hiçbir ilerleme olmadığı gibi halkın sorunları da hiçbir zaman bitmez..

Belki oyları kolay devşirmek için arzu edilen de budur.

Onu bilmem ama Aydın’da senkronize eksikliğinden çok fırsatlar heba edildi halen de edilmeye devam ediyor ki, halka bunun ceremesi yıllık kişi başı milli gelirden aldığı yaklaşık 15 bin TL eksik paydır.

Kaçırdığı yatırımlar ise ona hakeza…

2012 yılında Aydın Belediyesi ile Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürlüğü arasındaki diyalog eksikliğinden Yarı Olimpik Yüzme Havuzu uzun süre sürüncemede kalınca Nazilli’ye yapıldı.

Ruhsatsız olduğu gerekçesiyle 2014 seçimleri sonrası mühürlenen Tenis Kortu Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürünün sıradan bir ziyaretiyle çözülebilecekken belediye başkanı CHP’li olduğundan ilişki kurmaktan çekindiği için mahkemelik oldu ve sorun uzun süre de çözülemedi.

Ayrıca siyasette de bürokraside de genel bir prensiptir, eğer söz konusu baraj, hava alanı, fabrika çapındaki büyük yatırımların gerçekleştirilmesinde gurur, kibir ve siyasi rekabet bir tarafa bırakılır, siyaset kurumu ve bürokrasi o hizmetin gerçekleşmesi için elinden geleni yapar.

Temel şart eğer siyasetçinin derdi millet ise… O takdirde proje sahibi paydaşların hakkını teslim eder, bu kuraldır. Zira hiçbir siyasetçi rakibinin yıldızını parlatmak istemez.

2014 seçimlerinde CHP adayı Özlem Çerçioğlu Didim ile Buharken arasına 21 adet alt geçit yapacağı vaadinde bulunmuştu. İlerleyen süreçte sadece ASTİM Kavşağı alt geçidini yapabildi.

Büyükşehir Karayollarının adı geçen alt geçitleri kendilerinin yapacağı gerekçesiyle izin vermediğiyle ilgili belgeyi kamuoyuyla paylaştı.

İşin ilginç yanı iktidar AK Parti’den hiçbir yetkili de sonrasında Karayolları Bölge Müdürlüğünden, memleket hayrına, “sözünü verdiğiniz bu alt geçitleri niye yapmadınız” diye de sormadı.

Büyükşehir yetkilileri de arka kapı diplomasisini çalıştırarak bu ve benzeri yatırımları yapmanın gayreti içinde olmadı. Aksine kolay oya tahvil edileceği düşüncesinden olacak, mağduriyet üretmeyi tercih etti.

Tabi ona bu konuda en büyük yardımı da bu ve buna benzer olaylara çıkardığı engellerle devlet kurumları yaptı ve ekmeğine sürdüğü bu yağın ceremesini de ödemek Aydın halkına düştü.

Kurumların bu davranışları sonucu bir anlamda iktidar yetkilileri Aydın halkını büyükşehirde kendilerine oy vermediği için cezalandırmış oldu.

Bu durumda Aydın halkı hem belediye seçimlerinde iktidar AK Parti adayını seçmemesinin cezasını çekiyor hem de yerel yönetimin arka kapı diplomasisini devreye sokmak yerine mağduriyet üretmesinden doğan temel sorunların askıya alınmasının cezasını çekiyor.

Sözün özü iki taraf kendi kalelerinde yaşadıkları konforun sefasını sürerken olan da iki tarafa da  yaranamayan Aydın halkına oluyor.

Yazık demekten başka da elden bir şey gelmiyor.