Aydın insanı kim milletvekilliği, kim rektörlük hayali kuruyorsa kursun yeter ki, hastaneyi de hastaları da kendi ikbaline basamak yapmaktan uzak dursun, istiyor. Çünkü saf yerine konmaktan, sırtında kendine çalışan göz bağcı taşımaktan bizim insanımız yoruldu.

Başlamadan önce görevlerini hiçbir karşılık beklemeden, doktorundan hemşiresine, sekreterinden temizlik işçisine ve güvenlik görevlisine kadar günün 24 saatinde işini severek yapan hastane personelini tenzih ederim.

Çünkü ADÜ Hastanesinde, yöneticilerin üzerinden algı oluşturdukları, az da olsa müşteri yani hasta memnuniyeti varsa o fedakâr çalışanların emeği sayesindedir.

Ama algı peşinde koşanların onların başarılarına çökmelerinden esamisi okunmaz o ayrı mesele.

Zira algı peşinde koşan muhteris takımı güç sahibi olduklarında yapılanları kendi eserleriymiş gibi pazarlamaları sonucu hizmetin gerçek sahipleri amirlerinin gözünde suç sahibi olurlar.

Çünkü çalışanın tek düşüncesi iş üretmektir, muhteris takımının en iyi bildikleriyse yağcılıkla,kurnazlıkla başarıya çökmektir.

Sözü uzatmaya gerek yok, eğer ADÜ Hastanesinde hizmeti akışı aksıyorsa örnek MR’a bir ay sonraya sıra veriliyorsa, doktor sırası alınamıyorsa, temizlik iyi değilse tek sorumlu işi ehline vermeyen,çalışanla algı üreteni ayırt edemeyen yöneticilerdir.

Adu Hastanesinde Bicak Parasi Operasyonu 1747220012

Algı yönetimin olduğu kurumlarda yöneticiler altındakilere sahip çıkmaz başarıyı kendilerine suçu personele yıkarak kurtulmaya çalışırlar ki,bu tarz bir yönetim o kuruma çürüme virüsünün bulaştığının işaretidir.

Rektör Prof.Dr. Bülent Kent Hocamızı tanırız, iyi insandır, haramı helali bilir ve riayet de eder. Ama bizim örfümüzde, kültürümüzde iyi insan olmak aynı zamanda iyi idareci olduğu anlamına gelmez.

Bu gerçeği tarihi bir örnek üzerinden anlatalım:

Oğulları Osmanlı Devleti’nin ilk padişahı Osman Bey’in vefatı sonrası miras paylaşımı için bir araya geldiklerinde hükümdarlığı Orhan Gazi kendinden yaşça küçük kardeşi Alaaddin’e teklif eder.

Alaaddin de::

-Ben Şeyh Edebali Dergâhı’nda büyüdüm. Her şahadet getireni Müslüman olarak tanır ve bilirim. Oysa devleti yönetecek hükümdar dostunu ve düşmanını devlete göre seçmek zorundadır.

Onun için devleti yönetsin diye babamız seni komutanların yanında gazalarda savaş meydanlarında büyüttü, o nedenle hükümdarlık senin hakkındır, der” ve görevi kabul etmez.

Bu ehliyet ve liyakat kuralı sayesinde de Osmanlı Cihan İmparatorluğu olmuş uzun süre bileğini kimse bükememiştir.

Üniversiteler de ehliyet ve liyakat kuralının en iyi uygulanacağı yerlerdir.Çünkü özerk kurumlardır gerek memur alımlarında gerek atama ve görevlendirmelerde tek yetkili rektörlerdir..

Diğer taraftan bizim inancımızda ve örfümüzde bir yöneticide iyi niyet, adalet ve kararlılık işin olmazsa olmazlardandır ama fazlası için de “gevşek tükürüğün sakala zararı vardır,” denilerek insanlar uyarılmıştır.

Eğer atama yapılacak kurumdan hizmet alacakların sayısı oldukça yoğun Üniversite hastanesi ise yöneticide aranacak birinci öncelik müşteri memnuniyetini sağlayacak ehliyette olmasıdır.

Rektör Hocamız bu açıdan yaptığı atamaları sorgulamalıdır.

Çünkü devlet kurumlarına güveni artıran ne fiziki mekânların büyüklüğü ne de personel sayılarının çokluğudur,personeliyle birlikte üretecekleri kaliteli hizmetle yöneticilerdir.

