Şarkıcı Nilüfer'in bir şarkısında; "Her yerde kar var" dizesi sıkça geçiyor. Duygusal bir şarkıydı ve döneminde oldukça çok sevilmişti.

Her yerin siyasileştiği, halkın adeta siyasi olarak bölündüğü, işe alımlarda "Liyakat" yerine "Benim taraftarım" kuralının geçerli olduğu günümüzde artık "Her yerde mobbing var" şarkısı söylenmeye başladı.

Mobbing, iş yerinde çalışan kişi veya kişilere karşı aynı iş yerinde bulunan bir veya birden çok kişi tarafından uygulanan psikolojik taciz, şiddet, düşmanca tutum vb. davranışlar olarak tanımlanır. Latince kökenli sözcük; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına gelir. En iyi ifade eden anlamıyla yıldırma veya işyerinde psikolojik terör anlamlarıdır.

İşçi, memur, müdür, genel müdür fark etmez mobbing için. Eğer üstünüz size uygunsuz işler yaptırmak istiyorsa, sizin orada bulunmanızı istemiyorsa, size yönelik üstü örtülü yaptırım uygulamak istiyorsa en iyi yol olarak mobbingi kullanır. Alt kadrolarda bulunanların çoğu evine ekmek götürebilmek için, işini kaybetmemek için aşırı boyutlara ulaşan mobbingi, psikolojik olarak sağlıklarını kaybetmeleri pahasına sineye çekmek zorunda kalır. Üstelik kolayca reddedildiği için, ustaca yapılmasından dolayı delil bırakılmadığı için ispatı oldukça güçtür.

Anayasa ve İş Kanunu açıkça ayrımcılık yasağına ilişkin hükümler içermektedir. Kanunen mobbing yasak olsa da uğranılan mobbing karşısında çaresiz kalan çalışanların çoğunluğu sessizce işten ayrılmakta veya verilen emirlere çaresizce boyun eğmektedir. Üstelik kanunen çok sayıda haklarını kaybederek. Hele bir de taşeron olarak çalışıyorsanız, mobbinge uğramamanız neredeyse mümkün değildir. Artık şansınıza ne çıkarsa; tehdit, taciz, iftira, angarya, aşağılama vs.

Taşeron iseniz daha işe girerken mobbing başlıyor. Geçenlerde bir belediyeye işe girecek olan bir taşeron işçi ile görüşme fırsatım oldu. Kendisine altı ayrı makama hitaben yazılmış, tarihsiz, ikişer adet olmak üzere on iki dilekçe imzalatılmış. Her şeyden feragat ettiğine dair hazırlanan bu dilekçeleri imzalamayan asla işbaşı yapamıyor. Bu dilekçeler sonucunda; icraya, mahkemeye, SGK'ya hak için, tazminat için başvuramıyor. Üstelik en az on beş günlük maaşları içeride tutuluyor, hatta bu sürenin ayları bulduğu oluyor, zamanı gelse dahi ödenmiyor.

Taşeron işçilerin tek derdi bu değil elbette. Özellikle yerel yönetimlerde yara daha derin. Sözde halk için göreve gelen başkanlar ve onların asıl kadroları mobbing adına her şeyi yapıyor. Elbette istisnaları var. İşçiler oradan oraya sürülüyor, iş alanları sürekli değiştiriliyor, olur olmaz işleri yapması isteniyor. Müdürler bile boş işlerle görevlendirilerek, ya da hiç bir iş verilmeyerek, ya da aşırı iş yükü ile mobbinge uğruyor.

Örneklerden devam edelim. Başka bir belediyede gelen başkan giden başkanın işe aldığı taşeron işçileri göreve başladığı ikinci günde sorgusuz sualsiz kapının önüne koyuyor. Nasıl olsa şirket var. Önemli yerlerde görev yapanları işten atamadığı için temizlik, depo, mezarlık, mezbaha gibi yerlere gönderiyor. Yine aynı belediyede müdürler bile başkanın yanına çıkarken telefonlarını kapıdaki görevliye bırakıyor. Sabah müdürleri kapının önüne diziyor, kendi çağrıldığı düğüne müdürlerini zorla götürüyor. Herkese yerli yersiz bağırarak psikolojik mobbing uyguluyor.

Peki bir lider, hem de halkın oyları ile seçilmiş bir lider neden alt kadrolarına bu kadar mobbing yapar? Seçim döneminde insan haklarından, adaletten, hukuktan söz eder ama o makama gelince hepsini unutur. Başkanı örnek alan müdürler ve diğer yetkililer bu uygulamaları görünce mobbingin dozunu kaçırmazlar mı?

Sonuç olarak, sistemin birçok yerinde mobbing fazlasıyla uygulanıyor. Gerek resmi kurumlarda, gerek yerel yönetimlerde, gerekse özel şirketlerde görülen mobbing için öncelikle eğitim yolu ile insanların bilinçlendirilmesi, alt kadroların haklarını öğrenmesinin sağlanması ve mobbingi önlemek için daha etkin yaptırımların hayata geçirilmesi gerekiyor. Yoksa daha çok çalışan işçimiz, memurumuz mobbinge maruz kalacaktır.

"Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Benim takıldığım taşlara takıl, yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi, ancak o zaman beni yargılayabilirsin." (Kızılderili atasözü)