Buna ek olarak her daim denetimdir. Yöneticinin gözü, kulağı her zaman her yerde olmak zorundadır. Aksi takdirde liyakatsizliğin faturasını hastalar ödemek zorunda kalır.

Örnek mi?

BİR: Hastaneye yolu düşenden kime sorarsanız sorun temizlikten şikâyetçidir.Eğer herkes dertliyse o konuda gerçeklik payı hayli yüksektir.

İKİ: Üniversite Acilindeki insanın içini karartan siyah yatak örtüleri mevcut görende 3. dünya ülkelerini çağrıştırıyor.

Bunu daha önce de yazmıştım ama “sağır sultan” duysun diye tekrar hatırlatmak istiyorum.

Bir gece ADÜ Acil’e giden sancılı bir kanser hastasına yerimiz yok dışarıda bekle, çağırırız, deniyor.

Bekleme süresi uzayınca çare arayan refakatçisi doktora hastasının boş olan gözlem odasında tedavi edilmesini teklif ediyor, aldığı yanıt:”oraya girmek yasak,” oluyor.

Sonra da içinden zulmün böylesi düşmana yapılmaz,diyor.

ÜÇ Ön cephesindeki inşaat nedeniyle polikliniklerin ana giriş, çıkış kapısı kapalı,bütün giriş ve çıkışlar ana bina A Kapısından yapılabiliniyor.

Bu da özürlü hastalar için sakıncalı. Birincisi gidiş yönünde çift şeritli olan yol tek şeride düşürülmüş, o da özürlü hastalarını indirecek araçlar için kuyruk oluşturuyor.

Zira tekerlekli sandalye koşar adım 15 dakika uzaklıkta kapalı acil kapısı girişinde görevliden kimlik karşılığında alınıyor. Bu sürede sinirler geriliyor iş kavgaya kadar varabiliyor. Sandalyeleri A Kapısına getirmek hiçbir yöneticinin aklına gelmiyor.

Alın size kalite!

DÖRT: Bu yıl randevuları kolaylaştırmak amacıyla “Akıllı Randevu” sistemine geçilmiş, tabi ulaşabilirseniz ya da sinirlerinize hakim olur da saatlerce beklemeyi göze alabilirseniz...

BEŞ: Bir yönetici alt birimlere “bana şikayet getirmeyin” derse, personeli “bizden” ,”öteki” ayrımına tabi tutarsa o kurumda kalite aranmaz. Çünkü bu tür ayrımcılıklar çürümenin göstergesidir.

ALTI: ADÜ’de gerek hastaların yaşadıkları travma ve psikolojik çöküş gerek tedavinin oldukça zor ve sıkıntılı bir süreci gerektirmesi yönüyle en hassas kliniklerin başında onkoloji gelir.

Burada unvanları ne olursa olsun doktorların hastalara karşı hal ve tutumları hem psikolog hem de onkolog olmalarını gerektirir.Tedavide yapılan hatalar bir yana bir doktorun hastasına “ kanserin son evresine gelmişsin” demeye hakkı olmadığı gibi başka bir onkologdan görüş almasına da “ya o, ya ben” demesi hekim seçme hakkı yönüyle suçtur.

Bunun neresi hizmet kalitesi, hasta kendi derdine mi yanacak, doktorun kibrine mi katlanacak?

Demem o ki, Kant’ın ödev ahlakının Calve’nin iş disiplininin yürürlükte olduğu Almanya’da ihtisas yapan Rektör Bülent Kent’in gelişi Aydınlıda sağlıkta kalitenin artacağını hayal ettirmişti..

Ama bir yandan Hasan Güngör,Mustafa Ünübol gibi gözde akademisyen/ doktorların ayrılmasıyla diğer yandan yöneticilerin gerek siyasi gerek bürokratik hedeflerinin olduğu algısı ADÜ Hastanesi sağlıkta müşteri memnuniyetinde irtifa kaybettirmeye devam ediyor.

Velhasıl Aydın insanı kim milletvekilliği, kim rektörlük hayali kuruyorsa kursun yeter ki, hastaneyi ve hastaları kendi ikbaline basamak yapmaktan uzak dursun,istiyor..

Çünkü saf yerine konmaktan, sırtında kendine çalışan göz bağcı taşımaktan bizim insanmız yoruldu.